ÖLÜM SICAKLIĞI

59 5 2
                                    

Bugün tam iki gün oldu. İki gündür safi karanlıklarla dolu bir çukurdayım. Enerjimin bittiğini sonuna kadar hissedebiliyorum. O kadar bitkin ve çaresizim ki ne ayağa kalkacak gücü ne de sesimi duyuracak bir enerji bulamıyorum kendimde . Neydi bu belirsizlik ve hiçlik ? Nasıl kendimi burda buldum? Tek hatırladığım şey doğum günümden bir gün sonrasıydı. Babamın odasına girmiştim ,gerisi yok . Acaba kaçırılmış mıydım? Annem kim bilir ne haldedir. Belki de bu bir oyundu, evet belki de. Ama sonu güzel bitmeyecek bir oyundu.

Yanımda hiçbir şeyim yoktu üzerimdekiler dışında. İki gündür hiçbir şey yemedim. Eğer kaçırıldıysam yemek getirmezler miydi ? Burada açlıktan ölmesem bile yalnızlıktan kafayı yiyecektim . Sadece neden diyebiliyorum. Neden bu haldeyim? Nefes almakta zorlanıyorum. Boğazım o kadar kurumuş ki yutkundukça canım yanıyor. Nefesim boğazıma düğümleniyor .

Bazı sesler duydum. Sanki bir telsiz var etrafımda ya da bozuk bir radyo. Öncesinde duymuş olduğum bir ses değil. En azından bir ümit yeşertti içimde. Kurtulabilmenin ümidini. Sonunda birileri buldu beni diye düşündüm. Kendimi onlara göstermeli yardım istemeliydim. Burda ölmeyecektim. Kalkmayı denememle yıkılmam bir oldu. Seslenmek istediğimde sesim o kadar aciz çıktı ki kendimi bile duyamadım. İkinci kez denedim sadece "Lütfen " diyebildim. Gücümün tükendiğini hissettim ama böyle bitmemeliydi. Sesler giderek uzaklaştı ve sonunda kayboldu . Pes ettim . Kendimleydim yine açlığın etkisiyle gözlerimi kapadım. Mor bir ışık süzüldü üzerime. Gözlerimi açtım o kadar parlaktı ki hemen geri kapadım. Açlığın etkisiyle beynimin oyunlar oynadığını düşünmeye başladım. Ama biri beni çekip aldı. Bir anda hafifledim ve birisinin beni taşıdığını hissettim . Tutmayan bacaklarım ve bitkin bedenimle ondan başka şansım yoktu ve kaçmak için yeltenemezdim.

Uyandım yine değişen bir şey yok . Sanırım ölümü kucaklamaya hazırım artık. Yine bir çukurdaydım tek fark gök yüzünü görebiliyor olmamdı. Gördüğüm son şeyin kendi sonsuzluğum olacakmış meğer. Peki ama yıldızlar neden bu kadar yakındı sanki elimi uzatsam avuçlarıma alabilecekmişim gibi . Artık iyice saçmalamaya başladım. Bedenim sanki bana ait değilmiş gibiydi. Hiçbir yerimi hareket ettiremiyordim. Nefesim ciğerime batıyordu. Sanırım ölüm böyle bir şeydi.

Artık hazırım dedim . Gel gel de kurtar beni . Gözlerimi kapattım, hayal etmeye başladım. Çocukluğum , ne güzel bir aileydik biz . Annem, babam, ben hep yan yana . Bahçemizde yemek yiyoruz beraber . Masadan ayrılıyoruz babamla . "Bak" diyor yine bana . Yine saatlerce yıldızları izliyoruz. En çok yaptığımız şeydi bu. Neden gittin baba? Sen gittiğinde küçücük bir kız çocuğuydum ben . Gözlerim o kadar kurumuştu ki gözyaşlarım kanla karışıyordu. Her göz yaşım sanki içimi dağlıyor. Kalbimi parçalıyordu. Bana hep "Bak kızım bu yıldız sensin , orası bizim evimiz ve bir gün dünyadaki işimiz bittiğinde bizde yıldızlardan sevdiklerimizi izleyeceğiz". Derdin. Sen gittiğinden beri her gece yıldızları izledim baba . Seni gördüğümü söyledim sana beni merak etme diye beni düşünme , mutlu ol istedim . Beni gördün mü baba? Bu yüzden mi yıldızlar bana bu kadar yakın? Baba sanırım kavuşuyoruz. Gözlerimi kapattım . Ölümün sıcaklığını karşılamaya hazırdım artık.

Kim isterdi böyle bir ölümü. 3 gün önce reşit olmuşken . O kadar çok yaşayamadıklarım birikmişti ki. Keşkelerle dolmuştum. Her şey için çok geçti değil mi?

İZ 'İNWhere stories live. Discover now