YİRMİ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "VARLIK ve YOKLUK"

81 1 0
                                    

Minba'nın gözünden,

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Minba'nın gözünden,

Küçükken yaşamak çok daha kolaydı. Nefes almak, koşmak, yürümek, ciğerlerin patlayana kadar yüzmek ve gülümsemek... Yine de hiçbir şeyi umursamamak. Beni büyüten ailem keşke çocukluğun çok kısa süreceğini ve yetişkin hayatına girdiğimde bu kadar zor bir hayatla karşı karşıya kalacağımı söyleseydiler. Belki bunu küçük Minba tam anlamıyla anlayamazdı ama kendimi bu zorluklara mental açıdan hazırlayabilirdim. Ya da bunların hiçbiri olmasaydı ve ben iyi bir büyücü olarak hayatımı sürdürebilseydim fakat hayat dediğimiz gibi isteklerimiz etrafında her zaman şekillenen bir olgu değildi.

Uzun zaman olmuştu. Çok uzun zaman. Hulari'nin ticari kenti Oxan'da* beklediğimden daha uzun süre kalmak durumunda kalmıştım. Önceki rotalarıma göre burası daha önem vermem gereken bir yerdi. Moo'ya kısa bir mektup yazıp görüşme süremizi biraz daha ileri tarihe atmak hiç istemiyordum ama ticaret işi alengirlerle doluydu. Biriyle anlaştığın zaman kısa süre içinde anlaşmanın gerekliliklerini yerine getirmeliydin. Aksi taktirde anlaşmayı hemen fes edip başka kişilerle anlaşma yapmak çok da zor olmazdı.

Oxan: Hulari'nin ticaret kentidir. Ticaret merkezi olarak bilinir. Hulari Gezegeninin güneybatıda yer alan kıtasında yer alır.

"Minba, sağdaki kasayı taşımaya verecek miyiz?" İş ortağım Alez'in sesi çok yakından geliyordu. Depoya ne zaman gelmişti? Hiç fark etmemiştim. Kasalara doğru eğildiğimde burnuma yükselen taze yemiş kokusu midemin açlık çanlarını çalmasını sağladı. En son ne zaman yemek yemiştim? "Alez, bunlar çok güzel görünüyor. Gün batımı hasatından mı çıktı?" Dedim. Alez başını sallarken keyfi gayet yerindeydi. "Evet, dostum. Hepsi tam zamanında hasat edildi. Anladığın üzere." Avuçlarımla bitkinin yapraklarına dokundum. Jika* yemişinin sadece yenilecek kısmı değil, yaprakları da çok güzel kokardı. Bu zamanlar çok fazla alıcıya sahipti ve duyduğuma göre çiftçiler bu yemişi tarlalarına daha çok ekmeye başlamıştı.

Jika: Dünya gezegenine göre uyarlarsak nane ve fesleğen karışımı bitkidir.

"Batı kentleri bu yemiş için deliriyor adeta! Köşeyi döneceğiz Minba!" Alez haklıydı. "Kaç kasamız var?" Alez kaşlarını havaya doğru diktiğinde düşünmeye başladı. Mırıldana mırıldana küçük bir hesap yaptı. "On araba dolusu." Makul bir miktardı. "Ne zaman taşımacıyla göndereceğiz?" Saat ve zaman ticarette ikinci önemli konuydu. Mallar teslimat saatinden geç gidemezdi eğer giderse alıcı, satıcı tüccara ücretinin yarısını verirdi. Kanun ticaretlerde katı işliyordu.

"Sabaha karşı kalkması lazım. Akşama doğru ulaşır."

"Taşınma konusunda herhangi bir sorun yok değil mi?" Geçen gün yaşadığımız aksiliği bir daha yaşamak istemiyordum. Taşımacı malları çok geç götürdüğü için büyük zarara uğramıştık.

"Bu sefer deneyimli birini buldum hiç şüphen olmasın." Alez kısa, mavinin her tonunu barındırdığı saçlarının arasında çapkınca parmaklarını dolaştırdı. Bu yine bir şeyler karıştıracağım demekti. Onu kısa zamanda çok iyi tanıştım. Moo kadar zeki ve pratik bir hafızaya sahip değildim ancak kısa sürede insanları çok iyi analiz edebiliyordum. Alez sırıtmaya başladı. Bu piçimsi gülüş yine birileriyle buluşacağı anlamına geliyordu.

BAYAN MOO: KATİLİN PEŞİNDEWhere stories live. Discover now