1 Bölüm

300 21 4
                                    

Şimdiki zaman - Aralık 2014

Elimde bir kadeh şarap gülüyorum konuklara. Bazılarıyla muhabbet ediyordum. Daha doğrusu onlar konuşuyordu ben dinliyordum. Onlar bana eskiden nereleri seyahet etdiklerini ve başına geldikleri komik anları anlatıyordu. Bende komik olmasa bile gülüyordum. Geçmişlerinde çok şeyler ola bilir neden bunu anlatıyorlarki? Anlamsız gerçekten... Bazen her şeyi unutmuş gibi davranıyorum. Ama aslında hiç bir şey hafızamdan silinmiyor. Her şeyi dün gibi hatırlıyorum. Yeni yıla artık kadem bastık. Her şey mükemmel gözüküyordu. Eylence bitmek üzereydi ve artık konuklar evlerine dağılıyorlardı. Evde benden başka kimse yoktu. Evdeki bütün ışıkları söndürdüm ve kanepeye oturdum. Fazla ışık sevmiyordum. Ayın ışığı camdan evi azacık aydınlatıyordu. Her yer çok sessizdi. Ancak bu huzur sessizliyi değildi. Onun yanımda olduğu verdiği rahatlık ve huzur hiç bir yerde yok benim için. Geçmişimde acı günler olduğu gibi tatlı günlerde vardı. Kendi kendime o tatlı anıları düşününce gülüyorum. Ben hiç bir zaman onu hatırlamadım. Ben hep onu düşündüm. Çünki hatırlayınca acı çekersin. Ağlarsın, konuşursun, içindekileri dile getirirsin. Yüreyini boşaltmak istersin ama boşaltamazsın. Bunun verdiyi acıyla yine ağlarsın. Ama düşünmek acı gülümseme belirtir yüzünde. Acı ama tatlı bir gülümseme..

Aralık 2002 Yıl

Şu an gülümsüyordum. Ona bakıp gülümsüyordum. Çünki mutluyum. Bir kaffede oturmuşduk kahvaltı yapıyoruk. Ben kafamı onun omuzuna koymuştum. Yinede ondan gözlerimi ayıramıyordum. "Ne bakıyorsun öyle mal mal?" dedi sırıtarak. Bende kafamı omuzundan kaldırıp ondan uzaklaştım. Tabaktan 3 zeytin alıp ağzına tıkadım. "Çok konuşuyorsun.. Hadi yemeğini ye" dedim sinirli gözükmeye çalışarak. Evet sinirli değildim ve tam aksine aşırı mutluydum! O benim bu halime kahkaha atmak istedi. Lakin ağzındaki zeytinler buna pekte müsade vermemiş ki, öksürmeye başladı. Sırtına bir kaç kez vurup "Helal, Helal!" dedim.. Garson bunu fark etmiş ki elinde bir bardak su geldi yanımıza suyu bana uzatdı. Mehmet şu an kıp kırmızıydı.. Hemen suyu ona verip "Iç!" dedim. Suyu Içtikden sonra bardağı masaya koydu. "Iyi misin?" diye sordum. Yüzünde rahatlaşmış bir ifade vardı. "Seni geberticem!! Az kalsın ölüyordum!!!" diye bağırdı bana. "Allah Allah!! Sende bana "mal" demeseydin?!" dedim. Hem suçlu hem güçlü ya! Bu ne?! Insan bir teşekkür falan der. Zeytini ağzına tıkadım tamam kabul ama gerisi onun suçu!! Benim ne suçum var?! Mutluluğum uçtu gitdi resmen!! Halbuki güne güzel başlamıştım.. Hepsi onun suçu! Blöf yapıyımda burnu sürtünsün eşşeyin "Sakinleşince ararsın!" dedim oturduğum yerden kalkarak. Kolumdan tutup ve daha 1 saniye önce kalktığım yere geri oturtdu. "Nereye gidiyorsun otur oturduğun yerde.. Ne güzel kahvaltı yapıyorduk" dedi. Içimden yine gülümsemek geldi ama gülümsemedim. "Peki" dedim uslu kızlar gibi. Garsonu çağırdı 2 çay istedi. Sonra konuşacak konu olmadığı için ikimizde sustuk. Garson çayları masaya bırakıp gitdikden sonra "Ait olduğun yere geri dön" dedi bana.. Kaşlarımı çatdım "Ait olduğum yer?" diyerek sordum. Çayından yudumlarken kolunu kaldırdı ve benim için yer açtı. Gülümsedim ve tıpış tıpış ait olduğum yere geri döndüm. Kafamı omuzuna koyduğumda, huzurun verdiği rahatlıkla derin bir nefes aldım. Gülümsedim kulağına yaklaşıp "Seni seviyorum Eşşek" dedim. Oda gülümsedi "Bende seni seviyorum Ahum" dedi. Sanki ilk defa söylüyormuş gibi heyecanlandım. Aptal aşığım işte. Her defasında sanki ilk defa söylüyormuş gibi heyecanlanıyorum. Ama belli etmiyordum bunu."Biliyorum zaten"dedim. Bir süre hiç birimiz hiç bir şey demedik. Aramızdaki bu huzur veren sakinliği o pozdu. "Sabr et Ahu'm bir üniversiteyi bitir, istemeye geleceğim kızım seni! Ondan sonra beklemek yok zaten hemen nişan ve düğünü yaparız" dedi birden. Kıkırdadım onun böyle demesi çok komikti. Bu sefer heyecanlandığımı belli edercesine "Gerçekten mi?!" dedim. "Gerçekten" dedi sadece "O zaman ben hemen hayeller kurayım" dedim gülümseyerek. Oda gülümsüyordu. Gülüşünü bozmadan kaşlarını çatdı "Ne hayelleri?" dedi. Bende zaten bu soruyu bekliyordum! Zafer gülümsemelerimden Mehmete sundum hemen. "Mesala kaç çocuğun olmasını istersin?!" sordum. "Senden mi?" diye sorunca yüzümdeki gülüş hemen silindi. "Nasıl yani? Tabi kide benden!! Birde başka kadından çocuk mu düşündün? Mehmet seni öldürürüm!!" diye bağırdım. Omuzundan kafamı kaldırır kaldırmaz daha demin kafamı yasladığım omuzuna vurmaya başladım. "Kızım dur şaka yaptım" yudumladığı çayı püskürtü. Ama onu dinlemiyordum hala vuruyordum "Kızım şaka yaptım diyorum. Dur." diyerek kollarımdan tutdu. Bense onun yüzüne bakmıyordum ama onun bana baktığını hiss ediyordum. Tabikide bana bakıcak. Bide başkasına mı bakacaktı? Gözlerini oyardım!! Kulağıma yakınlaşıp "Ahu'm bana bak" dedi. Kafamı ona çevirdim. Zaten yakınımdaydı. Yanağıma küçük buse kondurdu sonra yine kulağıma yakınlaşıp "Seni çocuklarımın annesi olacak kadar çok seviyorum." bu sözü dedikden sonra kolundan kurtuldum. Ben yemem bu romantik hareketleri canım. Aptal mıyım ben? "Hele bir başkası olsun.. Seni gebertirim!" dedim.. Oda tatmin olmuş gibi sırıtdı. "Olmaz merak etme!" dedi. Kapının gireceğinde birden Yağızı gördüm. Onunda bize taraf baktığını fark etdim. Benim onu fark etdiyimi gördüğünde başıyla 'Selam' verdi. Bende gözlerimi kaçırdım ve umursamadım. Mehmete baktığımda bana baktığını gördüm ve sırıtdım. Bana bakması hoşuma gidiyordu. Ama belli ki benim eşşek daha görmemiş Yağızı. O yüzden bana bakıyor yoksa Yağızı fark etse bana bakıyor olmazdı. Daha çok Yağızı gözleriyle öldürüyor olurdu. Yağızda Mehmetin bakışlarını "gel, gel" diye anlayacak ve masamıza yaklaşacak. Mehmet'de kavga çıkaracak ve sondada alem bir birine girecek. Olay çıkmasın diye bende ona hiç bir şey demedim. Sadece çayımdan yudumladım ve rahatıma baktım. Sıcak çay içmeyi sevmem. Hep soğuk çay içerim. Bir kere çocukken sıcak çayı yalnışlıkla üzerime dökmüştüm. Verdiği acıyi ve sızıyı hala hatırlıyorum. O yüzden hep soğuk çay içiyorum. "Nasıl soğuk çay içe biliyorsun hala anlamıyorum" dediyinde omuz silktim. Çocuklukda üzerime döktüyüm için soğuk çay içtiyimi biliyordu. Ama bunu saçma buluyordu. "O kadarda kötü değil" dedim etrafıma bakarak "Kalkalım mı? Babam beni merak eder" dedim. "Tamam ben seni eve bırakayım. Sen git beni dışarıda bekle ben geliyorum" dedi. "Tamam" deyip masadan kalktım. Dışarıya çıktığımda havanın soğuk olduğunu fark etdim. Biraz bekledikden sonra Mehmet kapıdan sinirli çıktı. Sinirden damarları belirginleşmişti. Belli ki, Yağız denen o herif Mehmetin canını sıkmıştı. Elinden tutup onu sakinleştirmek istedim. Ama galiba elini tutduğumu fark etmeyecek kadar sinirliydi. Yol boyu hiç bir şey konuşmadık. Evin kapısına vardıkta, benim gitmeyimi bekliyordu ama ben ellerimi onun elleriyle birleştirdim. Yanağını öptüm. Onu böylece sakinleştirmeyi umuyordum. "Boş ver onu. Aptalın teki" dedim. "Bana bak Ahu o heriften uzak duracaksın!" Anlaşıldı deminden beri neden sustuğu. Bu sefer sinirlenmesin diye sadece "Tamam. Onu boş ver yarın akşam yeni yıla giriyoruz haberin olsun" dedim. Eşşek herif "Eee??" dedi. "Esi ben seninle yeni yıla girmek istiyorum gerizekalı" dedim. Sinirinin geçtiğini belli eden gülümseme belirledi yüzünde. Bende gülümsedim. Çünki vereceyi cevabı tahmin ediyordum. Yine ve yine kulağıma yakınlaşıp fısıldadı. "O zaman yarın akşam pencereni açık tut sevgilim" dedi ve yanağımdan öpdü "Yarın görüşürüz o zaman" dedim heyecanla ona bakarak. Oda kafasını olumlu anlamda salladı. Ondan ayrıldım ve kapıya yakınlaştım. Kapını açtım eve girecekdimki arkamı dönüp ona baktım. Benim eve girmemi bekliyordu. Son kez el salladım ve içeri girdim..

Fazla IşıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin