-1

10.2K 519 182
                                    


Gülmeye devam ederken kafamı kaldırdım. Biriyle göz göze geldiğimde gülüşüm tebessüme dönüşürken bakışlarımı ondan çekemedim. Oda gülümsüyordu. Son zamanlarda sürekli göz göze geldiğim ve tanımadığım tek insandı. Tuhaf bir şekilde bakışlarını çoğu zaman üzerimde hissediyordum ve bundan rahatsız olmuyordum.

"Neye bakıyorsun Alina?" Dağra'nın sorusuyla bakışlarımı ondan çektim.

"Hiç" diye mırıldandım önümdeki karton bardağa bakışlarımı dikerken. Sohbet devam ederken onun olduğu yere bakmamaya çalışıp dahil oldum.

Ders saatim geldiğinde ayağa kalktım. Masadaki eşyalarımı alırken onun olduğu yere baktım, yoktu. Orada olmaması garip bir şekilde moralimi bozmuştu. Bakışlarımı oturduğu yerden çekip çıkışa yöneldim.

Koridoru döndüğümde birine çarpmamla telefonumu düşürdüm.

"Önüne baksana" benden önce eğilip telefonumu yerden aldı. Doğrulup bana uzattığında yüzüne baktım, oydu.

Gülümseyerek "Ben yerimde duruyordum, çarpan sensin" dedi.

Uzattığı telefonumu aldım.

"Pardon" diye mırıldanmamla elini uzatıp "Doğa" dedi.

Elini tutup "Alina" dedim.

Elini tuttuğumda yüzündeki gülümseme değişmişti. Daha samimi bir hal almıştı ve kafasını omuzuna doğru eğmişti.

Elini bıraktığımda "Memnun oldum" dedi. "Ben de"

Sonrasında yanımdan hiçbir şey demeden geçip giderken arkamı dönüp gözden kaybolana kadar ona baktım. Çok garipti. Sürekli yemekhanede göz göze geliyorduk ve sonunda tanışmıştık. Telefonum aklıma gelince çevirip ekranına baktım. Üstündeki cam kırılmıştı, sinirle inledim.

Esma'nın yanına oturup eşyalarımı sıraya bıraktım. Kendisi ayaklı gazate olduğu için "Doğa diye birini tanıyor musun?" diye sordum.

Telefonundan kafasını kaldırıp bana baktı. Yanına oturduğumu bile fark etmemişti.

"Hayır, o kim?" dediğinde "Vay canına tanımadığın biri" dedim. Gülmesiyle önüme döndüm.

"Ama yüzünü görürsem tanırım" yüzünü görsem ben de tanırdım. "Boşver"

Yurda doğru yürürken birinin bayadır yakınımda yürüdüğünü fark ettiğimde müziği kapattım. Şapkamı kapattığım için yandan kim olduğunu göremiyordum. Yol fazla boş hava ise karanlıktı. Sonunda o gün gelmişti. Cebimden gaz biberini alıp nefesimi tuttum. Arkamı dönüp yüzüne doğru tutmamla "Dur" dedi.

Elimi indirirken nefesimi yavaşça dışarı verdim, çok korkmuştum.

Doğa gülerek "Ne yapıyorsun?" diye sordu.

Kulaklıklarımı çıkartıp "Asıl sen ne yapıyorsun?" diye sordum. "Çok korktum" kalbim hala da hızlı hızlı atıyordu.

"Doğru kelimeyi seçmeye çalışıyordum omuzuna dokunmak için" kaşlarım şaşkınlıkla kalktı. "Selam demeye karar vermişken birden dönüp biber gazını yüzüme tuttun"

"Özür dilerim ya, o kadar süre peşimde yürüyüp senin tacizci olduğunu düşünmeme sebep olduğun için"

"İyi haber, tacizci değilim" güldüm, çok sinir bozucu ve tatlıydı.

Yolun devamını beraber yürürken hiç konuşmadık. Az önce beni korkuttuğu için yolun kalanında benimle yürümesi bir bakıma beni iyi hissettirmişti.

Cebinden sigara paketini çıkartıp bana doğru uzattığında "Yok, içmiyorum" dedim.

"Ben içebilir miyim?" anlamsızca ona baktım. "Hani senin yanındayım ve sen içmiyorsun. Belki rahatsız olursun"

"Yok, içebilirsin" sigarayı dudakları arasına koyarken onu izledim. Benden izin alarak içmesi fazla hoşuma gitmişti. Daha önce yanımda sigara içen hiç kimse bu kadar ince düşünmemişti.

Ayağım taşa takılınca kolumdan tuttu. "Önüne bakmalısın" yüzüm kızarırken önüme döndüm.

Yurdun önüne geldiğimizde durdum. "Ben burada ayrılıyorum" dememle gülümsedi.

"Görüşürüz o zaman" demesiyle "Görüşürüz" diye mırıldandım.

Bahçe kapısından girene kadar bekledi. Sonunda yürüdüğünde ise ters yöne gitmesiyle kaşlarım şaşkınlıkla kalktı. Bu kadar yolu benim için mi gelmişti?

Manidar |gxg|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin