2 Bölüm

170 17 6
                                    

Şimdiki Zaman - Ocak 2015

Kapıyı çaldım. Çok bekleyeceğimi biliyorum. Çünki babaannem yaşlandı artık. Her şeyi eskisi gibi hızlı yapamıyordu. O zamanlar hep kendi odasında oluyordu. Şimdide öyle mi acaba? Hep misafir olarak giderim babaanneme. CF.. 5 dakika bekledikten sonra kapı nihayet açıldı. Babaannem beni görünce "Ahhh kızım!!" diyerek hemen kollarını açdı bana. Bende kadını bekletmeden hemen sarıldım ona "Babaannemm" dedim karşılık olarak. Nasılda özlemişim onu!! Hep aynı kokuyor. Temiz, güzel, kendine hass kokusu var babaannemin.. Saçları bembeyaz.. O zamanlarda beyazdı ama siyah saçları vardı bir az.. Şimdi bembeyaz saçları var.. Benden ayrıldı ve bir süre yüzüme baktı.. Bende ona baktım. Yüzündeki kırışlar dahada artmışdı. Yüzü daha solgundu. O zamanlar gözlerine baktığımda hiç bir şey anlamazdım. Şimdi gözlerine baktığımda nasıl mutsuz ve yalnız olduğunu anlıyorum. Onun gözlerine baktığımda yalnış yaptığımı anladım. Onu bu evde yalnız  bıraktığım yalnıştı. Bu evde onu nasıl yalnız bıraktım? Bu kadar mı acı gözümü kör etmişdi? Belki bu evde kalsaydım. Bir birimizin yaralarını sara bilirdik. Bu düşüncelerimden beni onun sesi ayırdı "Hadi içeri geç hava soğuk.. Üşürsün.." dedi bana anne şefkatiyle.. Bu evden ayrılmam bir hataydı. Hiç bir şey demeden içeri geçtim. Eve baktığımda hiç bir şeyin değişmediğini fark etdim. Ceketimi çıkartıp hep asdığımız yere ceketimi asdığımda. Babamın yokluğunu hiss etdim. Babamın ceketini hep asdığım yere baktım. Boşdu... Babam işden geldiğinde hep asardım babamın ceketini ordan. Ayakabıları hep çıkartıp ceketini asdığımız yerin dolabına koyardım. Ayakkabılarımı çıkartıp o dolabı açtım. Dolapda ancak babaannemin ayakkabıları vardı. Kendi ayakkabılarımı ora koydum ve deminden beri beni bekleyen babaanneme baktım. Gülümsedim "Bana çay yok mu?" dedim göz yaşlarımın akmasına izin vermeyerek. "Olmaz olur mu? Gel.." dedi ve mutfağa yöneldi. "Babaanne sen otur ben yaparım ikimizede" dedim. Hiç bir şey demeden masaya oturdu. "Çay mı Kahve mi?" diye sordum. "Kahve" dedi. Bende ona kahve, kendime çay hazırladım. Önüne kahvesini koyunca "Teşekkür ederim kızım" dedim "Afiyet olsun babaannem" dedim. Kendi çayımı masaya koydum ve babaannemin yanında oturdum. "Babaannem.." diyerek söze başladım. Kahvesinden yudumlayarak bana baktı. "Yarın gidiyor musun?" diye sordu bana "Evet babaanne" dedim. Onun bana özlemle baktığını görüyordum. Gitmeyimide istemiyordu. "Babaanne ben bir karar aldım" dedim.. "Ben buraya... Senin yanına geri geliyorum.. Yarın gidicem Evet.. Ama işlerimi hall edib eşyalarımı toplayıp akşam geri döneceğim" dedim birden bire. Nasıl söyleyeceyimi bilmedim. Alıştıra alıştıra nasıl söylenir onuda bilmiyordum. Babaanneme baktığımda ağladığını gördüm. «Özür dilerim.............. seni bunca yıl yalnız bıraktığım için................ Bundan sonra seni yalnız bırakmayacayım» dedim.  «Başımın üstünde yerin var» dedi fısıltıyla.. Sesi güçsüz çıkmıştı. Bende deminden beri saklamaya çalıştığım göz yaşlarımı akıttım ve ona sarıldım.

************

Bu sabah Babaannemden çıktığımda mahallede her kes şaşkınlıkla bana bakıyordu. Banada tuhaf geliyordu onca yıldan sonra burada sabah-sabah böyle yürümek. O zamanlar hep sabahları Mehmetle yürürdüm. Beni hep otobüs durağına kadar bırakırdı. Babam bir kez sinirlenmişti. Ancak Mehmet babamla yalnız konuşduktan sonra babam görüşmemize hiç bir şey dememişdi. Hala ne konuştuklarını merak ediyorum...

