Bölüm 2

912 70 68
                                    

"Her ruh kendini yakan aleve sarılı." der Dante. Beatrice'a olan aşkından hiç ona bahsetmemiş. Beatrice ise başka bir şövalye ile evlenmiş. Sevdiğinin ölümünden sonra Dante "Ölmemiştim ama diri de değildim." diyor. Onu ölümsüz kılmak için ise çok uğraşıyor. Bazı aşklar, kişiler yeryüzünden gittiğinde bile kalıcı olabiliyor.

**

"Şuan kaybolabiliriz, bu gece." Gözlerini araladı yavaşça, masanın tanıdıklığı gözüne çarptı önce, ardından etrafında döndü, odaya baktı. "Köpeklerini besle, Alana için not bırak ve ne onu ne de Jack'i bir daha görme." Ses tonundaki kırgınlığı seçebilmişti. O an yaşanırken hissetmemişti, fakat şuan çok açık bir şekilde hissedebiliyordu. Yavaş adımlarla masaya doğru yürüdü, kendisine ve Hannibal'a bakıyordu uzaktan. Gözlerini kıstı, ne diyeceğini çoktan biliyordu. Hannibal'ın yüzünü incelemeyi seçti ve gözlerini dahi kırpmadan bakarken, yüz ifadesindeki acıyı seçebiliyordu.

Eğer her şeyi itiraf etseydi, Hannibal'ın onu affedeceğini biliyordu. O an bilmese bile şuan biliyordu. "Gerçeklere o zaman, ve tüm sonuçlarına." Kadehini kaldırırken bakışları düşmüştü Hannibal'ın. Fakat içmek için kaldırdığı kadehini dudaklarına neredeyse dokundurmamıştı bile. Will kendisinin konuştuğunu duymamıştı, tamamen Hannibal'a odaklanmıştı. Gözleri dolmuştu sanki, yada Will'e öyle geliyordu. Beyninin neden bu anıyı seçtiğini bilmiyordu, belki de kendine bir şey anlatmaya çalışıyordu. Şuan evin içinde olduğunu biliyordu, yukarı çıkmak istedi ve Abigail'i görmek fakat yapamazdı.

"Şuan kaçsaydık." diye devam etti Will. "Nereye giderdik?"

"Bu hayatta mı?"

Will gülümsedi Hannibal'a bakarken, ardından kendisine baktı ve yüzü düştü. Pişmanlık duygusu ağır basmaya başlamıştı ve kendine engel olamıyordu. Hannibal ile kaçmak isteyen tarafı şuan ağır basıyordu, fakat o zaman basmamıştı. Seneler önceydi, Molly'den, hapishaneden ve Floransa'dan çok önceydi. Seneler içinde çok şey değişmişti, hisleri de dahil olmak üzere.

"Öyleyse kaçmak isteyen bir tarafının olduğunu inkâr etmeyeceksin Will, öyle mi?" Hannibal hafifçe eğildi Will'e doğru, kadehini masaya geri koydu. Aralarındaki sessiz saniyeler dakikalara dönüşene kadar birbirlerine baktılar, ardından Will bakışını kaçırdı utanırcasına.

Dışarıdan gök gürültüsü sesiyle birden irkildi, yavaşça kendilerinden, masadan uzaklaştı ve dışarı doğru baktı. Geri masaya dönüp bakınca kendisini göremedi. Hannibal yalnızdı, şarap içiyordu. Fakat doğru olamazdı değil mi? Kendi hafızasında gezinirken başkasının anısına sahip olamazdı. Aniden şimşek çaktı ve yağmur sesleri çoğaldı. Will gözünü açıp kapayınca kendisini sağanak yağmurun altında buldu. Hannibal'ın evinin önünde dışarıdaydı. Sağlık görevlilerinin içeriden dışarıya bir şey taşıdıklarını görünce gözlerini kıstı. Ardından diğer bir sedyeyi dışarı çıkarıyorlardı. Abigail. Yanından geçerken, kendisine baktı. Yüzü kanlar içindeydi, karnını tutuyordu ve ağlıyordu. Abigail için. Gücünün kalmadığını hatırlıyordu. Abigail'i nasıl kendisine verdiğini ardından geri aldığını, gözleri önünde. Bazen unutabilmeyi umuyordu.

Tekrardan şimşek çaktı, etrafındaki herkes yok oldu. Polisler, ambulanslar, Abigail. Yalnızdı, yağmur deli gibi yağmaya devam ediyordu. Birden karanlık oldu, yine hiçbir şey görememeye, hissedememeye başladı. Çığlık atmak istedi, lakin yorgunluk ağır basıyordu.

**

Pencerelerin perdeleri örtülüydü, odanın içi kasvetliydi. Yatağın üzerinde oturmuştu, karnındaki yarayı temizlemeyi neredeyse bitirmek üzereydi. Göz kapakları ağırlaşıyordu ve açıkcası aynı anda hem her şeyi düşünüyor, hemde hiçbir şey düşünemiyordu. Chiyoh'dan iki gündür haber almamıştı, Will'in nasıl olduğunu bilmiyordu. Fakat önemli bir şey olsaydı Chiyoh'un haber verebileceğini biliyordu, öyle emretmişti. Chiyoh'un kendi tarafında kalacağına güveniyordu fakat Will için, endişeliydi. Nasıl bir ruh halinde olduğunu merak ediyordu. Ölümü dilemişti, ikisi için de. Ve açıkcası Hannibal'ın kendine itiraf etmeye korktuğu tarafı ve düşünceleri su yüzüne çıkıyordu. O da Will ile ölmeyi istemiş miydi?

shades of inferno | hannigramWhere stories live. Discover now