14.bölüm🌙| Arşiv'in Küçük Sırrı.

Start from the beginning
                                    

Güneş kral: Olur arada öyle şeyler. Günaydın güzelim. 💛

"Kalp attı..." Ekran ile bakışmaya başladım.

"O? Attı? Bana? Kalp?" Bu sefer gözlerim odanın duvarlarında gezindi.

"O BANA KALP ATTI!" Bir anda bağırdığımı fark edince kendime gelip kapıdan dışarı baktım. Neyse ki duyan olmamıştı. Rahatlamış bir şekilde yatağa geri oturdum ve parmaklarımı klavyeye götürdüm.

Ay kraliçe: 💜

Yüzümdeki aptal sırıtışı fark edince hemen kendimi toparladım.

"Kendine gel!"

O sırada kapının çalması ile gözlerim oraya çevrildi.

"Gel!" Gelen az önceki hizmetçiydi.

"Majesteleri kralımız uyandı sizi kahvaltıya bekliyor."

"Tamam hemen geliyorum." Hizmetçi odadan çıkınca derin bir nefes alarak bende çıktım. Masaya geldiğimde babamın çoktan gelip sofraya oturduğunu gördüm.

"Günaydın."

"Sana da günaydın."

Yerime geçip elime çatalı aldım ve yemeye başladım.

"Baba, benim sana bir şey söylemem lazım."

"Ne söyleyeceksin?"

"Benim arşive girmem lazım."

"Neden?"

"Ben... Buranın tarihini öğrenmek istiyorum da. Birkaç kitap alacaktım hem canım sıkıldı zaten."

Gülümsedi. Sanırım söylediklerim hoşuna gitmişti. "Tamam, festivalden sonra girebilirsin."

"A-" Tam o sırada içeri saray hizmetçilerinden biri girdi.

"Majesteleri festival hazırlıkları bitti."

"Tamam teşekkürler. Hadi Marinette hazırlan."

"Peki." Sofradan kalkıp odama ilerlemeye başladım.

Nedir benim bu hizmetçilerinden çektiğim!

Gidip elbisemi giydim, hafif bir makyaj yapıp çıktım.

Şu festival çabuk bitse iyi olurdu...

{**}

KAÇ SAAT OLDU BU NE BE!

AY BİR SUS İÇ SES ZATEN PATLADIM.

Sinirden delirmek üzereydim. Babam beni sürekli yanında tutuyor, bir yere gitmeme izin vermiyordu. Sürekli yeni biri geliyor ve onunla tanışmam gerekiyordu.

Adamla tanışıp 5 dakika sonra adını unutmak...

Bu bir dram arkadaşlar.

Etrafa bakınırken kusan biri görmemle yüzümü buruşturdum. Tam söylenmeye başlayacaktım ki aklıma dank etti.

Tabii ya!

"Baba!" Dedim hızla babamın yanına giderek. Bana tuhaf bakışlar atıp, "Ne bu telaş Mari? İyi misin?"

"Şey, benim çok midem bulanıyor. Saraya gidebilir miyim?"

"Tamam git. Hizmetçilere söyle sana bir doktor çağırsınlar. Dikkat et."

"Tamam, görüşürüz."

"Görüşürüz."

Oradan fişek hızı ile ayrılıp saraya geçtim. Merdivenleri ikişer üçer çıkarak odama ulaştım ve üstümdeki elbiseden kurtuldum. Hizmetçilerden birine biraz halsiz olduğumu ve bana biraz ıhlamur yapmalarını rica ettim. Ardından hızla arşive ilerledim. Kapı kulpunu aşağı indirdiğimde mor bir toz dökülerek açıldı kapı.

Bu sefer etrafı kontrol edip içeri girdim ve kapıyı kapattım. Hızla raflara bakmaya başladım. Burada ne kadar çok şey vardı! Kitaplar, boş ve dolu sayfalar, mühürler ve bir sürü tüy! Hadi ama hala tüy ile yazı yazıyor olamazlar ya!

Düşüncelerime göz devirerek aramaya devam ettim. Aradan geçen dakikalar ve benim tek bir şey bile bulamamam sinirimi bozuyordu.

"Offffff!" Gözlerimi raflardan çekip üzerleri dopdolu masalara baktım. "Burada bir şeyler bulabilir miyim acaba..."

Masaların üzerinde tonlarca kağıt, tüyler, daktilolar ve mürekkep şişeleri vardı. Sanki...

"Mektup... Sanki burada mektup yazılıyor."

Sayfalara bakmaya başladım.

Tom Dupain'

Üstünde Ay'ın son dördün evresi görünüyordu.

Kagami Tsurugi'

Üstünde yarı Ay, yarı güneş sembolü vardı. Ve diğerlerinden farklı olarak beyaz değil siyah bir sayfaya yazılmıştı.

" Bunu alalım. "

Marinette Dupain-Cheng'

Üstünde Dolunay sembolü vardı. Elime aldığımda parlamaya başladı ve açıldı.

Sev, sevebildiğin kadar.
Kaç, kaçabildiğin kadar.
Yak, yakabildiğin kadar.

"Offff bilinmezliklerden nefret ediyorum." Tam iki mektubu da alıp çıkacaktım ki gözüme bir kitap ilişti.

Ay'ın eğitmeni: Azura.

O an içimde anlamlandıramadığım bir his oluştu. His bana o kitabı al diye bas bas bağırıyordu.

"Majesteleri! Neredesiniz?" Ani bir kararla kitabı aldım ve hemen arşivden çıktım. Elinde bardak ile beni gören hizmetçi tuhaf bakışlar atarken, ben arkamda sakladığım mektuplar ve kitabı görmemesi için dua ediyorum.

"Arkanızdaki nedir?"

"Eeeee, biraz uyuyacağım. Uyumadan önce kitap okumak istemiştim."

"Haaa, iyi okumalar kraliçe'm. Ihlamurunuz hazır. Nereye bırakayım?"

"Siz odama bırakın ben zaten hemen geliyorum."

"Tamam." O odama ilerlerken, iç sesim bas bas bağırıyordu.

Bu saraydaki hizmetçilerin hepsi mi sana düşman yani!

Ne bileyim ben iç ses! Sabahtan beri peşimdeler biri çıkıp pat diye ben hizmetçi kılığına girmiş Bayan Azurayım dese inanacak haldeyim!

Düşüncelerimden sıyrılıp odama ilerledim. Kagami'nin mektubunu büyük uğraşlarıma rağmen açamamıştım. Onu bırakıp elime kitabı aldım.

"Bakalım kimsiniz siz, Bayan Azura..."












Selam!

Uzun bir aradan sonra tekrar merhaba! 👋

Beklettiğim için üzgünüm ama, içimde istek olmayınca kötü yazıyorum. Size kötü bir bölüm sunmak da istemediğim için yazmamıştım ama sonunda yazabildim. ^^

Beğendiniz mi?

Sizce Kagami'nin mektubunda ne yazıyor? Neden üstünde öyle bir sembol vardı ve siyah bir sayfaya yazılmıştı?

Şimdilik bu kadar, başka bir bölümde görüşmek üzere!

Kendinize iyi bakın...

~Lune'

Yasak - Miraculous Where stories live. Discover now