1.Bölüm

16 6 10
                                    

Dalgaların sesi,denizin kokusu insanı rahatlatır,değil mi?evet beni de rahat-
latıyor.Huzurluyum mutluyum,daha ne isteyebilirim ki.Huzurumun ve mutluluğumun hiç bozulmamasını is-
tiyorum ama bunu biliyorum ki bu büyü illaki bozulucak.Denizin karşısı-
na oturmak simit ve çay içmek ne ka-
dar rahatlatıcı,değil mi?Ben hep bunu yaptığım da rahatlıyorum,içimi huzur kaplıyor.İşte mutluluk budur,daha ne olsun ki.Herkes benim sert bir yapıya sahip olduğumu söylüyor ve bende bunu biliyorum ama huzurlu olmak benim de hakkım,sonuçta.Bi kaç yıl öncesine dair şuan çok huzurluyum.
Geçiçi bir süreliğine işlettiğim bir ka-
fem var.Geçici bir süreliğine dedim,
çünkü okulu bitirince kafeyi işletmeyi bırakıcam.Ben de ablam gibi bir dok-
tor olucam.Ablam doğum doktoru,ben ise beyin cerrahı olmayı istiyorum.Bu benim hayalim,beyin cerrahı olmak ve hayalimi de gerçekleştiricem.Ha-
yalimin peşinden koşmaya devam.

Denizin güzel manzarasıyla,dalgala-
rın sesiyle ve martıların cıvıltısıyla si-
mitimden bir ısırık alıp çayımı yu-
dumladım.Bu huzuru hiç bir yerde ta-
damıyorum.Ha şey aslın da ağaç e-
vimde de çok huzurlu oluyorum.Ağaç
evimi ben küçükken babamla birlikte yapmıştık.Ailecek hep beraber ağaç evinde yıldızları seyrederek uyurduk.
Neyse simitimi bitirip çayımıda bitir-
dim.Yanımda ki su şişesinden bi kaç yudum alıp toparlanmaya başladım.
Biran önce kafeye gitmem gerekiyor-
du.Duru'yu kafeyle fazla yalnız bırak-
mıştım.Kafe şuan yoğunsa Durunun canı çıkmış olmalıydı.Yarında zaten okulun ilk günüydü.Duru kafeyle da-
ha çok ilgilenmek zorunda kalıcaktı.
Hem de sabahtan öğlene kadar.
Ayağa kalkıp üstümü başımı silkele-
dim ve çantamı omzuma takıp park ettiğim arabama doğru yürümeye başladım.Ardindan arabama binip emniyet kemerimi takıp anahtarı kon-
tağa takıp çalıştırdım ve derin bir ne-
fes alıp arabayı sürmeye başladım.

Kafeye yaklaştığım da arabayı ara so-
kağa park edip indim.Kafenin önüne geldiğim de içeri girmeden kafeyi baş-
tan aşağı süzdüm.Resmen bir şahiser
yaratmışım,kafemin ismi ise RÜYA KAFE'ydi.Son bir kez göz gezdirdik-
ten sonra içeri doğru adımımı attım.
Etrafa baktığım da bütün masalar dol- muştu.Yanım da bir hareketlilik his-
settiğim de gözlerimi Duru'ya çevir-
dim."Kızım,nerdesin sen.Bak ne kadar kalabalık oldu burası.Arıyorum seni,
telefonun kapalı.Ne diye var o telefon senin yanın da.Kapalı dursun diyemi
aldın o telefonu.Ne kadar merak et- tim,haberin varmı senin"dedigin de neye uğradığımı şaşırmıştım.Tabiki de bu ani çıkışı beklemiyordum.Tezgaha doğru gidip çantamı bırakıp hırkamı çıkarıp askılağa bıraktım.Duru da ya-
nima geldiğin de açıklamaya basla-
dım."Canım,kusura bakma denize dal-
mışım,tabi kafeyi de unuttum.Telefo-
numun da şarjı bitmiş,o yüzden aradı-
ğınıda görmemişim.Bak geldim işte,
hadi söyle hangi masaya gideyim"de-
diğim de kaşlarını çatıp"5.masa"dedi-
ğin de önlüğümü takıp ve Duru'nun yanağından öpüp 5.masaya doğru yü-
rümeye başladım.Duru'yu her kızdı-
ğın da yanağından öperdim ve oda yumuşardı.Bana çok uzun süreli kız-
gın kalamazdı.Biz Duru'yla kardeş gi-
biydik.Ben ona her zaman kendimi affettirirdim ve oda beni her zaman affederdi.O durumun tam terside ge-
çerliydi.

