ALTINCI BÖLÜM: "İŞKENCE"

172 30 235
                                    

Zonklayan bir baş ve sızım sızım sızlayan bir vücut

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Zonklayan bir baş ve sızım sızım sızlayan bir vücut... Moo gözlerini süt denizinin ortasında açtığında, hissettiklerinin karşılığı tam olarak buydu. Bu kör edici ışığın kendisine ne gibi zararları olacağını bilmiyordu. Gözlerini bembeyaz odada gezdirirken gece farenin kaybolduğu yere doğru baktı. Oranın delik olduğuna o kadar emindi ki. Üstelik farenin söylediği şeyler...

Sert bir hamleyle iki avucunu başının üstüne yasladı ve ovmaya başladı. Ruhu, etten kemikten benine baskı kuruyordu. Zonklayan başının bu hamlesiyle beraber ağrısını gözle görülür olarak azaldığını hissettiğinde, ciğerlerinden büyük bir nefesi dışarıya doğru püskürttü. "Kahretsin!" Zihninin içindeki yollarda kaybolmuştu. Kırmızı gözlerini yeniden açtı. Kapayıp açması görme yetisine zarar vermeyecek, onların elde etmesini istedikleri şeyi elde etmelerine izin vermeyecekti.

Minba...

Geçmişindeki tek kimsesi, yeniden hayatına girecek miydi?

O fare, nasıl oluyordu da konuşabiliyordu? Bu, bu büyü değilde ne oluyordu?

Kalbi, Minba'nın portresini gözlerinin ucundaki sahneye itekledi. Orada gördüğü beden zihninin ufuklarına açılmış, en derin düşüncelerinde yüzmeye başlamıştı. Çözmesi gereken çok şey vardı. Bunu biliyordu fakat bir bulaşık kümesinin dağ oluşturması gibi sorunlarda, bir türlü başına çorap örmeden duramıyordu. Bayan Moo, tek kelimeyle çaresiz kalmıştı. Minba onun suçlu olmadığını biliyorsa, neden bu olanlara engel olmuyordu? Başını iki yana doğru salladı ve guruldayan karnının üstünü kollarıyla sardı. Acıkmıştı ve bu sessiz odanın kendine işkence etmesinden başka bir şeye yaradığını görmemişti.

Moo, düşüncelerle boğuşurken odanın kapısı sessiz bir şekilde açıldı. İçeriye giren sironinin elindeki yiyecek tabağındaki koku, genzini yakarken karnı yanmaya başlamıştı. Kalıplı sironinin at kuyruğu yaptığı beyaz saçları kalçalarının altına kadar süzülüyordu. Sert bakışlarıyla tabağı rastgele bir yere bıraktı. Moo'ya tam sırtını vermişken, arkasındaki ince ses teliyle duraksadı. Kalın kaşları bir yay gibi gerim gerim gerilmişti. "Beni ne zaman çıkaracaksınız buradan?" Moo aciz çıkmasını istemese de, sesi küçük bir çocuğun annesine yalvardığı gibi çınlamıştı zalim odanın içinde.

Sironi boynunu hafif bir açıyla büktü ve dudaklarını kıvırarak göz ucuyla Bayan Moo'ya bakındı. Onun bu korkak ruh halini anlayabiliyordu. Normalde hiçbir mahkuma söylemeyeceği şeyi ona söyledi. Dilinin kemiğini sıyıran cümleler dudaklarını teğet geçip havaya karışmıştı. "Birazdan," Düşündükten sonra devam etti. "On dakika sonra." Tüylerinin diken diken olduğunu hissetti, Moo. Ruhu ayazda kalmış gibi tir tir titriyor, kendisine acıyarak bakıyordu. Sironi odadan girdiği şekilde çıkarken bakışlarını odanın beyaz tavanına sabitledi. Kendisini ne gibi bir işkence bekliyordu? Canı, tıpkı eskiden izlediği diğer mahkumlar gibi yanacak mıydı?

BAYAN MOO: KATİLİN PEŞİNDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin