bir çocuk yetiştirdim yüreğimde, saksıdaki çiçekler gibi, 11

16K 2.2K 1.8K
                                    

'seni, yağmur yağarken koştuğum penceremden düşünüyorum

Rất tiếc! Hình ảnh này không tuân theo hướng dẫn nội dung. Để tiếp tục đăng tải, vui lòng xóa hoặc tải lên một hình ảnh khác.

'seni, yağmur yağarken koştuğum penceremden düşünüyorum. kitap okumak için çıktığım balkonumdan, kafa dinlemek için gittiğim kumsaldan düşünüyorum. bisikletimin tekerini şişirirken, sürahiyi doldururken, sana gelmek için giydiğim ayakkabının bağcığını bağlarken bile, bu kasabanın tüm sokaklarında, dünümle bugünümle ve yarınımla bana gel diye, bana daha yakın ol diye seni düşünüyorum.'

Doğruydu. Amacım bu olmuyordu lakin mesela yürüdüğüm her sokakta gökyüzüne bakıp, bu çocuk bana nasıl gelir diye düşünürken adım atmayı unutuyordum. Hele sürahinin dolmasını beklerken yüzümü alan o gülümseme... Uzaktan gören damacanaya gülümsediğimi sanardı, oysa kafamı meşgul eden şey bambaşka olurdu hep.

Birden içimden gelerek, günlerdir açmadığım defterime bu notu tuttuktan sonra dışarıya çıkmak amacıyla yerimden kalktım. Saat dükkanı açmak için henüz erkendi, yine de hava almak istiyordum. Palto mevsimi artık geride kaldığından ötürü annemin kışlıkları kaldırması üzerine, giyebilmem için çıkarttığı ceketi elime aldım; ayakkabılarımı giyindim, her zaman olduğu gibi giyerken de Seokjin'i düşünmeyi ihmal etmedim. Kapıyı açıp dışarı doğru adım attım ve eşikte oturan kardeşimi gördüm. Biz uyurken sokağa çıktığı için kızmak istesem de onu üzgün ve düşünceli gördüm. Bu seferlik azar çekmeden yanına oturdum. "Hayrola, cadı? Çıkmışsın yine sokağa." Bacaklarını kendisine iyice çekmiş, kollarıyla da sarmıştı her yanını. Yüzü asıktı. Bana doğru döndü. "Abi, bir şey isteyebilir miyim?" dedi. Sesinin titrediğini duyduğumda korkarak ona yaklaştım, kolumun altına alıp sarmaladım. "Söyle, balım. Biri bir şey mi dedi? Bir şey mi oldu?"

"Hayır, hayır ama küçük yavru kedinin annesi ölmüş geçenlerde. Siz bilmiyorsunuz gerçi, uzun zamandır o yavru kediyle oynuyordum çünkü bilirseniz tüyleri olduğu için dokunmama izin vermezdiniz. İşte annesini göremediğinden olsa gerek hep ağlıyor. Onun yanına gidemiyorum beni tırmalar diye." dedi, küçük dostunun yanında olmak istiyordu ama korkuyordu, şirin. "Hım, neredeymiş bakalım bu kedi?" diye sordum. Annemiz evde beslememize izin vermezdi, Sarang haklıydı. Beslemeyi bırakın, kaç yaşıma gelmişim sokak hayvanlarına pek dokundurtmazdı bile. "Yoksa!" dedi, sevinçle. "Yoksa onu bize mi getireceğiz. Annemi ikna edebilir misin, abi?"

"Üzgünün, Sarang. Annemi bu konuda ikna edemeyiz. Belki Yoongi amcan sever? Ona veririz ne dersin? Yerini söyle sen." Hayal kırıklığıyla omzu düştü, kardeşimin. Tekrar alçalan ses tonuyla "aşağıdaki bakkalın orada oluyor hep." deyiverdi. O an aklımdan tek bir şey geçti. Aylar önce Seokjin'in ısıtmak için getirdiği kediyi de oraya bırakmıştık. Aynı kedi olma ihtimalini göz önünde bulundurarak, tekrar düşüncelere dalıp gülümsedim. Sanki, sanki evren bizi bir arada tutmak için böyle oyunlara başvuruyordu. Kardeşimin ellerinden tutarak, ikimizi de oturduğumuz eşikten ayırdım. "Bir daha biz uyurken dışarı çıkma. Hadi geç eve. Ben halledeceğim." dedim ve güven vermek için ellerini ovuşturdum. Onun içeri girmesiyle bisikletine bindim; kediyi almak için bakkalın yolunu tuttum.

açan en güzel çiçektin gönlümde ✓Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