Masanın tam önünde durduğum da oturanlara kısa bir göz atıp tam ko-
nuşmaya başlayacaktım ki taki gözle- rim kömür rengi gözlerle buluşma-
saydı.O gözler nasıl bir şeydi,Allah'ım.
Ben hayatım da çok siyah göz gördüm ama bunun gibisini ilk defa görüyor-
dum.Bir insanın bakışı bile bu kadar güzel olabilir miydi?o gözler gözleri-
mi delip geçiyordu,sanki.Gözleriyle beni baştan aşağı süzüp ardından göz-
leri tekrardan gözlerimi buldu.Bu göz-
ler bir şahiserdi.

Of nediyorum ben,yine dalıp gittim.
Gözlerimi kısa bir anlığına başka bir yöne çevirip tekrardan ona çevirdi-
ğim de pis pis sırıtıyordu.Bu sefer de gözlerimi devirip masadaki diğer ki-
şilede bakıp ve hafiften öksürüp"buy-
run,kafemize hoşgeldiniz.Ne almak is-
terdiniz"deyip hafiften gülümseme başetmiştim.Masadakiler benim ken-
di ellerimle yaptırmış olduğum şekilli menülere göz atmaya başlamıştı ama tek bir kişi hariç.Aralarından biri pis pis gülüp"biz seni alsak nasıl olur gü-
alalım"dediğin de kaşlarımı çatıp"par-
don,anlayamadım"deyip adamı iğre-
nircesine süzmeye başlamıştım.Adam ise hala pis pis sırıtıyordu.Adam ağzı-
nı yayarak"gerçekten mi,anlamıyor ayaklarına mı yatacaksın,güzelim a-
ma eğer anlamadıysan tekrarlayayım.
Kısacası biz seni bu masaya davet edi-
yoruz ve senin yapman gereken dave-
te icabeten bu masaya tıpış tıpış otur-
man gerekiyor"dediğin de ben küçük dilimi yutmuştum.Bu kendini ne sanı-
yordu da bana böyle bir davette bulu-
nuyordu.Kaşlarımı daha ne kadar ça-
tabileceksem çatıp masaya doğru bir adım yaklaşıp konuşmaya başladım.
"Bu ne küstahlık ya,sen kendini sanı-
yorsun.Davete icabetenmiş,bana bak hemen burayı terk et.Seni bir daha u-
yarmayacağım,derhal buradan kay-
bol"dediğim gibi adam elini yumruk yapıp ve ağzına götürerek ovvvvv'la-
maya başlamıştı.Bu yaptığı dahada si-
nirlenmeme yol açmıştı.Elimi saçla-
rından geçirip çekiştirmeye ve gülme-
ye başlamıştım.Adamın konuşması ile gözlerim tekrar onu bulmuştu."Güze-
lim,beni anca buradan buranın sahibi kovabilir,sen değil.Bir garson parçası,
hem de çok güzel bir garson parçası beni kovamaz"dediğin de"ha öyle mi?
sen buranın patronunu tanıyor mu-
sun?Tabiki de tanımıyorsun.Bu kafe benim,burayı ben işletiyorum ve seni-
de buradan kovuyorum.Şimdi derhal
burayı terk et ve mümkünse bir daha da buraya ayak basma"dedim ve alay-
ci bir tavırla yüzünü incelemeye baş-
ladım.Yüzünde ki mimikler şuan çok komikti.Bu dediğimden sonra yüzü tu-
haf bir hal almıştı ama tabiki de bu şaşkınlığı uzun sürmemişti.Tam ağzı-
'nı açıp konuşmaya başlayacaktı ki gözleri güzel olan çocuğun ayağa
kalkması ve konuşmasıyla susmak zo-
run da kalmıştı."Bu kadar yeter,Ah-
met.Hadi toparlanın gidiyoruz.Kovul-
düğümüz yerde durmak bize yakış-
mam"deyip göz ucuyla bana baktığın da nedensizce kendimde bir açıklama isteği hissetmiştim.Ben de adama göz ucuyla bakıp"lafim size değildi,yanlış anlamayın.Benim lafım bu kendini beğenmiş adamaydı"dediğim de sesim istemsizce kısık ve zayıf çıkmıştı.Ma-
sadaki diğer kişilerde kalkıp kapıya doğru yürüdüğün de o siyah gözlü a-
dam da yürüyüp sadece"bizim masa-
da bir kişiye laf edildiğin de diğerleri-
ne de edilmiş sayarım ben,küçük ha-
nım"deyip çıkış kapısından hep bera-
ber çıkmışlardı.Buda neydi,şimdi böy-
le.Neymiş birisine laf edildiğin de di-
ğerlerine de laf edilmiş sayıyormuş beyfendi.Bunların topuda mı kaba o-
lur,arkadaş ama ben bu adamı sanki bi yerden tanıyordum,fakat çıkaramı-
yordum.Sanki bi yerler de görüp duy-
muş gibi hissediyordum.
Ne zaman yanıma geldiğini farketme-
diğim duru konuşunca gözlerimi ona çevirdim."Ohaaaaa,kızım bu neydi şimdi ya.Ben şoklardan şoka geçiş yaptım,şuan.O aşağılık çocuk sana lü-
zumsuz bir davette bulundu ve ultra yakışıklı,magazin programların da ha-
ber olan Meriç Karahan sana laf çar-
pıp kafeyi terk etti doğru muyum?"
diye sorunca onun bu dediklerine göz devirmek istedim ve devirdim de za-
ten.Sonra da tırnaklarımı kemirip"ga-
liba,evet.Of hadi neyse işimize geri dönelim"deyip kapıya doğru hala ba-
kan Duru'yu yalnız bırakıp el kaldıran bir müşterinin masasına doğru gidip sipariş almaya başladım.Sipariş alı-
yordum ama aklım hala Meriç Kara-
han'daydı.Duru sayesin de onu nerde gördüğümü bulmuştum.Onu bi kaç kere televizyon da magazinlerde kız-
larla görmüştüm.Her gün kızlarla ma-
gazinlere yakalanıyordu.Adam çap-
kındı ve yakışıklıydıda.Her kızın ha-
yellerini süsleyecek bir görünümü vardı.İnsanların ondan etkilenmeme-
si elde değildi ama benim ne hayalle-
rimi süslüyordu,nede ondan etkileni-
yordum.İçimde tek bir duygu bile yoktu ona karşı.Ben bunu kime söy-
lesem,kesinlikle inanmazdı ama ger-
çek buydu.Belki onunla bi kaç gün ge-
çirsem etkilemiştim ama kesinlikle a-
şık olmazdı.Bu konuda kesinlikle ne-
tım.Bu dediklerim bile beni güldür-
meye yetiyordu.Bu çok komikti o ult-
da yakışıklı adamdan etkilenmek ge-
rekiyordu ama etkilenemiyordum.
Şimdi aslında büyük lafta etmemek gerekiyor,sonuçta ne olacağı belli ol-
maz.
Ben bunları düşünürken siparişi müş-
teriye verip mutfağa girdim.Herkes bir şeyler yapıyordu,hiç boş durmu-
yorlardı.Mutfakta çalışanlardan biri yani Selim yanıma gelip"Rüya hanım,
bir şey mi?istemiştiniz"diye sorunca gülümseyip"biraz mutfakla ilgilene-
yim dedim,Selim.Sen bana çiz kek malzemelerini çıkarsana,şöyle güzel bir çiz kek yapıyım"dediğim gibi"a-
man Rüya hanım,biz yaparız"dedi-
ği gibi kaşlarımı atıp"ben yapıcam dedim,Selim.Sen şimdi bana malze-
meleri hazırla,gerisine de karışma de-
yip mutfakta diğer işçilerin ne yaptık-
larına göz atmaya başladım.Herkes beni gördüğün de 'hoşgeldiniz Rüya hanım'deyip işlerine geri dönüyor-
lardı.Selim ise bana ayrı bir tezgah hazırlayıp malzemeleri de üzerine yerleştirmişti.Selim'in yanına gidip
"teşekkürler,Selim.İşine geri dönebi-
bilirsin"dediğim de başıyla onaylayıp işine geri döndüğün de bende çiz kek yapımına başladım.

Karanlık BelaWhere stories live. Discover now