1

12 1 1
                                    

   Bahar odasında oturmuş müzik dinliyordu. Hava iyice kararmaya başlamıştı. Aşağı kattan akşam yemeğini hazırlamaya başlayan hizmetçinin sesleri geliyordu. Bahar'ın kulaklıkları takılıydı etrafındaki sesleri duymuyordu, sadece yatağına uzanmış tavana bakarak müzik dinliyordu.

   Telefonuna gelen mesajla dikkati dağıldı. Önce kulaklıklarını çıkardı. Bu sırada aşağıdan gelen çatal bıçak seslerini duydu. Telefondaki mesaj annesindendi. Mesajda yemeğe kalacağı yazıyordu. Onu yemeğe beklememesini, yemeğini yemesini söylüyordu. Mesajı okumasının ardından kapı açıldı ve içeri annesi girdi. Bahar onu karşısında görünce çok şaşırdı. Annesi ona yaklaştı ve sarılarak "Seni ne kadar özledim bilemezsin! Bugün işim erken bitti ben de erkenden geleyim dedim, nasıl iyi yapmış mıyım?" "Evet ama az önce attığın mesaj?" "Hangi mesaj? He şu mesaj evet, hatırladım. Telefonu ekranı açık şekilde cebime koymuşum tatlım biliyorsun bazen saçmalayabiliyor böyle. Sen şimdi onu boş ver sana bir sürprizim var, gel benimle..." diyerek gardırobun içine girdi. Bu sırada Bahar'ın odasından sesler duyan hizmetçi merakla Bahar'ın odasına çıkmaktaydı. Kapıyı çalarak içeri girdi: "Bahar Hanım yüksek sesler geldi de kulağıma sizi kontrol etmek istedim acaba iyi misiniz?" Bahar sessizce parmağıyla dolabı işaret etti. Hizmetçi önce durdu ve dolaba baktı. Daha sonra da "Bahar Hanım gardırobun içindeki annenizi neden bana gösteriyorsunuz bu çok yanlış bir davranış." Diyerek Bahar'ın üzerine yürümeye başladı. Bahar terleyerek paniklemişti. Eline yatağının başındaki gitarı alarak hizmetçinin kafasına geçirdi. Hizmetçinin yanından koşarak geçti ve odadan çıktı. Merdivenleri inerken aşağıda merdivenin başında hizmetçiyi gördü. Yüzünde endişeli bir ifade vardı. "Bahar Hanım yukarıdan sesler geldi ben de sizi kontrol etmeye geliyordum." Bahar iyice aklını oynatma noktasına gelmişti, bu evde bir şeyler oluyordu.

   Merdivenlerden çıktı tekrar. Cebindeki anahtarı hatırladı. Bu annesinin kütüphanesinin anahtarıydı. Sadece onda ve annesinde vardı. Hemen kütüphaneye doğru koştu, kilidi açtı, içeri girdi ve kapıyı üzerine kilitledi. Burası küçük bir odaydı. Karşılıklı iki sandalye, ortada şık bir sehpa ve duvarlarda kitaplar... Işığı açtı. Sandalyede babası oturmuş ona bakıyordu. Gözleri sonuna kadar açıktı ve tamamen Bahar'ın üzerine odaklanmıştı. Ürkerek kapıya kadar geriledi. Adam sakin bir ses tonuyla konuşmaya başladı: "Tam altı aydır burada seni bekliyorum ve sonunda geldin. Beni özledin mi? Gel hadi otur, korkma. Baban o dışarıdaki canavarlardan biri değil. Ben sadece senin babanım." Bahar biraz daha rahatlamış hissetti. Yavaş adımlarla sandalyeye ilerledi. Gözlerini birbirlerinden hiç ayırmıyorlardı. "Baba, buraya nasıl geldin?" Babanın suratında eski ciddilik kalmamıştı. Artık daha şefkatli bir baba gibi bakıyordu. "Hep buradaydım ama sen beni görmedin. Her zaman o gitarla uğraşıyordun. Sahi o nerde?" "Kırıldı." "Kim kırdı?!" "Ben kırdım baba, özür dilerim." Baba ayağa kalktı, Bahar'a doğru kollarını açtı. Bahar da aynı şekilde karşılık verdi. Babası Bahar'ın saçlarını okşuyordu. "Hep aldığım şeyleri kırardın zaten güzelim, özür dilemene gerek yok." "Beni bırakma olur mu baba?" "Tabi ki de güzelim ben hep burada olacağım; bir yardıma ihtiyacın olduğunda, baba diye seslendiğinde hep senin bana sarılmadığın gibi ben sana sıkıca sarılacağım." "Baba kollarını biraz gevşetir misin?" "Sakin ol güzelim sadece seni o canavarlardan korumaya çalışıyorum." "Baba... Nefes alamıyorum!" Bir hareketiyle babasının kollarından kurtulmayı başarmıştı. "Zaten hep böyleydin, küçük bir sevgi dolu kucaklaşmaya bile hayır derdin hep!" "Üzgünüm baba, benim beni sevgiden öldürmeyen bir babaya ihtiyacım var." Bu sırada pencereden eve doğru gelen bir çift araba farı gördü. Hemen kapıyı açtı, koşarak aşağıya indi. Arkasından babası bağırdı ama Bahar duymadı. "Ben hep burada olacağım, en azından buradaki adaleti sağlayacağım. Sonsuza kadar..."

