12. Bölüm

5.5K 552 311
                                    

Lütfen yorum yapıp beğenmeyi unutmayın. Bölümü kontrol etmeye aşırı üşendim. Yanlışım varsa affedin lütfen. İyi okumalar!

12. Bölüm

Gözlerim yarı açık bir şekilde tahtaya bakarken gözlerimi kırpıştırıp uykumun dağılmasını sağlamaya çalıştım ama gözümü kapattıktan sonra tekrar açmaya üşenince kafamı sıraya koyup dersin bitmesi için kalan saniyeleri saymaya başladım.

Felsefe kesinlikle benim dersim değildi.

" Tae," dedi Jimin kolumu dürterek. Daha birkaç saniye önce kapattığım gözlerimi açmaya üşenip "Hı?" diye mırıldandım. Jimin ise bu yarı ölü halimi umursamadan kolumda bir delik açmayı planlıyormuş gibi biraz daha dürttü beni.

" Ne var Jimin?" dedim huysuz bir sesle. Bu cevabım da onu tatmin etmemiş olmalı ki kolumu çimdiklediğinde sinirle gözlerimi açıp kafamı sıradan kaldırdım. " Ne var geri zekâlı? NE?" dedim bir anda bağırarak. Sınıftaki uğultu bir anda kesilip bana döndüğünde, ön sıramdaki uyuyan Yuri de korkuyla uyanıp alık alık ne olduğunu anlamak için sınıfa baktı. Bu surat ifadesine sonradan gülmeyi aklıma kazıyıp Jimin'deki korkutucu bakışlarımı Sayın Saçı Beş Kilo Yağlı Bayan'a -felsefe öğretmenimin adını öğrenme gereği cidden hiç duymamıştım- çevirip bana attığı sinirli bakışlara karşılık şirince gülümsedim.

Şimdi sonsuzluk gibi gelen bir süre boyunca dersi dinlemediğim için söylenecek, ardından onun dersi anlatıp çıkabileceğini ama yine de parasını alacağı hakkında cümleler kurup, sonunda bizi disipline şikayet etmekle tehdit edecekti ve biz bu süre boyunca içimizden küfürler etmemize rağmen mimiksiz bir suratla ona bakacaktık. Öğretmenlerin bizden daha çok kaprisli olması beni gerçekten yoruyordu.

Felsefe hocam benim tatlı sırıtmama kanmamış olmalı ki kaşlarını daha da çattı. Ağzını araladığı an tüm sınıf beynimizi kemiren konuşmanın geleceğini fark ederek gerilmiştik ki sınıf kapısının çalmasıyla herkes derin bir nefes verdi. Hocamız çemkirmesinin tam başında kesilmiş olmasını hazmedememiş olmalı ki dudaklarını sinirle büzüp bana gözlerini kısarak baktı fakat o sırada yavaşça aralanan kapıyla gözlerini üzerimden çekmek zorunda kaldı. Derin bir nefes verip arkama yaslandım. Bugün de bir şekilde azar yemekten kurtulmuştum, kısmet diğer günlereydi artık.

" Hemen rahatlama," dedi Jimin gergin bir sesle. Ona kafamı çevirip kaşlarımı kaldırdığımda büyük bir dikkatle tahtaya baktığını fark edince ben de kafamı oraya çevirdim. Felsefe hocama uzun süre bakıp gözlerimi kanatmamak için gözlerimi yanındaki, Felsefe hocamla konuşan Müdür Bey'e çevirdim. Sınıfa giren kişinin Müdür Bey olduğunu anlamam da o saniyeler içinde gerçekleşirken bu sefer gözlerimi Müdür Bey'in yanına çevirdim. Göz göze geldiğim kişiyle gözlerim büyürken elimi refleksle Jimin'in koluna sarıp fısıldadım.

" Bunun burada ne bok işi var?" Gözlerimi yavaşça Jimin'e çevirdiğimde bana gözlerini kısarak baktı.

" Kaç dakikadır kolunu söktüm camdan dışarı bak diye ama Jimin kim ki? Biraz daha erken fark edip kendini hazırlamanı isteyen ben de suç," diye homurdandı Jimin ağzının içinde. Ona çirkefleşerek cevap vermek isterdim ama Müdür Bey'in sesi kulağımı doldurunca kafamı o tarafa çevirmek zorunda kaldım.

" Çocuklar, sınıfınıza yeni bir arkadaşınız geldi," dedi tombik müdürümüz. Normalde o her konuştuğunda içimde onu mıncırarak sevme isteği oluştursa da şu an gerginlikten put gini dikilmekle meşguldüm." Ben Park Bogum," diye Bogum söze girdiğinde uzun zamandan sonra sesini duymak titrememe neden açtı. Bogum sınıftaki bakışlarını bana çevirip gülümsedi. " İyi anlaşacağımızı umuyorum."

Maid Cafe / VKookTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon