Ruhlar yetimhanesi.

860 162 120
                                    

"We had a change of the moon."

Göz kapaklarım kırmızı. Ardından sızan ışık kapalı gözlerime bir resim çiziyor. Damarlarımın gölgesi belki de. Uzun bir gece. Uzun bir gece çünkü Jisung bugün gece vardiyasında.

Arka mutfakta tüm gece yer silecek, bulaşık yıkayacak, Jisung tüm gece çalışacak ki biz geçinelim.

Derin bir nefes alıp gözlerimi açıyorum. Floresanın zehirli ışığı gözlerimi yaşartıyor. Ya da Jisung'un bugün yatağın diğer yanını boş bırakışı beni ağlatıyor. Oysa hep çok çalışır Jisung. Yatağımın yanı çoğu zaman boş, soğuk ve nefessizdir.

Ama rutin olan diye insan üzülmüyor mu? Soruyorum kendime, size, Jisung'a, yan dairede her gün kocasından dayak yiyen ablaya. İnsan rutin gidişlere üzülmüyor mu?

Bir nefes alıp yan dönüyorum ellerimi yatağa seriyorum, ellerim yıkanmaktan solmuş nevresimde bir sergi şimdi. Jisung tutsun da bırakmasın müzayedenin en iyi parçasını diye uzatıyorum ellerimi yatağa.

Patron kızmasın diye alelacele yataktan çıkışını köşedeki pantolonu üzerine geçirişini düşünüyorum tekrar tekrar.

Ben tekrar tekrar Jisung'u düşünüyorum. Jisung'u düşünmek güzel kendimden daha güzel, tınısı güzel bir kere.

Burnumu çekip gözlerimi kırpıyorum tekrar. Sanki her kırpışımda Jisung bir gelip bir gidiyor zihnimde, sessiz bir saklambaç oynuyoruz onunla.

Bu gece Jisung dışarıda, ben evde yatağımızda uzanıyorum, bazen ağlıyorum, bazen uyuyakalıyorum ama genel olarak Jisung'un bu gece dışarıda oluşunun farkındalığını yaşıyorum.

İnsan yalnız kaldığında daha da mı karmaşıklaşıyor, soruyorum kendime. Sanki Gordion düğümü zihnim; İskender'in gelip kılıcıyla boynumu vurmasını bekliyorum.

Uzun zamanlar boyunca sevmekten hep kaçan biri olarak ben bu gece Jisung'un dönüşünü bir filmin son gösterimi gibi bekliyorum.

Jisung da öyle alelade biridir esasında. Eski dönem esprileri, ince beli, depresif zihniyle öyle alelade biridir Jisung.

Ama ben çok severim onu. Sevmek de ne kelime? Ben Jisung'u düşünürüm! Çok düşünürüm hep düşünürüm düşünmekten zihnim bulanır nefesim kesilir sinüslerim cayır cayır yanar da gene durmam.

Ben hep onu düşünürüm, ince beli gelir aklıma ağlarım biraz sonra.

Kapıdan girişleri vardır onun; anahtarı iki kere avcunda sallar; derin bir nefes çeker yükünü vererek açar kapıyı.

Kapı Jisung'un yüküne dayanabilir mi?

Tüm sırlarını döke döke, inleye ineleye açılır ardına kadar.

Jisung'un yüklerini taşımak öyle kolay değil. Bir Atlas anlar onu gibime geliyor. Atlas ve o bir satranç masasında karşılıklı rakı içip dünyayı anlatmalılar bana kalırsa.

İnsan dünyayı bir de ezilenlerin dilinden konuşmalı. Ezildik. Çok ezildik ama kimseler bilmiyor. Öyle zehirli bir dil ki bizimki konuşurken kanına karışıyor; susup kalıyorsun.

Kimse bilmez gibi o yüzden ezilenlerin dilini. Tercümanları toprak olmuş, yeri gelmiş tanrı olmuş bir dilin en eski yazıtları gibiyiz.

Bu yüzden Jisung da ben de çok konuşmayız birbirimizle.

O gelir bir iki öper yüzümden, göğsüme yatar, ben de belini tutarım dünyanın yükü belini kırmasın diye.

Konuşmayı öpüşlerle saklarız biz.

Ölü canlar aforizması. binsungWhere stories live. Discover now