   Bahar'ın içinde garip bir his vardı. Bu uzun gece sonunda bitiyordu, annesi neredeyse onu kurtarmıştı. Artık her şey bitmişti. Kapıya doğru giderken birden mutfak kapısından çıkan bir çift el onu mutfağa doğru çekti. Bu çift el annesinindi. Eliyle Bahar'a susmasını işaret ediyordu. Dışarıda bazı insanların olduğunu söyledi. Gözlerinden çok korktuğu anlaşılıyordu. Sessizce annesiyle bakışarak dışarıdaki adamların gitmesini bekliyorlardı ki birden Bahar'ın aklına buraya adam giremeyeceği çünkü her tarafın korumayla çevrili olduğu gelmişti. Birden karnında bir soğukluk hissetti. Ellerini karnına götürdü. Elinde sıcaklık, karnında soğukluk hissediyordu. Her yeri kan içindeydi. Bıçağı tutan eli görmek için başını kaldırdığında ise kimseyi göremedi, bıçağı kendisi tutuyordu. Yavaşça karnındaki soğukluk bedenine yayılırken yere kıvrıldı. Bıçağı elinden atmak istiyordu, bıçağı gördükçe korkuyordu ama sanki bıçak eline yapışmıştı. Uykusu geldi ve kendini tutamayarak uykuya daldı.

   Kapı sertçe açıldı. "Ne oldu burada böyle her şey dağılmış? Mehmet de yoktu kulübede niye kimse izlemiyor bu evin kameralarını? Kız sen ne yapıyorsun orada duvar kenarına büzüşmüşsün, gözlerin de fal taşı gibi açılmış?" Hizmetçi mutfağı işaret ederek "Hanımım ben eczaneci Altay'ın eşi, adaletten boynu bükük aciz bir insanım. Lütfen anlamadan kızmayın..." derken eliyle mutfak kapısını gösteriyordu. O gece bir çığlık daha atıldı.

   Dört yıl sonra kapılar tekrar açıldı. Kadın artık ölüm döşeğindeydi. Kanser onu bırakmamıştı. Yıllardır kimsenin ellememişti bu evi hatta kızının anısına polislere bile izin vermemişti. Şuan yine o evdeydi işte. Merdivenlerden çıktı, kızının odasına girdi. Her şey hala onun gibi kokuyordu. Gözyaşlarını tutamadı. Masanın üzerindeki yarısı içilmiş çay bardağı, yatağa fırlatılmış kulaklıklar ve yerde kırık halde duran gitar. Sanki Bahar hala o odadaydı... 

Kırık Gitarحيث تعيش القصص. اكتشف الآن