TRES-7

181 146 21
                                    



  Güneş, odanın içine gönderdiği ışınlarını aynaya yansıtıp renkli hüzmelerini duvarlara aktarmıştı. Sabahın erken saatlerinde kalkmış uzun zamandır planladığımız gibi taşınmaya hazırlanıyorduk. EV'den ayrılalı neredeyse 1 ay olmuş ve yavaş yavaş alışmaya başlıyorduk. Henüz diğer insanlarla iletişim kurmamış olsak bile Kadir ağabey çok da bizi alıştırmaya çalışmıştı. Şuan yaşadığımız yer Kadir ağabeye göre yetersiz kalıyor. Yeni gideceğimiz yerde bize Kadir ağabeyin kardeşi de katılacak. Dün gece hep birlikte evi toplamış bizimle yeni eve gidecek olanları paketlemiştik. Çok fazla kıyafetimiz olmadığı için Helin, ben ve Gökcan'ın kıyafetleri tek çantaya sığmıştı. "Ben buraya alışmıştım. Üstelik oraya gidince okula başlamak istemiyorum. Gitmesek olmaz mı?" dedi Helin yatağın üstüne oturmuş üzgündü.

  "Oraya da alışabiliriz. Başka çaremiz yok şüphe çekmemek için gitmemiz gerektiğini söylediler." dedim onu yatıştırmak adına. "Üstelik sen çok zekisin unuttun mu?Buradaki derslerin üstesinden kolaylıkla gelebilirsin." dediğimde keyfi yerine gelmişti. Odanın kapısı tıklatıldığında içeri girmesi için komut verdi Helin keyifli sesiyle. Gelen Gökcan'dı "Hazırsanız çıkıyoruz." dediğinde çantanın fermuarını çekip kafa salladım. Bizim ve Kadir'in çantasını arabaya almıştık.Diğer eşyaları Resul ağabey biz yeni yere gittikten hemen sonra gönderecekmiş.

  Uzun bir yolculuğa başladık. En azından daha önce seyahat etmeyen bizler için öyleydi. Araba ile yolculuklarda en çok sevdiğim şey; yoldaki diğer arabalarda olan insanları seyretmek oldu. Tıpkı EV'deki odamın duvarında açtığım küçük boşluktan dışarıyı izlemeye benziyor.Elbette şuan bunu daha özgürce yapabiliyorum. Gökcan, ön koltukta Kadir ağabey ile sohbet ediyordu ve arada bizim görmemizi istediği yerlerden geçerken bize rehberlik ediyordu. Helin ise yanımda öndeki iki koltuğun arasından kafasını öne uzatmış Gökcan'ların sohbetine dahil olmaya çalışıyordu. Bu şekilde geçen yolun ardından araba yavaşlayıp durdu, gözlerimi kolumdaki saate indirdiğimde iki saat kadar süren bir yolculuk yaptığımızı anladım.

  "Yeni yere hoş geldiniz. Hala aynı şehirdeyiz ama merkezi bir yer değil sadece. Şehir merkezinde bize göre ev bulmak zor biraz." dedi Kadir. Ne demeye çalıştığını anlamadığımız için birbirimize kaçamak bakışlar atıyorduk ki fark etti "Demek istediğim bizim gibi kalabalık yaşayan insanlar için..." arabadan çantaları çıkarttığında önünde olduğumuz evin kapısı açıldı ve bir kız hızlı adımlarla sadece odağındaki adama Kadir ağabeye kollarını açarak ilerledi.

  "Seni çok özledim. Anlatacağım çok şey var." dedi kolları Kadir ağabeyin boynuna sarılıyken, gözleriyle arkalarında duran bizi süzüp "Anlaşılan senin de anlatacağın çok şey var." dedi ve ayrıldı. 

