III-Sanrı

870 122 97
                                    




•Sanrı•




İnsan ruhunu yücelten acı; ucuz bir mutluluktan daha değerlidir.
-Dostoyevski




III


Alperen tüm olanlardan sonra karanlık bakışlarını üzerime yönelterek dik dik bana baktı. Müthiş bir kızgınlıkla üzerime doğru yürümeye başladığındaysa sertçe yutkundum.

Bu adam cehennem kadar acımasızdı ve ben onu feci kızdırmıştım!

Aramızda neredeyse hiç mesafe bırakmadığında kolumu vahşi bir tavırla sıkıca tutup yüzünü yüzüme doğru yaklaştırdı.

"Canımı yakıyorsun." Dedim, cılız bir çabayla beni bırakmasını umarken o ise beni daha da sıkı kavradı. "Biliyor musun, sen canının yanmasını hak ediyorsun." Buz gibi soğuk olan ses tonundaki ölümcül sakinlik tüylerimi ürpertti.

Zalimlik parıltıları yakaladığım gözlerini ürkütücü bir ifadeyle kıstığında kalbim yaşadığım korkuyla göğüs kafesimi delecekmiş gibi şiddetle çarpmaya başlamıştı. "Asla akıllanmayacaksın değil mi?" Diye sordu, yüz ifadesi korkutucu derecede sertti.

"Bırak beni!" Sert tutuşundan kurtulmak için bir süre çırpındım fakat bunda başarılı olamamıştım. Çaresizlikle nefesimi bıraktığımda umutsuzluk yoğun bir panikle her bir hücreme kadar yayıldı, ondan hiç bir şekilde kurtulabilmem mümkün değildi.

"Arkamdan iş çevirmemen gerekirdi. Ateşin seni yakacağını düşünemedin mi?" Gözyaşlarım bir an önce akmak için yuvalarına yakıcı bir baskı yaptığında kendimi daha fazla tutamayarak buna izin verdim.

"Lütfen bırakır mısın beni?" Konuşmam şiddetlenen ağlayışımdan dolayı boğuk çıkmıştı fakat yine de anlaşılabilirdi.
"Lütfen, lütfen, lütfen..." diyerek art arda fısıldamalarım devam etmişti, o çok zalimdi ve onun cehennem misali yakıcı olan öfkesi beni feci ürkütüyordu.
Ben ondan deli gibi korkuyordum! Kendisi de bunun farkında mıydı?

"Ne o, öfkeleneceğim şeyleri yaparken oldukça cesaretliydin şimdi ne değişti? Korktun mu yoksa?" Diye sordu alayla. "Böyle hemen vazgeçersen hiç eğlenceli olmaz ama."

"Yeter artık, beni rahat bırak." Diye söylendiğimde sesim ağlayışımdan dolayı yorgun ve çatallı çıkmıştı.

Dudaklarında yavaşça kötücül bir gülüş belirdiğinde aynı alaycı ifadesiyle konuştu. "Bak sen..." Dilini alt dudağının alında gezdirdikten sonra zehirli bir ok misali bendimi delip geçen gözlerini gözlerimin en içinde dikti. "Yaptıklarından sonra beni bırak diyeceksin ve ben de seni bırakacağım öyle mi?" Anında ciddileşti, ani değişimi ödümü patlatırken korkudan kocaman açılmış gözlerimle onu izledim. "Hiç sanmıyorum."

Ardından beni tuttuğu kolumdan ormanın karanlığına doğru çekiştirmeye başladığında bunu hiç istemesem de ona ayak uydurmak zorunda kalmıştım.

Bu sırada koşarak yanımıza Toprak geldi. Beni çekerek himayesi altına almak istermişçesine Alperen' den ayırdığında Alperen' in arkadaşı olan Kaya, Hakan ve tanımadığım üçünün daha silahlarının hedefi anında Toprak olmuştu, göğsüm onun için duyduğum derin endişeyle sıkıştı.

Toprak bu durumdan tedirgin olsa da duruşunu bozmadı, benim için kendinden daha çok endişe duyuyor gibiydi. "Bade' yi nereye götürüyorsun? Onu böyle itip kakamazsın." Sözleri de düşüncelerimi doğrulamıştı.

Toprak, Alperen' i ikaz ettiğinde Alperen rahat bir tavırla Toprak' ın karşısına dikildi, eliyle arkadaşlarına silahlarını indirmelerini işaret ederek tekrardan kolumu kavradı ve beni diğer tarafına çekti. "Evet yaparım, ne istersem onu yaparım." Sakinleşmeye çalışırmışçasına burnundan soludu fakat gözleri ateş saçıyordu."Kurşunun kafatasını delip beynini dağıtmasını istemiyorsan sabrımı sınamadan siktir git!"

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jan 26, 2022 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Geçmişin PortresiWhere stories live. Discover now