4

214 49 1
                                    

Luna

Sıra dışı... Aklımda dönüp duran kelime buydu. Gecenin bir yarısı ıslak kıyafetlerimle, bilmediğim bir koyda, ilk kez gördüğüm bir yabancıyla oturmuş muhabbet ediyordum. Mavi aylardan, uzak galaksilerden bahseden garip bir çocuktu. Nereden çıkmıştı, nasıl beni suyun dibinden çekip kurtarmıştı aklım almıyordu. En ilginciyse hala yanımda olmasıydı. Ben bir şey anlatırken sözlerimin ötesini görmek ister gibi gözlerimin içine bakıyor, bu dünyaya ait olmayan bir asaletle konuşuyordu. Her şeyiyle sıra dışıydı işte. Ve ben ardımda bıraktığım arkadaşlarımın muhtemelen öldüğümü düşünüp deliye döndüğünü bilmeme rağmen onun yanından kalkamıyordum.

"Kamp yapmaya geldiniz yani?" dedim şüpheyle. Tüm sevimsizliğime rağmen bir kez daha sabırla başını salladı Jae. Tatildeydi. Teknelerinin açıkta demirlendiğini, arkadaşlarıyla yan koyda kamp kurduklarını, beni düşerken gördüğünde yüzmekte olduğunu, bu sayede hızla yanıma yetiştiğini birkaç kez anlatmıştı zaten. Gayet mantıklıydı hikayesi. Geniş omuzlarına ve güçlü bedenine bakarak yüzücü olduğunu bile söyleyebilirdim. Yine de... "Açıkta hiç gemi görmedim." dedim gözlerimi kısıp.

Bu kez gerçekten gülmüştü Jae. "İstersen şimdi yüzerek gidip kontrol edebiliriz." dedi meydan okurca.

Bir an o karanlık sulara yeniden döndüğümü düşününce içim ürpermişti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bir an o karanlık sulara yeniden döndüğümü düşününce içim ürpermişti. "Sanırım sabahı beklemeyi tercih edeceğim." diye mırıldandım gözlerimi kaçırıp.

Jae'in benimle alay edeceğine emindim. Oysa üzerimdeki bakışları yumuşamıştı. Bir süre sessizce beni izledikten sonra "Neden o tepeden atladın Luna?" diye sordu. Bu kez kendini açıklama sırası bendeydi, ama ne Jae kadar basitçe anlatabileceğim bir hikayem, ne de hüznümü bir yabancıyla paylaşmak için isteğim vardı. Omuz silkip "Eğlenmek için." diye yalan söyledim.

Bana inanmamıştı. İnanmadığını hissedebiliyordum. İkimiz de bu davranışımın oyun olamayacak kadar ölümcül olduğunun farkındaydık. Beni Azrail'in elinden o almıştı sonuçta. Yine de üstüme gelmedi. Öyle sakindi ki... Onun yanında durmak gün doğumunda denize dalmaya benziyordu. Dingin, huzurlu, sıcak... En fazla yirmilerinde olmalıydı, ama yüzlerce yıllık olgunluğa sahipti sanki. Farklıydı. Çok farklı.

"Tepedeki evde mi yaşıyorsun?" dediğinde bu kez kıkırdayan bendim.

"Orası bir okul." diye açıkladım. "Ve evet orada yaşıyorum. En azından yazları. Kışları gitmek zorunda olduğum başka bir okul var."

Jae şaşırmış gibiydi. "Ailen yok mu?"

Bakışlarındaki bu masum merak olmasa suratını tekmelerdim muhtemelen. Bunun yerine sıkıntıyla nefes verdim ve "Sadece babam var." dedim dürüstçe. "Onu da pek gördüğüm söylenemez."

Aklıma gelen davetiye genzimi yakıp yeniden o kayalığın tepesine çıkma isteği yaratmıştı kalbimde. Bastıran göz yaşlarını durdurmak için dudaklarımı parçaladığım birkaç sessiz dakikanın ardından Jae bir anda ayaklanınca tüm üzüntüm midemde keskin bir sancıya döndü. Gidiyor muydu? Şimdi mi? Neden? O ana kadar üşüdüğünü hissetmediğim bedenim aniden buz kesmişti sanki. Ama sonra elini uzattı Jae bana doğru.

LUNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin