Bölüm 4/🤴👸🐉

22.5K 2K 155
                                    

Baktığımda içine çekildiğim mavi gözler ile nefes alamadığımı hissettim. Böyle bir derinlik olabilir miydi dünyada? Onun bakışları da beni delip geçecek türdendi. Cümlesi beynimde yankılanırken yutkundum. Beni bulduğunu söylemişti, peki beni neden bulacaktı ki?

Ben bu adamı az önce rüyamda görmüştüm! Gözlerimi birkaç kez daha kırpıp açtım, halen rüyada olabilirdim. Elimi uzatıp, yüzüne dokunduğum da gerçeklik ile sarsıldım. Tam karşımda gözlerini benden ayırmadan bana bakıyordu. Yüzümdeki elini ateşe değmiş gibi çektim. Parmak uçlarımdan elektrik akımı geçmişti sanki.

"Beni neden arıyorsunuz?" derken sesimdeki şaşkınlık elle tutulabilir cinstendi.

"İsmin Gül değil mi?" Sesi tereddütsüz çıkıyordu benim olduğuma emindi.

"Evet" diye fısıldadım sessizce.

Elini koluma koyduktan sonra beni kaldırdı. Peşinden merdivenleri hızlı bir şekilde çıkarken, karanlıkta bir yere takıllamamaya çalışıyordum. Beynim durmuş gibiydi, nereye giderse gitsin bende peşinden gitmek zorunda hissediyordum kendimi. Durduğunda bir kapı açıldı ve benide odaya kendiyle birlikte soktu. Kapıyı kapatıp bana doğru döndü.

"Yardım eder misin bana Gül? Senin bu konuda en iyisi olduğunu söylediler" derken masanın üstündeki kağıtları gösterdi. Kaşlarım çatılırken masaya doğru ilerledim ve gözlerim şaşkınlıktan iyice açıldı.

"Bunlar Aşil'in kaybolan el yazmaları" dedim nerdeyse çığlık atar gibi. Gözlerim mavileri ile buluşunca tekrar yutkundum. İçinde mavi alevler yanıyordu sanki gözlerinin.

"Evet kısa süre önce benim tarafımda bulundular. Sorun şu ki el yazmaları zarar görmüş ve okunamayan parçaları var. Hitay dilini iyi bir şekilde okuyup, yazabildiğini söyledi hocan. Bu dili bilenlerin dünyadaki sayısı iki elin parlaklarını geçmez. Sende bu kişilerden birisin" diyerek bana doğru ilerledi ve önünde duran masadaki kağıdı benim görebileceğim şekilde açtı.

"Bu mükemmel" diye zorlukla konuştum. Mürekkepleri altındı, kenarları ise süslemeler ile işliydi, saman sarısı kağıdın üstünde altın gün ışığı gibi parlıyordu. Hayranlıkla süzdüğüm el yazmasını dikkatli bir şekilde geri yerine koydu.

"Benimle çalışacak mısın?" diye beklentiyle sorduğun da içinde olduğum durumun yeni farkına varmış gibiydim. Sanki kapıldığım büyü, etkisini yitiriyordu.

"Sen kimsin? Ben anlamıyorum bütün bu olanları. Bana kurduğun ilk cümle mesela sana seni bulacağımı söylemiştim derken ne demek istedin? Şu an beynim yoğun bir mesai yapıyor ve ben bir şeyi anlamamaktan nefret ederim" diyerek karşısında ki boş sandalyeye oturdum. Adama az önce seni rüyamda gördüm demeyecektim herhalde. Bu fazla sapıkça olurdu.

"Üzgünüm kendimi tanıtmadım henüz sana. Sanırım biraz fazla heyecanlıyım. İsmim Arel, Hellen Kültleri ve Mitolojisi dersinde Asistan Profesörüm" diyerek elini uzattığında adamı nereden hatırladığım o an aklıma geldi.

Uzattığı elini sıkarken, Sevde'nin sürekli anlatıp durduğu Profesör olduğunu ismini söylediğinde anladım. Bu adamı daha önce konuşmacıların olduğu broşürde görmüştüm. Gözleri çok dikkat çekici gelmişti o zamanda dikkatle bakmıştım.

Tam bir gerizekalı gibi neler düşünmüştüm. O sırada ben uyuya kalırken Orta Çağ mitolojisi anlatılıyordu ve bende kendime rüyalardan bir film çekmiştim. Bilinçaltımın baş role koyduğu adam ise karşımda durmuş elimi tutuyordu.

"Memnun oldum" dedikten sonra elimi çektim. Adama karşı aptal gibi bakmayı ve görünmeyi bir son vererek mavi gözlerinden uzaklaşıp, masadaki el yazmalarına odaklandıkm.

"Bende memnun oldum Gül. Aslı Hanım önerdi seninle çalışmamı. Bu arada seni bulacağımı söylemiştim derken seninle konuşmuyordum. Kulaklık vardı kulağımda o sırada seni tek başıma bulamayacağımı iddaa eden birine karşı söyledim. Sanırım kafanı fazla karıştırdım." Dudaklarını büzmüş, kollarını önünde birleştirmişti.

Altın sarısı saçları özenle geriye doğru taranmış, üstündeki beyaz gömlek ve açık mavi kot pantolunu ile bile buraya aykırı duruyordu. Kendine gel Gül! Senden yardım isteyen bir hocan var karşında. Masaya doğru ilerledim tekrar. Bu sefer eksik olan kelimeler dikatimi çekti.

"Sorun değil bir ara dalmışım sanırım sonra birden karşıma çıkınca şaşırdım uyku sersemi" diyerek geçte olsa cevap verdim. Bana doğru yaklaştığını hissettim ama yerimden kıpırdamadım.

"Okuyabiliyor musun?" dediğinde sesi çok yakından geliyordu.

"Tamamen okumak uzun sürecek ama birkaç cümleden anladığım kadarıyla bu bir efsane. Anlatılma biçiminden gidersek bir erkeğin yazdığına eminim" diyerek yan döndüğüm de neredeyse dip dibe olduğumuzu fark ettim. Verdiği nefes yüzüme çarptı.

Modern Zaman Prensesi (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin