30. BÖLÜM:"KARŞILAŞMA"

Start from the beginning
                                    

"Susup tabağını bitirirsen çıkacağız,"Çelik gözüyle Tuna'nın önündeki tabağı işaret etti.

Tuna,o saniyeden itibaren başka tek kelime etmedi ve çatalını aldığı gibi tepeleme doldurduğu tabağındaki şeylerden yemeye başladı.

Ben de önümdekilerden hafifçe atıştırırken,kafamı tabağımdan kaldırıp Eylül'e baktım ve Çelik'e kaçamak bakışlar atıyor olduğunu fark ettim.

O an aklıma gelen sinsilikle kendi kendime sessizce sırıttım ve daha sonra ifademi sabitleyip,konuştum."Abi,"dedim Çelik'e göz ucuyla bakarak.İçtiği kahve bardağını masaya bırakarak yüzüme,konuşmaya devam etmemi isteyen bir şekilde bakmaya başladı."Şurada bir kız var,dikkat ettim de geldiğimden beri sana bakıyor."

Eylül,tahmin ettiğim gibi cümlenin üzerine tam bir sazan edasıyla atladı."Hani?"sağa sola hızlıca baktı."Hangi kız?Ben hiç fark etmedim,nerede oturuyor?"

Gülüşüm genişledi."İyi bak iyi,"dedim boğazımı temizleyip gülüşümü bastırmaya çalışarak."Dur ben bir ayna getireyim,aynaya bakarsan görürsün."

Eylül birden yaptığım şeyi algıladı ve gözlerindeki telaş,yerini beni yakmak isteyen bir ateşe bıraktı."Seni Cem Yılmaz mı sik-"derken Çelik'e baktı ve cümlesini tamamlamadan yutkunarak tekrar konuştu."Cem Yılmaz mı öptü?Ne komiksin öyle."

Çelik Eylül'e tuhaf bir bakış attı."Senin o güzel ağzın ne bozuk öyle,"sessiz bir şekilde fısıldamıştı ama Tuna bile kafasını kaldırıp Çelik'e bakmıştı."Ne yapmalı ona?"

"Senin o kardeşin öyle şaka yaparsa,böyle cevap alır Çelik,"Eylül,bana ve abime meydan okuyan gözlerle baktı.

"Ben yapsam öyle şaka,"onları izlerken bir yandan da önümde duran tabaktan bir şeyler yiyordum."Nasıl karşılık verirdin?"

"Bilmem,"Eylül omuz silkti."Onu o zaman düşünürüz."

Eylül aniden ayağa kalktı.Ona soran gözlerle baktığımızda,hızlıca konuştu.Sesinde telaş var gibiydi."Lavaboya gideceğim."

Çelik onu başını sallayarak onaylayıp bir şeyler söylediğinde ,benim dikkatim onlarda değil dün gece gördüğüm adamdaydı.Aklıma gelip durması canımı sıkmış,iştahımı kapatmıştı.Çatalımı tabağın kenarına bıraktım ve öylece masa örtüsünün desenlerini incelemeye başladım.

"Yesene cimcime,"dedi abim önümdeki tabağı işaret ederek."Kemiklerini sayabiliyorum buradan,biraz kiloya ihtiyacın var."

Çok iştahım olmasa da Çelik'e başımı sallayıp çatalımı elime geri aldım ve tabağımın içindeki peynirin az bir miktarını çatala batırarak dudaklarımın arasına gönderdim.Sessizdik.Benim sessizliğimin çok büyük bir sebebi vardı,düşüncelerimin gürültülü sesleri kafamın içinde susmuyordu ve gördüğüm şeyi zihnim sürekli olarak tekrar ediyordu.

Birden oturduğum yerden bir hışım kalktım.Çelik yüzüme anlamayan bir ifadeyle baksa da,ona hızlıca bir açıklama yapıp olduğum yerden uzaklaşacaktım."Biraz hava almalıyım,"dedim derin bir nefes alma ihtiyacıyla dolarak."Dışarı çıkacağım,uzaklaşmam."

"Buralarda ol,"dedi keskin bir dille."Seni aradığımda,bulabileyim."

Başımı sallayarak onu onayladıktan sonra kısa bir sürede yanından ayrılmıştım.Gideceğim yeri bilmiyordum.Aslında ne yapacağımı da bilmiyordum.Sadece nefes almak istemiştim.

Hızlı hızlı adımlar atarak restorandan kısa bir sürede çıktığımda,açık havayı soluyan ciğerlerim daha fazlası için bana yalvarmaya başlamıştı.Derin bir nefesi içime çekip yenilenmiştik hissiyle dolduğunda,yeşillik olan yolun içerisinden yürümeye başladım.Büyük bir oteldeydik ve otelin içi gibi dışı da geniş bir alandan oluşuyordu.

EFSUNKÂRWhere stories live. Discover now