Merdivenlerden indiği vakit ise kapı vuruldu. Nadide hızla yürüdü, anne ve babasının uyanmasını istemiyordu. Fakat ne yazık ki bu dileği gerçekleşmeden, babası odasının kapısını açtı ve kapıya doğru yürümeye başladı. 

Nadide daha hızlı inmiş ve merdivenlerin son basamağında tam adımını atacağı vakit, ayağı boşluğa gelmişti ve ayağı yan dönmüş, muhtemelen de burkulmuştu. Heyecandan olsa gerek hiç bir acı hissetmeden babasının yanına gitmeye devam etti genç kız.

"Babam..." deyip babasının onu fark etmesini umdu. 

Recep Bey kızının ince sesini duyunca ardını döndü ve kızına baktı.
"Kapı çaldı çiçeğim. Sen niye uyandın?" diye sordu merak dolu bir sesle.  

Nadide nasıl söyleyeceğini düşünürken, sabırsız Seyyid Ali tarafından kapı ikinci kere çalındı.
"Kapıda kim var biliyorum babam." deyip gözlerini kaçırdı Nadide.

"Kim var?" diye sordu Recep Bey. Kızının bildiği, ancak onun bilmediği kimdi bu?

Yutkunan Nadide,
"O adamı gördüm camdan. O geldi." dedi. Katiyen şuan çok zor bir durumda idi. Kapıda Seyyid Ali, karşısında babası ve ağrımaya başlayan ayağı... Tüm bunlara rağmen Nadide halen ayakta durmaya devam ediyordu.

Recep Bey anladığı şeyle hüzne boğulmuştu. Bekir'in oğlu gelip, kızını götürecekti demek ki?!
"Anladım çiçeğim. Haydi sen aç kapıyı." diyen Recep Bey yenilmişlikle omuzlarını düşürdü ve ardından odasına doğru yönlendirdi yaşlı bedenini.

Giden babasının ardından Nadide çaresizce iç çekti. Adam onu almaya gelmişti ve almadan gitmeyeceğini de biliyordu. Yürümeye başladı lakin, ayağına yüklendiği vakit keskin bir acı hissetti. Fena burkmuş olmalıydı ayağını.

Sağ ayağına basmamaya dikkat ederek, kapıya ulaştı ve en nihayetinde kapıyı açtı.

Seyyid Ali kapıyı bir kere daha çalacakken, kapı yavaş bir şekilde açıldı. Ve onu günlerdir yakıp, kavuran bedeni gördü. Havada olan elini indirdi ve sertçe yutkundu genç adam. Katiyen böyle hissedeceğini sanmıyordu amma görünen o ki, kızı fazlasıyla özlemişti. Bunu şimdi, onu karşısında görünce anlamıştı. Kollarının arasına çekip, sımsıkı sarmak istiyordu onu. Sonra belki müptelası olduğu dudakları da tadardı...

Lakin düşüncelerini bertaraf edip, usuna gelen diğer hususu sordu.
"Kapıyı niye sen açıyorsun?!" dedi. Kelamları vurgulu ve sesi sertti. 

Nadide karşısında gördüğü adam ile ne hissedeceğini tam olarak bilemiyordu. Amma kesin bir şey vardı ki, heyecan sarmıştı bedenini. Sonra adamın sorduğu soru ile kaşlarını çattı. Seyyid Ali'yi nasıl bir hale soktuğundan bihaber.
"Senin olduğunu biliyordum." dedi ve dişlerini sıkmaya başladı. Çünkü ciddi anlamda ayağında ki ağrı çoğalıyordu.

"Nerden biliyorsun? His mi ettin?" dedi Seyyid Ali çarpık bir gülüşle. Kızı görünce keyfi yerine gelmişti şüphesiz.

Nadide acısından olsa gerek ters bir sesle,
"Hayır! Ses gelince camdan baktım ve oradan anladım senin olduğunu." deyip soluklandı. Ağrı giderek çoğalıyor ve ayakta durmasını zorlaştırıyordu.

Seyyid Ali biraz kıza yaklaşıp,
"Demek camlarda yolumu gözlüyordun?" deyip kıza göz kırptı. Bunu ilk kez yapıyordu ve bu ikisi içinde bir heyecan yaratmıştı.

"Elbette hayır!" diyen Nadide hemen savunmaya geçip, geri çekildi biraz.

İç çekip, yüzündeki gülüşü sildi Seyyid Ali.
"Neyse, hayde git toparlan gidiyoruz." dedi ciddi bir vaziyette. Çünkü kimin kapısında beklediği usuna geldikçe, kendisini zor tutuyordu.

NADİDE (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now