Eylül 2001 Yıl

Allahım ben napıcam! Hayriyye teyze falan bizi sokakda böyle görürse mahv olurum. «Mehmet.. Elimi bıraksan diyorum!! Kazım amca falan bizi böyle görürse babama söyler!! Babam beni öldürür.. Başlamayan ilişkimiz böylece de biter..» derken elimi ondan kurtarmaya çalışıyordum. «Ben babanla konuşurum. Merak etme» dedi rahat bir şekilde «Ayrıca kimsede umrumda değil» diye devam etdi elimi sıkı sıkı tutarak. Tamam... Heyecanlanmayalım...  Demek niyyeti ciddi!!! Amanım!! Hayellerim gerçek oldu!! Mehmet bu mahalleye 1 yıl önce taşınmışdı. Yani bu mahallede büyümemişdi. Oysa ben bu mahallede büyümüşdüm.. Burada her kes beni tanıyordu. Mehmetide tanıyorlardı. Tabi bu doğal bir şeydi. «Mahalleye yeni birisi taşınıyor!!» diye haber duyulmuşdu her yerde. Ama Mehmeti yeni birisi diye tanıyorlar. Beni Fatihin kızı diye tanıyorlar.  «Artık gide bilirsin» dedim otobüs durağında durduğumuzda. «Otobüs gelsin giderim» deyince hiç bir şey demedim. Zaten gitmeyecekdi. Lakin elini böyle tutması, her kesin bize tuhaf bakması beni korkutuyordu. Akşam babamın beni öldüreceğini biliyorum. Babama şimdiden ne diyeceğimi düşünmeliyim. Ne diye bilirimki? Baba düşündüğün gibi değil. Aslında biz.. biz...biz.... «Mehmet ben babama akşam ne diyeceğim?» diye Mehmetden sordum. Çünki ne diye bileceğimi bilmiyorum.. «Sen hiç bir şey söyleme.. Ben konuşacağım babanla" dedi.. Gözlerimi devirdim. Resmen bana «Avukatımla konuşun», «Avukatım gelmeden konuşmak istemiyorum" deditdirmek istiyordu.. Otobüs geldi ve elinden hemen kurtuldum. Otobüse binmeden önce arkamı dönüp ona el salladım. Otobüse bindim. Sabahları otobüs hep boş oluyor. Cam tarafına geçip oturdum. Mehmetin gidişini izliyordumki otobüs harekete geçti. Onu seviyorum. Mahalleye ilk geldiği gün meraklanmamıştım. «Mahalleye yeni biri geliyor» demişler «İyi gelsin» demişdim. O dönemler zordu benim için tabi  «Mahalleye yeni biri geliyor!» heyecanı yaşayamamıştım. Bakkaldan ekmek almaya gitdiyim zaman ilk defa görmüştüm onu. Beni ilk gördüyü anda sevmiş aptal. Beni mahallede ne zaman görürse yiyecekmiş bakıyordu. Bende deli gibi korkuyorum. Manyak falan sanıyordum onu. Sonra bir kere beni kolumdan tutup, mahallenin sakin köşesindeydik diye hiç kimse yoktu. Bende deli gibi korkuyordum. Bağıracağım zaman benim ağzımı kapamıştı «Şşş korkma bir şey yapmıyacağım sana. Bir şey söyleyeceğim bağırma lütfen» dedi. Ağzımdaki elini cekti . Benimde korkudan elim ayağım titriyordu. Oysa sakin bir şekilde kulağıma «Yağız denen heriften uzak dur» dedi tehlikeli bir şekilde. Sonra kolunu bıraktı bende kedinin köpekten koştuğu gibi koştum. Sonra ne olduysa artık bu 1 yıl içinde bende ona aşık oldum. Onu gerçekten çok seviyorum. Manyak, deli, eşşek ama.. Seviyorum işte.. «Selam güzellik» kulağıma fısıldıyan Yağızın manyak sesiyle korkudan yerimden sıçradım. «Yağız! Deli misin?» diye sordum. Oysa benim sorumu önemli bilmiyip «Ne o camdan bakıp aptal aşıklar gibi sırıtıyorsun?» kendi sorusunu sordu. «Ne diyosun sen be?!» dedim. Bu Yağıza gerçekten qıcık oluyorum! Çocukluktan beraberdik. Babalarımız arkadaş olunca mecburduk. Şimdiyse büyüdük ve ben onun bu aptal konuşmalarını dinleyecek değilim! Geri zekalı ya! Çocukluktada kavga yapıyorduk hep! Oyuncaklarımı hep kırıyordu beni ağlatıyordu. Ben ağlayıncada benimle beraber oynamaya çalışıyordu. Oyuncaklarını bana veriyordu hep diyordu «Bak oyuncaklarımın hepsi senin. Senin oyuncaklarında benim. Ben kendi oyuncaklarımı kırdım ağlama» deyip beni sakinleştiriyordu. Çocuklukta aslında iyiydik. Büyüdü ve beni gıcık etmeye başladı. Bir ara gerçekten benden nefret ediyordu. «Napıyorsun benim çocukluk arkadaşım? Mahallede Mehmetle el ele gezmeler falan ne iş?» diye sorduğunda ne diyeceğimi bilemedim. «Sana ne? Anlamıyorum sana ne oluyor?» deyi verdiğinde sırıtdı hiç bir şey demedi. Otobüsden inmek için ayağa kalktım. İneceğim sırada «Akşam seni sürpriz bekliyor!» dedi. Bende açıkçası umursamadım. Babama söyler her halde. Bende babama ne diyeceyimi düşümeliyim...

Fazla IşıkWhere stories live. Discover now