1. Bölüm

10 2 0
                                    


Yorumlarınızı merakla bekliyorum. Multide bizim yakışıklı var!


1. BÖLÜM

Sıcak bir esinti yüzüme doğru üflüyordu. Uçakların çıkardığı uğultulu ses dışında bir ses yoktu. İnsanlar azdı. Doğrusu sabahın bu saatinde hangi zekasız Milano'dan İstanbul'a gelirdi ki? Galiba ben.

Bavullarımızı aldığımız alana doğru yürürken, son 24 saatte yaşananlar aklımda delidolu bir fırtına halinde dönüyordu. Aylarca bunların planını yapmamışım gibi, elim ayağıma dolanıyor; ne yapacağımı bilemiyordum. Aslında basitti, ablan gibi ailenden kaç ve hayallerini gerçekleştir. Sahi ya bu kadar kolay mıydı her şey?

Üç yıl önce ablamın bizi terk ettiği günü sanki dünmüşçesine hatırlıyordum. Aa, niye acaba? Şeyden olabilir mi zekasız Eftalya hani, ablanın yaptıklarının aynılarını yapıp büyük bir dejavu yaşattığın için?

Ablam, hep ressam olmak istemişti. Küçüklüğünden beri önüne gelen her fırsatta bir şeyler çiziktirir, kendini çok mutlu ve özgür hissettiğini söylerdi. O zamanlar onu çok anlayamamıştım gerçi, lüks içindeki hayatını terk edip; sırf abuk subuk bir meslek yapmak için Türkiye'ye geri döndüğünü düşünmüştüm. Oysa ne kadar iyi anlıyordum şimdi onu. Ee, ne demişler gülme kardeşine gelir başına. Yok öyle değildi o ya. Aman, neyse.

Geçmişte yaşadıklarından mıdır bilmem ama annemle babam oldukça baskıcı karakterlere sahiplerdir. Kendi istediklerinin dışında bir şey olsun, kontrolden çıkılsın istemezler. İşte tüm bunlarda ablamla beni kaçırmalarına sebep oldu sanırsam.

İşler üç yıl önce ablamın, babamla annemin istediği gibi işletme değil de güzel sanatlar okumak istemesiyle başladı. İzin vermediler. Ablamda gitti. İkisiyle de kavga etti. Bu eve bir daha adım atmayacağına dair yeminler ederek, hayatını yaşamasının önünde ki en büyük engelin onlar olduğunu söyleyerek gitti.

Babam, ablamı hiç affetmedi. Aramadı, sormadı. O benim evladım değil dedi. Aynı kendi babasının ona yaptığı gibi. Annem ise sesini çıkarmadı, ablamın adını anmadı.

İşte tüm bu yaşananlara rağmen ablamın mutlu olduğunu biliyordum. Bana nerede olduğunu söylemese de Türkiye'de bir okulda Güzel Sanatlar okuduğunu biliyordum .Ve bu yıl mezun olacaktı.

Evet, tam olarak aynılarını ben de yapmıştım muhterem okurlar. Eğer bu bir rüya değilse tabi. Biz Karsuhan kızları, sanatla bağlarımızı koparamıyoruz galiba. 6 ay önce Türkiye'ye Ateş ve Nehir'i görmek bahanesiyle gelmiş ve Saral Üniversitesi Güzel Sanatlar bölümüne başvurmuştum. Çift vatandaşlığım olduğu için üniversite sınavına girmeme gerek kalmamış ve Güzel Sanatlar bölümüne kabul belgem gelmişti, dün gece.

Ben hep dans ederdim. Üzüldüğümde, sıkıldığımda, sevindiğimde, kırıldığımda.. Hem de her türlüsünü. Şimdi ayıptır söylemesi, anneannem de Latin kökenli bir aileden geliyor. Yani demek istediğim, efsane Latin Dansı yaparım. Neyse, kendimi övme işine paydos!

Dün gece Türkiye'nin en prestijli üniversitelerinden biri olan Saral Vakfı Üniversitesine kabul aldığımda nihayet annemlerle yüzleştim. Çok bağlı falan değilim onlara, çok bir yakınlığımız da olmamıştı aslında; yanlış anlaşılma olmasın. Evet, evet annemle babamdan bahsediyorum. Çok tuhaf değil mi?

Ablam gittiğinde onu yadırgamamın sebebi bu ayrıcalıklardan vazgeçmesiydi. Oysa şimdi anlıyordum onu. Hayatını istediğin gibi yaşayamadıktan sonra ne anlamı vardı yaşamanın? Hayallerimi gerçekleştirecek, hayatımı yaşayacaktım ben. Aklım dün geceye kaydığında ne kadardır oturduğumu fark etmediğim koltuklara baktım. Zaten boş olan etrafta kimse kalmamış, bir tek benim bavulum bantta dönüyordu.

Kaç, Kaçabildiğin Yere Kadar!Where stories live. Discover now