Kendime bile itiraf etmekte zorlandığım şeyleri bir anda kelimelere dökmek yüzüme tokat yemekten farksızdı.

Bakışlarımı yerden kaldırım yüzüne baktığımda onunda gözlerinin etrafının kızardığını gördüm.

Elleri saçlarıma gidecek gibi oldu ama son anda durdu.

"Özür dilerim. Ne söyliyceğimi bile bilmiyorum. Yaşadığım pişmanlığı dile getirecek kelime yok. Keşke o gün sana o olayı yaşatmasaydım." Gözlerimi bal rengi gözlerine sabitledim. Gözlerinde gördüğüm şey ile kalbim milyon kez daha parçalara ayrıldı.

İşin en kötü yanı ne yaparsa yapsın ona değilde kendime kızıyordum. Daima kendimi suçluyordum.

"Seni üzmek istemiyorum Hailey. Sen benim için yalnızca basit bir kız değilsin. Sen benim için çok daha fazlası oldun."

O an aklıma ilk gelen şeyi yapıp kendimi onun kollarına bıraktım. Sarılıyorduk.

Bu sarılma bir aşk sarılmasından daha çok bir ayrılık sarılması gibiydi.

Belkide bana öyle gelmişti. Gözlerimi kapattım ve bu anın hafızama kaydettim.

Kokusunu içime çekerken kendimi hayal dünyasında gibi hissediyordum. Zaten onun bana yaşattığı herşey en uç seviyelerdeydi. Mutluluğuda üzüntüsüde.

Yavaça ondan ayrıldım. Gözleri acıyla bakıyordu. Bakışlarındaki üzüntüyü kalbimde hissediyordum adeta.

Ellerimi dinmiş olan göz yaşlarımı sildim ve kapıya doğru yürüdüm.

Kilitli kapıyı açıp dışarı çıkacağım sırada kolumdan hızlıca tutup beni kendine çevirdi ve dudaklarıma yapıştı.

Öpüşü yavaş, sakin ve bir o kadarda anlam yüklüydü benim için. Kendisini benden geri çektiğinde bakışlarımı yüzüne çevirmeden hızla dışarı çıktım.

Bir yandan bırakıp gitmek istemiyordum ama bir yandan da bir yükten kurtulucaktım. Belki de duygusal bir dönemden geçiyorumdur.

Yaşadıklarımın yorgunluğunu ancak deleksiz bir şekilde bir senelik bir uyku ile atabilirdim.

Bundan sonraki derslere katılcak gücü kendimde bulmuyordum. Zaten hava buz gibiydi ve ben çok yorgundum.

Montumun cebinin titremesi ile telefonu çıkarttım.

Gönderen: David

Güzelim çıkışta seni almaya gelicem sakın bir yere kaybolma.

David'in aklından neler geçtiği hakkında hiçbir fikrim yoktu ve hiçte öğrenmek istemiyordum.

Beni eve bıraktığı günden beri konuşmamıştık yani yaklaşık üç gündür.

Boş boş baktığım ekrana ani bir haraketle mesaj yazdım.

Gönderilen: David

Birincisi güzelin değilim. İkincisi gelip beni şimdi al bekliyorum.

Saate baktığımda çoktan üçüncü derse giriceğimizi gördük. Hızla çantama daha sıkı sarılıp koşar adımlarla merdivenden indim ve okulun tribünlerine doğru gitmeye başladım.

David'e yazdığım mesaj için anlık bir pişmanlık duygusu olurken sonrasında bir umursamazlık geldi.

Eve gitmek için otobüs beklemek ve otobüste sürünmektense David gelip alabilirdi.

Esen rüzgarla havada uçan saçlarımı montumun içine doğru ittirip kapşon kafama geçirdim.

Gelmiycek belkide sonuç olarak ani bir mesaj atmıştım.

Oflaya oflaya okulun kapısına doğru yürümeye başladım. Güvenliğin yerinde olmadığını görünce koşarak dışarı çıktım.

Aniden önüme kıran arabaya ters bir bakış atarken David'in yüzü ile karşılaştım. Aşırı keyifli bir şekilde bana bakıyordu.

"Bin hadi!" Açtığı camdan çıkan sesi ile hızlıca ön koltuğa binip kapıyı çarptım.

"Senin girmen gereken dersler yok mu?" Kurduğu cümleden sonra göz devirmemek için büyük bir çaba sarf etmiştim.

Şu an kimse ile konuşasım yoktu.

"Nereye gitçeğimizi söylemiycek misin?"

"Beni eve bırakabilirsin." Bana doğru dönüp ciddi misin dercesine bir bakış attı.

Umursamadan kafamı cama yasladım aklımda Bay Bieber'in gözlerindeki o hüzünden başka bir şey yoktu.

Sarılmamız veda eder gibiydi. Bunları düşündükçe çok kötü hissediyordum.

Sanki kocaman bir kaya tam kalbimin üzerindeydi. Ezmiyordu sadece can yakıyordu.

"Sen iyi misin?" David'in sesi ile düşüncelerim zihnimde toz bulutu gibi dağılırken çoktan eve geldiğimizi fark ettim.

"İyiyim uyukum var."

"Eve gidip uyuycak mısın yani?" Sesindeki tonla resmen aşağlarcasına konuşuyordu.

"Evet tam olarak öyle yapıcam."

"O zaman eğlenceyi kaçırcaksın." Boş boş yüzüne bakarken kim bilir hangi saçma şeyden bahsettiğini bir gram bile merak etmiyordum.

"Kaçırıyım." Kapıyı açmak için bir hamle yaptığımda benden daha hızlı davranıp kolumu yakaladı.

Üzerime uzanması ile yüzlerimiz arasında sadece üç ya da dört santim vardı.

Bir süre yeşil gözlerine baktıktan sonra aniden geri çekildi.

"Akşam 7'de hazır ol almaya gelicem. Şık giyin." Yüzüme bakmadan kurduğu cümleden sonra çenesini sıktığını fark ettim.

Ruh hali nasıl bu kadar anlık değişiyordu. Gerçekten şaşırtıcıydım.

Arabadan çıkıp eve doğru yürümeye başladığım an gaza basıp gitti.

Arkasından resmen bakakalmıştım derdi neydi bunun.




Bir daha ki bölüm bomba gibi olucak 😋

TeacherHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin