6. Bölüm:Geliyorum baba

11 3 0
                                    

Tekrardan selam! Yukarıdaki şarkıyı dinleyelim ve iyi okumalar dilerim!

---

Buğra bunu söylediğinden beri kendimde değildim. Sadece ağlıyordum. Asena ve Aleyna beni sakinleştirmeye çalışıyorlar ama ben hâlâ kendimde değildim. Sadece arabanın daha hızlı gitmesi  için Buğra'ya bağırdığımı hatırlıyorum. Sonrası...

Bi dakika yaa...

Sonrası yok...

Ee tabi o kadar stres beni benden aldı. Uyandığımda güneşin batmış olduğunu ve benim arabanın içinde değil de rahat bir yatakta olduğunu anlamam uzun sürmedi. Etrafıma baktım. Aleyna ve Asena'nın uyuduğunu, annemin ise camdan dışarı baktığını gördüm. Annemi gördüğüm an çığlığı basıverdim.
"Anne !"
Sesim o kadar fazla çıkmıştı ki Asena ve Aleyna yerinden sıçrayarak uyandı.
"Sevda teyze!"
"Allah'ım! Neler oluyor!" Diyerek uyandılar. O sırada annem de korktu.
"Ne olmuş bana !" Diyerek Asena ve Aleyna'ya döndü. Onlar da bana yeni bir canlı türü keşfetmiş gibi bakıyorlardı . En sonunda onların öyle bana bakmasından rahatsız olup anneme baktım. Annemin gözleri şişmiş ve ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu. O da başını bana çevirdiğinde benim uyanık olduğumu anladı ve hemen dışarı seslendi.
"Hemşire hanım! Uyandı!"

Hemşire de sanki kapının önünde durup annemin çağırmasını bekliyormuş gibi hemen içeri girdi. Giren hemşireye hemen soru sordum.

"Babam nerde?!"

Hemşire cevap vermeden koluma takılı olan seruma bi' şeyler enjekte etti. Aynı soruyu daha sert bi' şekilde tekrarladım.
"Babam nerde!" Yine soruma cevap vermeden konuşmaya başladı.

"Strese bağlı olarak yaşanan bi' bayılma söz konusu . Bi' daha aynı şiddette ya da daha üst düzeyde olan bir stres  yaşanırsa daha uzun süreli bir bayılma yaşanabilir."
Dedi ciddi bi ses tonuyla. Ben de bunu fırsat bilerek ciddi ve bi o kadar da sert bir şekilde konuşmaya dahil oldum.

"Bana babamın nerde olduğunu söylemeyerek daha fazla strese sokuyorsunuz ! Babam nerde söyler misiniz ?"
Hemşire hemen anneme baktı. Annem de titrek gözlerle hemşireye bakıyordu. Aleyna ve Asena ise hâlâ bana garip garip bakıyolardı. En sonunda hemşire söze başladı;

"Babanız...şu anda ameliyatta ."
Bunu duyduğum an hemen ayağa kalkmaya çalıştım. Ama beni hemen geri yatıran eller geç kalmadı.
"Kızım, ne yapıyorsun ya!"
"Anne !"
"Efendim kızım! Bi yerine bi' şey mi oldu!?"
"Anne, neden bana yalan söyledin... babamın durumu ile ilgili!"
Annem beni anlamış olacak ki hemen kapıya doğru döndü ve birine seslendi.
"Canan hanım ! Bi' bakarmısınız ?"
Canan... bu isim bi' yerden tanıdık geliyordu. Tabi yaa !
Bu kadın babamın doktoru.

"Evet buyrun." Annem eliyle beni gösterdi ve doktor anında kafa salladı.
"Tabiki de ! Ama sizi dışarı almam gerekecek." Doktor herkese teker teker baktı ve en sonunda hemşire harekete geçince diğerleri de harekete geçti. En arkadan annem gidiyordu. Herkes çıktı ama annem çıkamadan anneme seslendim.

"Anne!" Annem arkasını döndü ve bana cevap verdi.
"Efendim kuzum!"
"Seninle olan sorunumda...seninle konuşmam gerekirken neden doktorla konuşuyorum ?"
"Konuşunca anlarsın yavrum !" Dedi ve benim seslenmeme rağmen arkasını dönmeden çekti gitti. Sonra doktora döndüğümde nedenini anlamadığım bi' üzüntüyle beni süzüyordu. En sonunda bundan rahatsız olup söze başladım.
"Evet... artık konuşmaya başlayabilir miyiz?... Annemin bana yalan söylemesinin sizinle ilgisi ne?"
"Annen aslında yalan söylemedi, yanlış söyledi. Bunu anlaman için tüm herşeyi baştan dinlemen gerekiyor."
Dedi başını öne eğmiş, ellerine bakarken. Ben meraktan delirirken doktor hâlâ anlatmaya başlamadı. Demek ki benden onay bekliyordu.
"Evet, dinliyorum."
Dedim. Derin bir iç çekip konuşmaya başladı.
"Babanız hastaneye geldiğinde baygındı... Hasta test yaparken acı çekmesin diye herşeyi baygınken yaptık ve sonuç..."
Devamını getiremeyeceğini anladığım için ben devam ettirdim.
"Babamın beyninde üçüncü evre olan bi' tümör olduğu öğrenildi."
Hemen kafasını kaldırıp gözlerini gözlerime çevirdi.
"Nerden biliyorsun bunu?"
"Uzun hikaye... neyse, anlatmaya devam edin."
"Tamam, devam edeyim." Dedi ve başını pencereye çevirdi.
"Bu sonucu öğrendim ve babanın kaldığı odaya girdim. O zaman baban hâlâ ayılmamıştı. Odaya girdim, herşeyi anlatacakken hemşire 'hasta hakkında önemli bi sonuç geldi hemen gelebilir misiniz?'diyerek beni çağırdı. Başka bi' odaya girerek konuşmaya başladı. Bi hastanın kalp krizi geçirdiğini falan söyledi. O arada annen de bizi dinliyormuş ve bunu baban sanmış. Sonra hemen seni aramış... Ondan sonra odaya girip herşeyi açıkladığımda annen bayıldı. Sonra onu da yatırdık. Aradan zaman geçince babanın telefonu çaldı. Üstünde 'BİR TANECİK KIZIM' yazıyordu. Bu olanları senin de öğrenmen için telefonu açtım ve konuştum. Buraya geldiğinde herşeyi anlatıp öyle ameliyata gircektim ama sen de geldiğinde baygındın. O yüzden uyandığında herşeyi anlatmam için beni ameliyata almadılar. Zaten sen buraya geldiğinde herşeyden haberdarmışsın... bunu, nerden öğrendin ? " Diye sorduğunda herşeyi teker teker anlatmaya başladım. Başımıza gelen her olayı en ince ayrıntısına kadar anlattım. En sonunda bittiğinde şaşkın gözlerle bana bakarak konuşmaya başladı.
"Senin bu olayları yaşadıktan sonra stres yapman çok normal ! Kendine dikkat ediyorsun ve bu olaylardan sonra strese girmiyorsun ! "
"Peki...ameliyata kim girdi?" Diye sorduğumda ilk bi' tereddüt etse de cevap verdi.
"Buğra Soydan ve Cem İstikrarlı." Cem İstikrarlı... bu isim bana tanıdık geliyo ama nerden?

Sana da her isim tanıdık geliyor ama nerden?

Bilmem ki ! Nerden tanıdık geliyor!

Salak! Babanın arkadaşı olan doktor!

Hee! Babamın arkadaşı olan Cem !

"Eveet! Babanın arkadaşı olan Cem!" Dedi doktor bana gülerek bakarken. Bende şaşırmış bi şekilde doktora bakıyordum.
"Zihnimden geçenleri mi okuyosunuz yoksa ben bunu sesli mi söyledim?" Bu soru karşısında doktor küçük bi' kahkaha attı ve bana bakarak cevap verdi.
"Sence hangisini yapıyor olabilirim acaba Açelya !" Yüzümü diğer tarafa çevirerek alt dudağımı dişledim.

Bak senin yüzünden kadına rezil oldum!

Ben mi dedim benimle konuşurken sesli konuş diye !? Bu arada hala sesli konuşuyorsun.

"Ben konuşulanları duymuyorum!" Dedi doktor. Ona baktığımda gülmemek için kendini zor tuttuğu belliydi. Dudaklarını birbirine bastırıyordu ve kendini kastığı için kıpkırmızı olmuştu. Bu sefer ben doktorun haline güldüm. Doktor ne olduğunu anlamamış olacak ki kaşlarını çatmış bana bakıyordu. Yanımda ki telefonu alıp siyah ekranı ona doğru tuttuğumda orda kendi yansımasını görünce kendi haline kendi güldü. Gülüşmemiz bittiğinde ciddi bir soru sordum.
"Buğra bana bu ameliyatın çok riskli olduğunu söylemişti... Bu ameliyatın riskleri neler?" Diye sorduğumda kadının konuşmak için tereddüt ettiği çok belliydi. Hemen gözlerini kaçırdı. Benim sağlımı düşünüp bunları öğrendikten sonra strese gireceğimi bildiği için konuşmuyordu.
"Siz böyle sustukça aklıma daha kötü şeyler gelir ve emin olun bu beni daha fazla strese sokar."
"Aklına gelebilecek en kötü şeyler de zaten bu ameliyatta gerçekleşebilir." Dedi. Artık strese girmeyi bırak sinirlenmeye başlamıştım.
"Mesajlı konuşmayı bırakıp açık açık herşeyi açıklar mısınız !?" Dedim sert ve öfkeli bir ses tonuyla. Doktor da bunu anlamış olacak ki hemen konuşmaya başladı.
"Yürüyemeyebilir,konuşamayabilir,elini kolunu kullanamayabilir,hafızasını kaybedebilir,bu hafıza kaybı geçici olabilir de olmayabilir de..."
Bu duyduklarım karşısında şok olmuştum ama kendimi toparlamam gerek.
"Peki... e-en kötü ihtimal nedir,d-daha kötü bi'şey olabilir mi?" Diye sordum titreyen sesimle.
"En kötü ihtimal...hasta masada kalabilir."

Baban masada kalabilirmiş duyuyor musun?

Sen duyduğuna göre bende duyuyorum. Sonuçta sen benim içsesimsin.

Allahım! Baban masada kalabilirmiş diyorum hâlâ konuştuğu konuya bak ya!

Tamam ya! Ben de üzülüyorum buna. Üzüldüğümü belli etmemek için bi'şeylerle uğraşıyorum. Oldu mu!

Tamam be ! Ben sustum,sen doktorla konuş. Bu arada aferin, içinden benimle konuşmayı başardın!

Aferin bana !

"Neden aferin sana ?" Diye sordu doktor, Yüzünde merak dolu bi' ifade ile.

Yine aferin sana Açelya! Sessiz konuştun,konuştun... En sonunda boş odada hiçbir şey konuşulmazken 'aferin bana' diye seslendin. Gerçekten aferin sana.

Sus içses

"Bir şey yokk... Ee ne zaman ameliyattan çıkacaklar?" Diye sordum kekeleyerek. Doktor yine anlamış olcak ki soruma gülerek yanıt verdi.
"Ameliyata girmediğim için zorluğunu tahmin edemem. O yüzden bitişi ile ilgili saatte veremem." Tam o arada odaya annem girdi. Mahçup bi' ifade ile yanıma oturdu.
"Anne, doktorun odasını dinlemek ne demek ya Allah aşkına !"
"Ne bileyim ya! Hemşire odaya öyle girince baban hakkında bir şeyler oldu sandım, sanmaz olaydım..." dediği an kapı tıklandı ve içeri hemşire girdi.
"Hocam ameliyattan çıktılar. 108 nolu odaya aldılar." Dedi. Bunu duyduğumda hemen kolumdaki serumu çıkarıp 108 nolu odaya doğru yürüdüm. Zaten 2 oda solumdaydı. Odaya doğru yürürken peşimden seslendiklerimi duyabiliyordum ama duymazdan geliyordum. Odaya girdiğimde makineye bağlı bi şekilde kafasında sargı bezleri ile yattığını gördüm. Titreyen bacaklarımla ilerleyip yanına oturdum. Bunu anladığında kaşlarını çatarak bana baktı. Sonra ben ağlayarak elini tutup öptüm .
"B-baba... b-ben ge-eldim. K-kızın"dedim kekeleyerek. Babam elini elimden çekti ve kalbimi tekletecek şeyi söyledi.
"Ben...seni hatırlamıyorum. "

---

Hepinize selam!
Muhtişem bir bölümle karşınızdayım. Ço-ok uzun zamandır bölüm atmadığımın farkındayım. O yüzden heyecanlı bir bölümle geldim. Oylamayı be beni takip etmeyi unutmayın!
Muah 😘

Karadutlu BitterWhere stories live. Discover now