on ikinci bölüm•

1.5K 108 9
                                    

ÜÇ HAFTA SONRA-

Barış'la uzun zamandır kimsenin görmediği veya kameraların çekmediği yerlerde buluşuyorduk. Kameralar adanın uç kısımları hariç her yeri çekiyordu. Bazen Cemal bize dikkatli olmamızı, bazen set arkasındaki görevliler bize birbirimize abi-kardeş dememizi istiyordu. İlişkimiz bilinmesin diye onca yollardan geçtik ve geçiyoruz. Bu yollarda yorulsam da beni kucağına alıp yolun sonuna kadar getiren Barış oluyor. O kusursuz bir insan. Ona rastladığım için çok şanslıyım. O, çok özel. Gözlerinin mavisine her gün, her saat, her dakika, her saniye daha da aşık oluyorum. Barış bu ilişkide ki en güçlü yanım. Ben duygusal bir kızım. Elimden geldiğince kendimi tutsam da bazı durumlara karşı ağlıyorum. Barış, beni hep teselli edip koruyor. Tüm dünyanın birbiriyle anlaşması için bir barışa ihtiyacı vardır ama ne şanslıyım ki benim bir Barış'ım var zaten...

Bireysel oyunlar başlayalı yaklaşık bir ay oluyordu. Artık kaptanlar kendi takımını kuruyor, isteyen istediği kişiyi alıyordu. Bizim bu haftalık takımımızın kaptanı Cemal olmuştu. Berkan'ı, beni ve Barış'ı takıma aldığında aşırı sevinmiştim. Çünkü biz "Avengers" olarak önceden yarışmıştık. Cemal, Psiko Takımını ikinci kere kurmuştu. Barış'a bakıp gülümsediğimde bana gülümsemesiyle  karşılık verdi. Birazdan takım oyununa çıkacaktık ve kazanacağımıza inanıyordum.

Skor 10-5 bir şekilde bittiğinde çok üzülmüştüm. Çünkü kazanan Kırmızı Takım olmuştu. Seremonide Sercan,Elif ve Yasin'in yüzünde güller açıyordu. Açıkcası Elif hariç geri kalan kişileri çok sevmiyorum. Murat bana söz verince konuşmaya başladım.
"Açıkcası, bu takımın olması güzel oldu. Evet kaybettik oyunu fakat biz Psikolar olarak çok güzel bir geri dönüş yapacağımıza inanıyorum."
Barış'da bana bakıp gülümseyince içimdeki sevgi daha da arttı. Belki oyunu kaybettik ama aramızdaki güzel bağı hiç kaybetmeyeceğiz.

Kırmızı Takım ödülde yemek yerken Avengers'lar olarak adada sohbet ediyorduk.
Barış: "Bugün ki oyunu kazanamasak bile yarın ki oyuna bomba gibi döneceğiz."
Berkan: "Aynen."
Cemal: "Evet, bencede. Bu takımı seviyorum."
"Bende!!!"
Barış: "Ayıca bugün hepimiz güzel mücadele verdik. Yine bu takımda olduğum için mutluyum."
Cemal: "Yasin'de olabilirdi aslında ama bu takım başka.."
Berkan: "Babako ben bu sözün başına katılmadım."
Gözlerimi devirdim.
"Ben de!"
Berkan'la beraber Barış'a dönüp baktık.
Barış: "Ne var? Of tamam, ben de."
Üçümüz gülüşürken Cemal'in hoşuna gitmemişti.
"Neden gülmüyorsun Cemolingo?"
Cemal: "Çünkü gülünecek bir espri değildi. Seni nasıl seviyorsam Yasin'i de öyle seviyorum."
"Cemal, söylediğin ile yaptıklarının tutmadığının farkındasındır umarım. Yasin kötü biri, bunu biliyorsun ama yine ona yakınsın. Sana zarar gelecek diye korkuyorum. Bu kadar iyi kalpli olma!"
Cemal: "Nisa ne değişti? Yasin bizim ilk gün ki arkadaşımız. Onu ilk zamanlar savunuyordun, şimdi adını bile duymak istemiyorsun."
"Yasin'in kötü biri olduğunu anladım artık. Tabii ki yaptığı onca güzel şey çok değerliydi ama kalbinin kötü olduğu gerçeğini değiştirmez bu. Yasin'i takımda istemediğimi söylediğimde ona gidip söylemişsin. Bu da beni kırdı Cemal."
Cemal: "Tabii ki söyleyeceğim bunu Nisa! Çocuk sürekli Nisa'ya ne oluyor diye bana sorup duruyor. Bunu söylemezsem ayıp olurdu."
Berkan: "Babakolarım az sakin olun. Siz kavga etmezsiniz biliyorum ama kalp kırılacak şeylerden konuşmayalım."
"Bir dakika Berkan. Asıl bana ayıp yaptın Cemal, ikimizin arasında hatta dördümüzün arasındaydı."
Barış: "Ben olayı kaçırdım."
Ağlayacağımı fark edip çalıkların arasında gittim. Onlarda peşimden geldi.

