11.BÖLÜM

546 132 9
                                    

Yeni bir hikayeye başladım. Konusunun farklı olacağını düşünüyorum. Desteğinize ihtiyacım var. Eğer okumak isterseniz profilimde hikayem yer alıyor. İsmi ''KARAVAN.'' 

  Sanki yapraklarımız teker teker dökülüyor ve bizi sonbaharın eşiğine doğru savuruyordu. Her bir yaprak farklı duyguları, hayatları ifade etse de her savruluşumuzda aynı noktada birleşiyor ve istemsiz bir şekilde kesişiyorduk.

  Bu koridorda birçok oyun dönmüştü. Aşk oyunları, arkadaşlık sırları, kıskançlık oyunları... Ama silah oyunları, ölüm baskısı çok farklıydı. Her bir bakış zaman geçtikçe farklı anlara şahit oluyor ve istemsiz bir şekilde tüm gerçekleri reddediyordu.

   Gerçekleri reddedemezdik ama onları görmezden gelebilirdik. Peki bizim yaptığımız tam olarak neydi? Biz, bu kadar çok ölüme sadece gözlerimizi yumuyor ve bir sonraki gerçeğin yüzümüze tokat misali çarpmasına izin veriyorduk.

   Adımlarımız ise sürekli ıslak zeminlerde kayıyor ve bizi olduğumuz durumdan daha beter duruma sokuyordu. Hiçbir zaman daha iyisi olmayacaktı. Daha kötüsü olacaktı ve o kötünün üstüne daha kötüleri eklenecekti.

   Bu yüzden çaresizdik ve solmuş bir ağacın kurumuş yaprakları temsil ediyorduk. Güçsüzdük ve ait olduğumuz dallara tutunamıyorduk. Sürekli yerlere dökülüyor ve sert bir ölüm rüzgarının esmesiyle bilmediğimiz mecralara savruluyorduk.

  Artık belli bir adımımız yoktu. Güçsüzlük ve yavaş yavaş dökülüyorduk.

  Son gördüğümüz ölümün üstünden ne kadar süre geçmişti bilmiyordum ama günlerdir aynı sınıfta, bize ait olmayan bu yataklarda yatıyor ve tek arkadaşımız olan tavanı izliyorduk. Artık kaos bizi geriyordu ve öleceksek ölelim modunda dolaşıyorduk. Bu gelinebilecek en aciz noktalardan birisi gibi geliyordu.

  Bu kadar fazla ölüm bizi etkiliyor ve hayata karşı umudumuzu yavaş yavaş tüketiyordu. Daha ne kadar bu belirsizlik hortumu içerisinde dönecektik bilmiyordum ama yavaş yavaş tükendiğimi hissediyor ve kendimi bu durumdan kurtaramıyordum.

  Birincisi kimse bize bir şey anlatmıyordu. Sonumuz ne olacak veya seyrimiz ne durumda bilmiyorduk. Diğer önemli bir konu ise hiçbir şekilde dışarıdan haber alamıyorduk. Bu durumun yeterince psikolojimizi bozduğunu düşündükleri için dışarıdan bize herhangi bir kötü haber kesinlikle verilmiyordu.

  Bu duruma daha ne kadar katlanacaktık bilmiyordum ama tek bildiğim kötüye doğru gittiğimizdi.

   Biraz sonra yattığım yataktan doğruldum ve dışarıyı izlemeye başladım. Dışarısı sakin görünüyordu ve yağan yağmur bana huzur veriyordu. Bugün yine kısa süreli bir elektrik kesintisi olacağını söyleseler de saatlerdir elektrik yoktu.

  Ben ise bu durumu biraz avantaj olarak görüp uzağımda yanan muma kaçamak bakışlar atarak dışarıyı izliyordum. Yağan yağmur tanecikleri camdan aşağı bir yol misali süzülüyor ve rahatlatıcı sesiyle adeta bir serenat yapıyordu.

  Biraz sonra yüzüm hafif aydınlandı ve hafif bir irkilme ile arkamı döndüm. Ata Sancak elinde az önce baktığım mumu tutuyor ve bana bakıyordu. Sanırım bu sefer yanıma gelmek istemişti. Genelde canı nasıl isterse öyle davranıyor ve sinirimi bozmaya devam ediyordu.

  Az sonra izin almadan yanıma oturdu ve mumu camın önüne koydu. Bir şey söylemesini bekliyordum ama sadece yağan yağmuru izliyor ve ara sıra uzamış dalgalı saçları ile oynuyordu. Yanan mum ile yüz hatlarını daha net görüyordum. Burnu ve dudakları orantılıydı. Kaşları orta kalınlıkta gözleri ise iriye yakın boyuttaydı. 

KARANTİNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin