ON DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: "GÜCÜN KALBİ"

Start from the beginning
                                    

"Neyin var senin?"

Moo gözlerini devirdi. "Şu an bu mu sorun yani?" Minba Moo'nun arada sırada da olsa egoist tavırlar takındığını düşünüyordu. Moo her şeyi bilemezdi. Bilgi bir canlının doğumuyla zihnine almaya başladığı ve ölüm anına değil almaya devam ettiği bir tür kuraldı. Bilgi olmadan canlılar yaşamını anlamlandırıp, sonlandıramazdı. "Evet bu sorun ve olmaya da devam edecek!" Farkında olmadan bağırmaya devam ediyordu. "Bazen her şeyi bildiğini sanıyorsun ama bil dedektif..." Moo Minba'yı ilk defa böyle görüyordu. Kolay şeyler yaşamıyorlardı bu doğruydu fakat neden buna sinirlenebiliyordu ki? Moo oldum olası böyle biriydi. Minba biraz daha yaklaşarak kişisel alanını işgal etti.

"Her şeyi bilemezsin."

"Ben bunu iddia etmedim ki!" Adımlarını durdurdu. Hem yürümek hem de konuşmak ciğerlerini zorlamıştı.

"Ama bunu hissettirdin Moo." Artık Minba Moo'nun önündeydi ve Moo Minba'nın uzun gür saçlarını izliyordu. "Bazen kelimelere ihtiyaç duymazsın bir şeyleri anlatmak için." Moo anlamıyordu. Kaşlarını çatarak Minba'yı takip etmeye başladı. "Hislerinde bazı şeyleri anlatabilir." Dudaklarını ısırdı. "Çünkü hislerin kendine ait dilleri var..." 

Moo kızıl gözlerinin hislerinin etkisiyle karardığını düşündü. Belki de siyaha yakın o korkunç rengine bürünmüştü. Geri çekilmeliydi. Şu an zıt sözcükler kurmak ortamı daha fazla alevlendirmekten başka bir işe yaramayacaktı ve arapsaçı olmuş bu kovalamacada kendilerini meze olarak ortaya koyacaklardı. "Bu konuyu daha fazla uzatmak istemiyorum, Minba." Minba'yla kavga etmek şu zamanda ve durumda isteyeceği en son şey bile olamazdı. Karar verdi. Tartışacaklarsa bile düzgün ve güvenli bir ortamda tartışmalılardı.

"Anlaştık, dedektif." Moo'nun ılımlı tavrına tezat gitmek istemedi. Saç kökleri gergin bir ip gibi kafasında gerilip gevşerken ağız kenarıyla hafifçe tebessüm etti. Biraz sakin kalmalıyım, dedi. İçindeki o eski tanıdık küçük büyücü oğlan çocuğuna. Bazı karmaşıklıklarımın sebebi Moo değil, bu sorunu ona mahal edemem.

"Minba, peki şimdi ne olacak?"

"Sana söylediğim şey..."

Moo Minba'nın bile bu konuda tereddüt yaşadığını hissedebiliyordu.

"Minba dürüst olmak gerekirse..."

Minba sözcüklerin kervanına takılıp düşmeden o kervanı durdurmayı tercih etti. Belki de kendi kelimeleri yeni bir kervan meydana getirebilirdi ve bu belirsizliği aşabilirdi.

"Zor olacak, Moo." Dedi. Kaybedilen her şeyin acı çekerek yeniden elde edildiğini biliyordu. "Zaten hiçbir diriliş kolaylıkla elde edilmez değil mi?" Zerre kadar tereddütle sarsılmamıştı vücudu. Göz bebekleri genişlemişti ve yaşadığı adrenalinin koynunda uyuklayan sıcak teninin sarımsı rengi açılmıştı. Gözünün içindeki cesaretli hareler... Moo'ya büyük bir savaşma hevesini aşıladı.

Moo düşündü ve düşündü ta ki omzu Minba'nın sırtına çarpana dek düşündü. "Dedektif?" Moo'ya kaşlarını kaldırarak baktı, Moo oralı bile olmadı. Bir süre farkında olmaksızın yürümeye, Minba'yı gerisinde bırakmaya devam etti. İçindeki bir başka Moo uyanışa geçmişti. Bir tür trans hali gibiydi. "Moo?" Yanına vardı. Uzun parmaklarını omzuna sardı. "Moo?" Tekrar etti. Genç dedektif sonunda irkilerek Minba'ya döndü. "Ne dedin?" Minba içten içe onun dalgınlığına sebep olup olmayacağını düşündü. "Benim kelimelerimi kafana takma, Moo." Dedi. "Dostlar arasında arada küçük sürtüşmeler olur." 

"Sebebi sen değildin."

"Öyleyse nedir?"

Moo kararsız kaldı fakat biliyordu ki içindeki fırtınaları dindirmesi için esmesi, gürlemesi, şiddetle parlaması gerekliydi. Kalbinde parlayan o güç filizlerinin sesini dinledi. 

BAYAN MOO: KATİLİN PEŞİNDEWhere stories live. Discover now