Konsey'de oturuyorduk -Cemal'le aramızdaki birçok sorunu hallettik ve artık rahatız- ve Acun abi bugün kazanan takımla konuştu. Daha sonra önemli bir konuya değinmek istediğini söyledi.
Acun abi: "Aslında bu konuyu açmayacaktım ama birçok izleyici ve sizin gösterdiğiniz tepkiler sebebiyle açıklama kararı aldık."
Ne olduğunu aşırı merak ediyordum. Acaba konu neydi?
Acun abi: "Sercan ve.."
Konu Sercan'la ilgiliyse beni ilgilendirmiyordu.
Acun abi: "Aslında Sercan ve Nisa arasında olanlar ile ilgili."
Şok oldum. Yere bakan kafam, Acun abinin adımı söylemesiyle hızla Barış'a kitlendi.
Sercan ve Nisa arasında olanlar ile ilgili...
Sercan ve Nisa arasında olanlar...
Sercan ve Nisa arasında...
Sercan ve Nisa...
Barış'ın gözlerindeki siniri gördüğüme yemin edebilirdim. Bana baktı ve Sercan'a nefretini kusmak istediğini anladım. Biliyordu çünkü, biliyordu Sercan konusu açılında istemediğim bir aşkın içine düşeceğimi. Beni Sercan'dan koruduğunu gözlerindeki sinirinden anlamıştım. Siniri bana değil, Sercan'aydı.

Acun abi: "Aranızdaki olayı en azından bize açıklamanızı istiyorum."
Sercan bana doğru gülüp sırıtmıştı. İçim aşırı huzursuz olmuştu. Daha sonra kafasını Acun abiye döndürüp bir şeyler anlatmaya başladı. O anlatıyordu ama benim aklımda bu konuda değil Barış'daydı. Adaya gittiğimizde bana birçok şey soracaktı, birçok kez Sercan'a nefretini kusmak isteyecekti. Bu konuyu kapattığımızı düşünmüştüm ama neden hala aynı konuyu açıp açıp durduklarını anlamıyordum. BEN SERCAN'I SEVMİYORUM!!

Sercan birçok saçma sapan şey anlattı. Sözlerinin sonuna gelirken bana bakıp "Bu tek taraflı değildi." cümlesi oldu. Elinde notlar olduğunu söyledi ve ben bunların hepsini ağzım açık izledim. Çünkü yalandı! Ben onu hiçbir zaman abiliğin üstünde görmedim. O çok kötü kalpli bir insanken ben onu asla sevmem. Barış'a baktığımda kalbinin kırık olduğu hissettim. Beni sevdiğini biliyordum ama Sercan'ın 'tek taraflı değildi' sözüne inanırsa ben ne yapacaktım. Allah kahretsin! Barış'a açıklamalı ve anlatmalıydım. Bit artık konsey hadi!

Adaya geleli yarım saat oldu ve Barış yanıma bir kere bile gelmedi. Bizim her gece buluştuğumuz yerde tam saatinde gelmedi. O, gelmedi. Çalılıklardan barakaya doğru ilerleyip onun yanına sokuldum. Fısıltı ile onunla konuşmaya çalıştım. Arkası bana dönük olduğu için uyuyor mu anlayamıyordum.
"Gelmedin?"
"Barış, uyuyor musun?"
"Barış, sevgilim... Bak sana sevgilim diyorum. Bu bir kere yaşanır."
"Barış lütfen konuş benimle."
"Konuşmayacak mısın?"
Arkasını dönmemişti. Konuşmamıştı. Kalbimde ufak acı hissettim.
"Barış.. neden benimle? Konuşmuyorsun?"
Barış: "Dinlenmek istiyorum."
"Peki, seni her zamanki yerde yarım saat boyunca bekledim. Hiç aklıma gelmedi mi her gece buluştuğumuz yer?"
Barış: "Benim için çok anlam ifade ediyor mu bilmiyorum artık."
Gözlerim saçlarında takılı kaldı. Bu kötü bir cümleydi.
"Bu ne demek şimdi? Barış trip atmanın sırası değil."
"Haa anladım, seni öpmediğim için küstün değil mi?"
Barış: "Hayır."
"Sana açıklamak istediğim şeyler var Barış."
Bana hala arkası dönüktü. Ne mimik yaptığını bile bilmiyordum.
"Konseyde Sercan'ın dediği saçma sapan şeylere takılma."
Barış komik ve küçük bir kahkaha attı.
Barış: "Takılma? Yoksa yalan mı söylediğini düşüyorsun?"
"Ne? Barış ne saçmalıyorsun! Tabii ki yalan söylüyor."
Barış: "Elinde notları olduğunu iddaa eden biri asla yalan söylemez."
"Barış saçmalama. Sevgiline inanmıyor musun?"
"Barış bana cevap ver!"
"İyice saçmalamaya başladın sen."
Onu sinirimle zorla ayağa kaldırdığımda yüzündeki nefretini gördüm. Aslında konseyde yanılmışım. Meğer yüzündeki nefreti Sercan'a değil banaymış.

Barış: "Elinde kanıt varmış, artık yalanlamana gerek yok. İkimizi de oynatmana gerek yoktu."
Gözümden bir damla yaş aktı derken ikincisi de akmıştı. Ağlamıyordum ama gözyaşlarımı tutamıyordum.
"Barış, benim ben. Senin Nisa'n! Lütfen Barış bana inan, sevgiline inan."
Barış: "Yorgunum Nisa."
"Ben değil miyim sence? Bıktım artık şu Sercan'dan! Kendimi korumasız hissederken sen beni korudun Sercan'dan Barış. Şimdi sen olmazsan ben nasıl korunurum?"
Barış: "Yine not yaz."
"Barış ne saçmalıyorsun! Saçmalama artık. Lütfen sana yalvarıyorum bana inan. Belki de tuzaktır bunlar sevgilim. İkimizi ayırmak için bir tuzaktır. Lütfen mavi gözlüm, uzun adamım, lütfen beni bırakma. Yapamam anlıyor musun? Seni seviyorum ve sana hiçbir zaman yalan söylemedim."
Barış'ı öpmeye çalışırken beni kollarıyla ittirdi.
Barış: "Bu olay tamamen çözülene kadar, belki de..."
"Belki de ne?" dedim gözümden akan yaşla.
Eğik kafasını dikleştirdi. Gözleri canımı acıtıyordu.
Barış: "Belki de ayrılmalıyız. En azından bu olay çözülene kadar. Bir yalan ortamında durmak istemiyorum." dedi ve arkasını bana dönüp yattı.
Bağdaş kurmuş bacaklarımla sessizce ağlamaya başladım. Ben onsuz yapamazdım. Barış benim vücudun muhtaç olduğu kalp organımdı. Barış benim, ruhumdu. Barış, benim Barış'ımdı. O ellerimden kayıp gitmişti. Hemde kendi rızası ile. Kendimi tutamayıp kalktım ve daha çok ağlamaya başladım. Bu ağlayış bağırarak değil, sessiz bir ağlayıştı. Ben onu bu kadar seviyorken o bana bunu nasıl yaptı? Ellerimle kendi Barış'ımı kaybettim ben...

Merhaba arkadaşlar, ilk defa bölümün sonunda açıklama yapma gereği duydum. İlk önce daha sık bölümler atacağım ve bu kitap 20 bölüm olduğunda bitecek. Bunun nedeni NisBar ile ilgili daha orijinal bir kitap yazacak olmam. Kitabı okurken oy vermediğinizi görüyorum ve bu beni çok üzüyor. Şuan oy verseniz ne güzel olur aslında... İkinci açıklamam ise benimle alakalı...Pek bahsetmek istemiyordum ama kuzenim trafik kazası yaptı ve ameliyatta, onun iyileşmesi için bir fatiha okursanız gerçekten çok mutlu olurum. Sizleri gerçekten seviyorum ve yaptığınız her yorumu görüyorum.
O zaman şimdilik görüşmek üzeree! <33

Suskun Adam  •NisBarWhere stories live. Discover now