0.2

1.8K 145 21
                                    

____________________

Bölüm 3: Ortak
____________________

Hızla ayağa kalkıp silahımı belimden çıkarttım. O da odaya girmiş ve kapıyı arkasından kapatmıştı. Aynı şekilde o da bana silahını doğrultup sinirli bakışlarını gönderdi bana.

"Buraya nasıl girdin sen? Kardeşlerim seni gör-"

"Beni görmediler."

Gözlerimi devirdi ve odada gözlerini gezdirdi yeniden. Onu burada öldürürsem kardeşleri de beni öldürür mü? Yoksa bu kadar sinir bozucu birisinden onları kurtardığım için teşekkür mü ederler? 

"Silahını bırak."

"Önce sen." 

Kaşlarını kaldırdı ve ukala bakışlarından birisini gönderdi bana. Ciddi misin der gibi bakıyordu. 

"İndirdiğim anda beni vuracaksın. Seni tanıyorum Valu." 

Kaşlarımı kaldırdım, evet öyle yapacaktım. Dudaklarıma alaycı bir gülümseme yerleştirdim ve başımı iki yana salladım. Eğer ben silahımı indirirsem direkt olarak bana saldıracak. Ben de onu iyi tanıyorum.  Bir iç çekti ve bir şak sesi ile birlikte sıçradı. Hadi ama! Haksızlık bu!

Bir anda elimdeki silah çekilip camdan dışarı fırlatılmış, silah tutan elim ve diğer elim arkamda bağlanmıştı. Bunu bekliyor muydum?  Oh, evet. Five bu, ne yapacağı belli olmaz. Bir eliyle ellerimi arkamda tutarken diğer eli ile boğazımı sıkıyordu. Dalga geçer gibi güldü ve sırıtarak konuştu.

"Kabul et. Hiçbir zaman benden daha iyi olamadın."

Sol ayağımı onun ayağına dolayıp kendime çekmeden önce onun gibi gülerek konuştum.

"Seni sen yapan kişinin ben olduğumu unutuyorsun Beş numara."

Ayağını kendime çektiğim anda o devrilmeden ellerimi ondan kurtarıp yakasından tuttum. Neredeyse düşmek üzereydi benim yakasını tutmam ile ayakta duruyordu. Hamle yapmasına vakit bırakmadan belime koyduğu silahı çıkartıp ona nişan aldım ve yakasını bıraktım.

Yere düşmeden son anda sıçramıştı. Omzuma dokunmak üzere olan elini hissettiğimde hızla ileri adımlayarak arkama döndüm ve silahı ona doğrulttum. Iki el ateş ettim. Son anda sıçramıştı. Odada gözlerimi gezdirdim burada yoktu. Nereye gittiğini bilmiyordum ama umarım onu vurmuşumdur.

Merdivenlerden ayak sesleri gelmeye başladığında hızla cama koştum. Kardeşleri silah sesini duymuş olmalı.  Camdan çıkıp merdivenlerden kızla inmeye başladığımda kapının açıldığını duydum. Oh hayır. Ne çabuk geldiniz. Elimdeki silahı camdan içeriye fırlatıp kendimi merdivenden aşağı bıraktım. Dizlerimin üzerinde düştüğümde kalkmama fırsat kalmadan sağ bacağımda bir acı hissettim. Başımı kaldırıp önce bacağıma saplanan bıçağa ardından da onun geldiği yere baktım.

Five Hargreeves beni kendi bıçağımla vurmuştu.

Bana başıyla selam verdi ve sıçrayarak ortadan kayboldu. Küçük bir kahkaha attım. Beni benim taktiğim ile vurdu. Yine. Başımı eğip bacağıma baktım ve güldüm. Kabul ediyorum. Five Hargreeves gerçekten başarılı.