  Kadir ağabey yanındaki kıza bizi tanıştırmak adına isimlerimizi söyledi ve ardından "Bu da Burçak. Kendisi size bahsettiğim, birlikte yaşayacağımız kardeşim." dedikten sonra kısa bir şahsi tanışmalar yaşandıktan sonra çantalarla birlikte eve girdik. "Kadir burası çok güzel çok beğendim." dediğinde Burçak, evin içine göz atmaya başladım. Genel olarak beyaz olan koltuklara gri sehpa ve halı eşlik ediyordu. Dışarıdan bakıldığına göre içerisi büyük görünüyor. Helin'in beğendiğini belirten sesleri duyuluyordu "Gerçekten de güzelmiş Kadir ağabey.".

  "Ne ağabey mi?"deyip kahkaha atmaya başladı Burçak. "Bunlar sana ağabey mi diyor?" deyip tekrar gülmeye devam etti. Bu biraz garipti. Bizden büyük olan birisi neden demeyelim ki. Hitap şekilleri bu şekilde işlemiyor muydu jargonda? "Lütfen, kendisi ağabey denilince yaşlı hisseder. Ona sadece ismi ile hitap edin." dedi sonra Kadir'e dönüp tekrar güldü ve kanepeye oturdu. 

  Kadir ağabey ise kardeşini onaylar şekilde "Yani bir bakıma doğru. Sadece Kadir derseniz daha iyi olur." sonra kardeşine döndü ve "Biraz konuşabilir miyiz?" dedi ve ilerideki odalardan birine girdi peşindense Burçak.

  "Kız çok tanıdık değil mi?" dedi Helin kendini koltuğa atarken. Gökcan ise düşünceli şekilde Helin'in yanına oturdu. "Daha önce görmüş gibi..." dedi Gökcan.

  "Nerede görmüş olabiliriz. Daha öncesinde neredeydik unuttunuz herhalde." dedim bende.

  "Belki EV'dendir sonuçta Kadir epey ilgili bu konuyla. Nedeni de belli değil, bilemeyiz." dedi Helin bilmiş edayla. Biz her konuyu anlatmıştık Kadir'e. Biz ise onun hakkında bir bilgi sahibi değiliz. Soru sormadık bu ilgisiyle alakalı. 

  KADİR'DEN

  "Burçak nasılsın? Norveç nasıldı?" dediğinde diret "Soğuk." ifadesi geldi.

  "Norveç'i sonra anlatırım ondan önce bunlar kim biraz bahsetmen gerekmez mi?"dedi Burçak sarı saçlarını geriye savururken.

  "Evet onlara gelirsek... Şuan sana anlatamayacağım sebeplerden bizimle yaşayacaklar." dediğimde öğrenmek için ısrarları devam etti benim ise ona söyleyebileceğim pek bir şey yoktu, sadece huzursuzluk çıkarmadan arkadaş olabilmesini rica edebildim. Ailem bu konuyu Burçak'a anlatmadığı sürece benim anlatmam yanlış olurdu. 

  EV'DEN

  "Efendim, kayıp olanlardan erkeğin odasında bizim derslerde kullandığımız bilgisayarlardan bulduk. Kızların odası normaldi." dedi masanın önünde ellerini önünde kavuşturmuş korumalardan biri.

  "Kameralar?" diye sordu masada oturmuş içeceğini içmekte olan adam.

  " Efendim anlaşılan o ki odada bulduğumuz bilgisayarı kullanıp içerideki kameraları bir süreliğine kapatmışlar. Dışarıdakileri akıl edememişler, yol üstünde konumlandırdığımız kameralardan birinde bir arabayı durdurup bindiklerini tespit ettik. Plakayı takip ettiriyoruz." dediğinde koruma, oturan adamın dudaklarında gülümseme yerini aldı. Kafasını onaylar şekilde. Adamın ikinci defa yürüttüğü düzenine isyan ediliyordu. İlki başarılı olmasa da ikincisi tutmuş ve başarmışlardı. Sistemlerini daha güçlendirmeyi düşündü adam. Hayır. Düşündüğü kaçakların yakalandığında neler yapacağıydı.

TRESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin