GİRİŞ

3.9K 234 227
                                    

Öncelikle şuraya bir başlama tarihi alalım.

  Şarkı;Grandson-Blood/Water

Şeytan başını ininden dışarıya uzattı, elinde bir avuç ateş parçası. Şeytan rahatsız. Şeytan huysuz o gece. Başını kaldırdı ve karşıda ki ormana baktı, içerisi zifiri karanlık. 

Şeytan bir avuç ateşi ne yapsa?

Şeytan ateşi harlasa?

Şeytan dudaklarını öne uzattı, doldurdu ciğerlerini, üfledi avucuna... Bir saniyede kara orman ateşler içerisinde, gözlerinde her bir ateşin şehvetli kıvrımının yansıması. 

Şeytan soktu başını ininden içeriye, doldurdum his dolu nefesi ciğerlerime. Neydi bu esen rüzgar? Neydi bu ağzımda ki acı tat? Babam camı kapatmayı mı unutmuştu? Kapalı gözlerimi açmamayı başardım ve kaşlarımı çatarken elimi yatağın yanında ki komodine uzattım ama ama avucumun içerisine gece lambasının düğmesi değil sivri bir şeyler battı. Gözlerim bir anda açıldı ama görüş açıma giren odamın beyaz tavanı yerine yanan ağaç dallarıydı. 

Ne oluyordu?

Kaşlarımı çatarken kendimi toparlamak adına derin bir nefes aldım ama ciğerlerimden içeriye giren his kokusuyla birlikte tıkandım ve sertçe öksürmeye başladım. Ciğerlerimde hissettiğim nefes yoksunluğuyla birlikte daha derin nefesler arıyor, arsız ciğerlerim yüzünden öksürdükçe boğazım acıyordu. 

Bir elim boğazıma giderken,"Ne oluyor?"diye mırıldandım kendi kendime ve olduğum yerde doğruldum. Burası da neresiydi? Ben en son odamda uyumuştum ve şu an yanan bir ormanın tam ortasında bulmuştum.

Bu nasıl bir kabustu?

Gözlerimi yumarken bu kabusun son bulmasını ve gözlerimi araladığımda burada değil de yatağımda olmayı hayal ettim. "3, 2, 1..."

Gözlerimi araladım. 

Gördüğüm yanan ağaçlarla hızla ayağa fırladım ve dumanların arasından etrafı görmeye çalıştım ama yanan devasa ağaçlar ve dumanlar yüzünden hiçbir yeri göremedim. Kaşlarımı çatarken arkamı döndüm ve o an üzerime doğru gelen devasa ateşi gördüğümde önce kısa bir çığlık attım, ardından dişlerimi birbirine sertçe bastırarak arkamı döndüm ve olabildiğince hızlı bir şekilde koşmaya başladım. Ne oluyordu burada? Bu nasıl bir rüyaydı? Rüya da denilemezdi, kabusun ta kendisiydi!

Yeni fark ettiğim üzerimde ki kırmızı elbiseye dehşetle baktım, ardından daha fazla çıplak ayaklarımın altına girerek bana güçlük çıkarmaması adına iki elimle hafifçe kavradım ve koşmaya devam ettim. Çıplak ayaklarımın altına batan taş ve çeşitli kurumuş otların sıcaklığıyla canım daha çok yanıyor, hissettiğim ıslaklığın kan olduğunu kestirebiliyordum. 

Nereye getirilmiştim ben? Bu nasıl bir plandı? 

Ateşin sevimsiz yüzü sırtımda kendini hissettirirken keskin bir çığlık attım ve başımı kaldırdım; o an bir arabanın sonuna kadar açılmış far ışıklarını, ardından önünde dikilen birisini fark ettim. Kimdi bu? Yüzü arkasına ışığı aldığı için belli olmazken göğsünün üzerine bağladığı kollarını yavaşça açtı, omuzları aşağıya indi. 

Korku şimdi uzun zamandır atmayan kalbimin tam üzerinde zıplıyor, elini kaldırarak bu yanan ormanı gösteriyordu. Şakaklarımdan akan ter damlaları önce boynuma, ardından elbisenin açıkta bıraktığı gerdanıma doğru yayıldı. Dişlerimi birbirine bastırdığım için çenem kasılırken karşımda ki kişi elini uzattı ve o eli tutmamı bekledi. Ayaklarımın altına giren taş parçaları artık canımdan can alırken sağ elimi hemen karşımda ki kişiye doğru uzattım ve omuzumun üzerinden arkaya döndüm, ateşe baktım. Ateş artık tüm ormanı kaplayacak kadar büyümüş, beni içine çekmek ister gibi peşimde koşturan azılı bir köpek gibiydi. 

Önce elim kavrandı, ardından o el beni öylesine güçlü bir şekilde kendisine doğru çekti ki ayaklarımın bir süreliğine havalandığını hissettim ve ayaklarım yere bir daha değmedi. Göğüslerimiz gecenin ortasında patlayan iki yıldız gibi birbirine girdi, kollarını belime sararak ayaklarımın yere değmemesini sağladı. Gözlerim geriye doğru kayarken bedenim kendisini bulunduğu kollara bıraktı, kulaklarımda ufak bir fısıltı kaldı. 

"Sonunda, hoşgeldin!"

ARAFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin