Süpürgeyi kaldırıp kendimi koltuğa attım. Aklımda hala Ateş abinin anlattıkları vardı. Şu anda tek amacı kardeşini bulmaktı. Yaşı ne kadar büyük olursa olsun bu durum onu çok etkilemişti, anlamıştım. Ona kardeşini bulması için yardım etmeyi çok isterdim.

Ateş'ten;

"Bir şey bulabildin mi?" Kendimi babamın karşısındaki koltuğa atıp gözlerimi ovuşturdum.

"Yok. Lanet olsun ki yok. Uğraşsam da bulamadım."

"İsteyince herkesi bulabilen sen küçücük bir kızı mı bulamıyorsun baba? Annemin bir şey bulamadığından haberi olmasın. Daha çok üzülmesini istemiyorum."

Odadaki sessizliği babamın çalan telefonu bozdu. Uyuşuk hareketlerle cebinden çıkardı, arayanı görünce birden gözleri ışıldadı. Hemen açtı. "Ne oldu? Bir şey mi buldun ?"

Gözlerindeki ışıltı sönerken yüzü asılmıştı.

“Peki. Bir şey bulursan haber ver.”

Telefonu koltuğa atıp başını geri yasladığında hiçbir şey bulamadıklarını anlamıştım. Dört milyon nüfuslu bir şehirde küçük bir kızı aramak samanlıkta iğne aramak gibiydi resmen.

“Ne yapacağız baba? O adam hala söylemiyor mu kime verdiğini?”

“Verdiği aileyi bilmiyor ki. O tanıdığı bir adama vermiş. O adam da başka bir aile vermiş. Anlayacağın şu an kimde olduğu belli değil. Biz de dedenin Mira'yı verdiği adamı arıyoruz şu an. Ona ulaşırsak Mira'ya ulaşmamız daha kolay olacak.”

Başımı sallayıp koltuktan kalktım.

“Annem nerede?”

“Mira'nın odasında.”

Uyuşuk bir şekilde merdivenleri çıkıp Mira'nın odasına girdim. Annem yatağa oturmuş çamaşır katlıyordu. Ne yaptığını anlamasam da sesimi çıkarmadım.

“Oğlum gelsene içeri. Niye kapıda dikiliyorsun?”

Yanına oturduğumda dönüp sarılması ve yanaklarımı öpmesi beni şaşırtmıştı. Açıkçası bu sakin ve mutlu hareketleri beni korkutuyordu.

“Annecim, iyi misin?”

“Çok iyiyim oğlum. Kızım bulunmak üzere. Benden daha mutlu birisi olamaz şu an.”

Bunu ona söylemek istemiyordum ama bu kadar umutlanması da iyi değildi.

“Annem. Daha bulamadık biliyorsun. O yüzden diyorum ki çok fazla ümit--”

Aniden bana dönünce susmak zorunda kaldım.

“Kızım bulunacak Ateş. Bulacaksınız. Ha eğer bulamazsanız, gerekirse çıkar, gece gündüz ev ev gezerek kızımı ararım. Ve ne sen, ne de baban buna engel olamazsınız!”

Sona doğru sesi yükseldiğinde tereddütle sırıttım.

“Tamam annem, sen sakin ol. En kısa zamanda bulacağız kardeşimi.”

Anında sırıttı.

“Tabi ki de bulacaksınız. Başka şansınız yok.”

Annemin başından öpüp babamla vedalaştıktan sonra evden çıktım. Canım eve gitmek istemiyordu fakat sabaha kadar barlarda pineklemek de istemiyordum. Henüz saat dörttü zaten.

Aklıma Mira gelince ailesi gelene kadar onunla vakit geçirebileceğimi düşündüm. Evlerinin önüne park edince bu kararım üzerinde düşünüyordum. Neticede burası komşulukları güçlü bir mahalleydi ve ailesi yokken eve bir yabancı girmesi hoş karşılanmayabilirdi.

Yine de her şeyi göze alıp arabadan indim ve tek bir zil olmasının verdiği rahatlıkla zile bastım. Bir de isim arama derdine düşmek istemiyordum.

Evin kapısı açıldığında gülümseyerek Mira'ya baktım. Beni beklemediği için suratında oluşan şaşkın ifade gülmeme sebep olmuştu. Dağınık ev topuzu ve minyonlu pijamalarıyla olduğundan daha küçük görünüyordu. Doğrusu pek de büyük sayılmazdı.

“Merhaba ufaklık.”

“Me-merhaba da. Senin ne işin var burada Ateş abi?”

“Canım sıkıldı ben de seni ziyarete geleyim dedim.”

Kolumdan tutup beni içeri çektikten sonra sokağı kontrol edip kapıyı kilitledi.

“Evimi nasıl buldun peki?”

“Benim için çocuk oyuncağı.”

Vestiyerden terlik alıp önüme attığında şaşırmış bir şekilde Mira'ya baktım.

“Biz evde ayakkabıyla dolaşmıyoruz.”

Ayakkabılarımı çıkarıp terlikleri giydim. Salona girince kendimi boş koltuklardan birine attım. Bugün cidden yorulmuştum.

“Ne oldu?”

“Bulamıyoruz.”

Anlayışla başını salladığında gülümsedim. Mira'yı kendime çok yakın hissediyordum. Hem isminin kardeşimin ismiyle aynı olması hem de aynı yaşta olması onun benim kardeşim olduğunu düşündürüyordu bazen. Fakat öyle olmadığını biliyordum çünkü araştırmıştım. Hatta ilk araştırdığım Mira ve ailesi olmuştu. Fakat Mira İzmir'de doğmuştu. Ayrıca hastane raporlarına göre ailesi yüzde yüz onlardı. Bu yüzden ilk elediğim seçenek her ne kadar istemesem de Mira olmuştu.

“Kahve yapayım mı?”

Olur dercesine başımı salladığımda gülümseyip ayağa kalktı. Gittiğinde salonu incelemeye başladım. Televizyon sehpasının üstündeki resimleri görünce istemsizce kalkıp oraya ilerledim. İlk fotoğrafta Mira ailesiyle doğum gününü kutluyordu. İkinci fotoğrafta ise ablasıyla beraber deniz kenarında gülümseyerek poz vermişti. Üçüncü fotoğrafta ise bebeklik resmi vardı. Altında ise Mira yazıyordu. Gülümsedim. Benim de kardeşimin bebeklik fotoğraflarının olmasını isterdim.

“Orada iki aylıkmışım daha.”

“Çok çirkinmişsin bebekken.”

Gözlerini devirip kahveyi uzattı.

“Teşekkür ederim iltifatın için.”

“Her zaman.”

Üçlü koltuğa oturduğumuzda bir süre sessizce oturmuştuk. Yanlız olmadıktan sonra bu sessizlik bile iyiydi açıkçası.

On dakika sonra kapı çaldığında Mira paniklemiş bir şekilde ayağa kalktı.

“Ay ablam geldi. Ne yapacağız?”

Sakince ayağa kalktım.

“Şimdi gidip kapıyı açacaksın. Hem ben de ablanla tanışmış olurum.”

Korkuyla başını sallayıp kapıya gitti. Bir süre sonra sesler gelmeye başlamıştı.

“Of Mira ya. Matematik'ten çok düşük almışım.”

“Olsun abla. İkinci sınavda yükseltirsin.”

Mira ile ablası salona girdiğinde ayağa kalktım. Ablası şaşkınlıkla bana bakıyordu.

“Mira, bu kim?”

“Ablacım o Ateş abi. Sana bahsetmiştim ya hani.”

Ablası bana dönüp elimi sıktı.

“Hoşgeldiniz. Oturun lütfen. Ayakta kalmayın.”

Koltuktan ceketimi alıp kıza döndüm.

“Yok ben gideyim artık. Hem saat de geç oldu.”

İkisi de beni kapıya kadar geçirdikten sonra içeri girip tekrar kapıyı kilitlemişlerdi. Ben de arabama binip eve sürmeye başladım. Bir şeyler yedikten sonra uyuyacaktım. Sanırım gün anca böyle biterdi..





Abim Where stories live. Discover now