***

Bıçağıma bulaşmış kanları çıkartmaya çalışırken bir yadan da düşünüyordum. Five ben onu bıçakladıktan sonra bıçağımı temizlemiş olmalı çünkü bıçağımda sadece benim kanım var. Her ne kadar şu anda düşman olsak da bir aralar ortaktık. Bu yüzden bu kadar iyi tanıyorduk birbirimizi. Eğer bıçağımı temizlemeseydi yada kaybetseydi ona sinirleneceğimi biliyordu. Bu yüzden bunu yapmıştı. Ama sorun şu ki benim bir görevim olduğunu ve görevimin onu öldürmek olduğunu da biliyordu. Neden ona sinirlenmemi önemsesin ki? Ki görevim olmasa bile defalarca öldürmeye çalışmıştım. Five Hargreeves gerçekten kafamı karıştırmıştı bu sefer. 

Amacı ney? Onu öldürmekten vaz mı geçmemi istiyor? Ölümün ya da kavga etmenin onu korkutmadığını biliyorum. Her zaman gizemli birisi oldun Five. Bu sefer amacın ne?

______________

Flashback
______________

"Konuş!"

"Korumalar geliyor!" diye bağırdım yayı gelen adamlardan birinin ateşlediği silaha gönderirken. Five beni duymuş olmalı ki adamların tam arkalarında belirdi. Güzel.

Hızla ayağa kalkıp masanın arkasına saklanmış olan kadına baktım. Memnuniyetsiz bir şekilde gülümsedim. Five kadını konuşturamamıştı. Bir de ben deneyeyim bakalım. Kadın ayağa kalkmaya çalıştığında Five'ın az önce konuşturmaya çalışırken kırdığı koluna bastırdım ayağımla.

"o Ow. Gidemezsin tatlım. Bana anlatman gereken şeyler var." 

Kadın başını iki yana salladı. Oh, sen konuşmayacaksın zaten, ben seni okuyacağım. Arkama baktım ve sürü gibi gelen korumalar ile uğraşan Five'a baktım. Bu onu bir süre oyalardı. Gözlerimi yeniden kadına çevirdiğimde bir anda kaskatı kesilmesini zevk ile izledim. Ben onun zihninde dolaşırken o bir transa geçmiş hareket etmeye çalışıyordu. İstediğim bilgiyi aldığımda memnuniyetle gülümsedim. Yüzümü kadının yüzüne biraz daha yaklaşarak kulağına fısıldadım.

"Sana bir zehir enjekte ettim ve korkundan dolayı konuştun. Yoksa zehir seni öldürecekti." 

Kadından uzaklaştım ve ceketimin cebinden çıkarttığım bıçağı kanının koluna sapladım. Tam arkamı dönüyordum ki bir şak sesi ile birlikte Five tam karşımda belirdi.

"Bu kadının yüzlerce koruması var. Bütün katı patlatmak zorunda kaldım."

Huh. Ben de bu yanık kokusu nereden geliyor diyordum. Yüzüme sabit bir ifade kondurdum. "Bilgiyi aldım."

"Ne?"

"Biraz zehir onu konuşturdu. Aradığımız adam ***** da." 

Yüzünde belli belirsiz bir sinir oluştu. Onun konuşturamayıp benim konuşturmam onu sinirlendirmişti sanırım. Omuzuna birkaç kez vurdum ve yanından geçerek merdivenlere ilerledim. Daha fazla koruma gelmeden buradan çıksak iyi olacaktı. Sorun şu ki merdivenlerim olduğu yerde kocaman bir boşluk vardı şimdi. Duraksadım ve etrafıma baktım. Ardından gözlerimi devirerek bağırdım.

"Merdivenleri de mi patlattın?"

__________________

Flashback son
__________________

Başımı iki yana salladım. Planı her ne ise umarım çabuk bitirirdi. Bu oyuna daha fazla devam edebileceğimi sanmıyorum çünkü...

***

Valentina'yı başta yarı dahi yarı psikopat olarak düşünmüştüm. Ama bölüm yazdıkça şunu fark ettim ki sürekli psikopat yanına odaklamışım. Sanırım dahi olma işini Five'a bırakacağım.

Umarım bu bölümü beğenmişsinizdir..

VALU - Number 5Donde viven las historias. Descúbrelo ahora