9. Bölüm

6.1K 393 234
                                    

9

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

9.Bölüm

Bazen bir yük olduğumu düşünürdüm. Konuşamıyordum. Derdimi anlatmak çok zor oluyordu. Sonra zamanla beni anlamak için uğraşmayan insanları umursamamaya başladım. Bu ilk zamanlar oldukça zor olmuştu. Kötü bir hastalık geçirip yeni yeni iyileşmeye başlarken binbir ısrarla oyun oynamak için dışarı çıkmıştım. İşaret dilini de öğrenmemiştim. İçimde hem korku hem de heyecan vardı. Sonra bir zamanlar oyunlar oynadığım arkadaşlarımın yanına gittim. Bana garip bakışlar attılar. Sanırım biraz acımıştılar.

İstop.

Oynayacakları oyun buydu. Çok sevdiğim bir oyunu oynayamayacağımı öğrenmek bana acı vermişti. Çocuklar bana bakış atarak kendi aralarında konuşuyorlardı. "Duydun mu o artık konuşamıyor? Adımızı söyleyemez ki? Acaba duyuyor mu? Ya koşarken bir şey olsa? Boş versene! Oynamayalım. Yukarı mahalledeki Deli Memo gibi sesler çıkarır korkarım ben." Ve daha nicesi... Omuzlarımı düşürüp ağlayarak eve gitmiştim. Onlar gittiğimi bile görmemiş, konuşmalarına devam etmiştiler.

Odama çıkmış yatağımın içine girerek ağlamıştım. Annem sırtımı okşayıp nedenini anlamaya çalışsa da ona dönmemiştim. Ağlamaktan uyuya kaldığımda saat bir hayli geçmiş ve babam çalıştığı hastaneden yorgun bir şekilde gelmişti. Soluğu benim yanımda aldığında uyku mahmuru ve çapaklaşmış gözlerime bakarak gülümsemiş ve gözlerimi öpmüştü. Menekşe'nin babası, Menekşe'sini bir kez daha anlamıştı. Yorgunluğuna rağmen bizi bahçeye çıkarmıştı. Oyunlar oynamıştık kahkalarımız arasında. Annem ve Alper de bizimle oynuyordu ve bir süre sonra oyunumuz bahçeden sokağa taşmıştı.

Gündüz beni dışlayan çocuklar hiç fark etmeden aramıza karışmıştı. Mutluydum. Gülümsüyordum. Kırgınlığım geçmişti.

Fakat şimdi asimile edildiğim yere ait olabilmek için kahkalarımız arasında oyun oynayacak bir babam yoktu. Bir babadan ziyade Menekşe'nin babası yoktu. Ve Menekşe'nin babası bana bir şeyi çok iyi öğretmişti. Güçlü kalıp kendimi kabul ettirmeyi...

Çantamdan sigara paketini ve zippomu alırken öğle arasına girilmesiyle hızlı adımlarla dışarı çıktım. İki gün boyunca sürekli yayınevindeydim. Üç ses ve iki yabancıyla çalışmak beni geriyordu. Aralarına karışmıyor, birinci sesin bakışlarına tahammül edemiyordum. Öğle yemeklerinde ise Nalan'la oluyordum. Fakat o bugün Sıla'nın okul işleri için gelemeyeceğini söylemişti. Bana kalan ise sigara içmek olmuştu. Benim için hava hoştu. Fark eden bir durum olmamıştı. Bankın üzerine otururken yine küllüğü olan çöp kutusunun yanına kurulmuştum. Zippomla hızlıca sigaramı yakıp bir duman çekmiştim.

İki üç ayda bir anca içtiğim sigarayı bu ay sık sık içer olmuştum. Özellikle birilerini beklerken içiyordum. Telefonuma gelen bildirim sesiyle cebimden çıkardım. Nalan veya Alper olmalıydı. Nitekim yaptığı hatayı affettirmek isteyen ve sık sık bana yazan Alper'di.

Adı MenekşeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin