Ayrılıklar Da Sevdaya Dahildir....

492 18 2
                                    

          Yazarken aklıma öyle birden geldi. Birkaç bölümden oluşan bir kısa hikaye yazmak istedim. Umarım beğenirsiniz. Ben kısa hikayeler okurkende çok keyif alıyorum. Umarım sizin içinde öyle olur. İyi okumalar....

     Ayşe her zaman gittiği sahaf dükkanına gidiyordu. Babası okumasına izin vermemişti. Oda okula gidemese bile kitap okumayı asla bırakmamıştı. Her fafta buraya gelir elinde ki kitapları değiştirir, yada elinde tutmak istiyorsa yenilerini alırdı. Neyse ki buna ses çıkartmıyordu babası. Nasılsa kendi kazanıyordu evde dikiş nakış yaparak. Sonunda kitapçıya geldi. Kapıyı açtığında Ali amcasını göremedi. Biraz etrafa bakınıp seslendi.
    - Ali amca, ben geldim, neredesin?
    Yalnız arkadan Ali amca yerine genç bir delikanlı çıktı.
     - Dayım burda değil, biraz rahatsız. Ben yardımcı olayım.
     - Geçmiş olsun inşallah kötü birşey yoktur, nesi var?
     - Sağolun, yok doktor biraz soğuk algınlığı dedi. Ciddi değilmiş. Ama dinlenmesini söyledi.
     - Anladım. Ben başka zaman gelirim. Size iyi günler.
     - Iıı ben yardımcı olayım.
     - Ya ben aslında kendim bakardım kitaplara, Ali amca beni tanır. Ama sizi rahatsız etmek istemem.
     - Estağfurullah ne rahatsızlığı. Siz istediğiniz gibi bakabilirsiniz. Ben buralardayım. Bu arada adım Ömer.
     - Memnun oldum. Bende Ayşe.
   Ayşe arkasını dönüp ikinci el kitapların oraya gitti. Hem korkuyordu, hemde utanıyor du aslında. Babası duysa kıtır kıtır keserdi onu. Herzaman kitapları görünce kendini unutan Ayşe, bu sefer kendini bir türlü kitaplara veremiyordu. Mesela şuan elindeki kitabı çoktan değiştirmiş olması gerekiyordu. Çünkü bu daha önce okuduğu bir kitaptı. Düşüncelere o kadar dalmıştı ki yanına gelen Ömer'i fark edemedi.
     - Çay içer misiniz?
Ayşe sanki dilini yutmuş gibiydi. Bir türlü cevap veremiyordu.
     - Teşekkür ederim size zahmet vermek istemem.
     - Ne zahmeti. Ben hemen geliyorum.
      Ömer'de aslında çok şaşkındı. Bir ay sonra askere gidecekti. Dayısını ziyarete gelmişti. Rahatsızlanınca onu yalnız bırakmak istememişti annesi. Dayısı olmaz bugün özel bir misafirim var, açmam lazım desede ben açarım diye ikna etmişti. Özel misafirin kim olduğunu merak etmişlerdi annesiyle. Oda Ayşe'nin hikayesini kısaca özetlemişlerdi. Ömer'de heyecanla beklemişti Ayşe'yi. Ama karşısında böyle bir güzellikle karşılaşacağını bilseydi kalbinide hazırladı. Ufak tanışma faslından sonra çay teklif etmişti. Dayısı kitapları görünce kendini kaybettiğini söylemişti  ama o sanki başka birşeyler düşünüyor gibi bir hali vardı. Çayı ilk reddetmişti. Ama bilmediği Ömer'in de bu fırsatı kaçırmayacağıydı. Hemen iki çay doldurup iki de tabure kapıp Ayşe'nin yanına gitti. Onun biraz çekindiğini de anlıyordu. Burda bu şekilde oturduğunu görseler hemen laf çıkartırdım mahalleli.
     - Afiyet olsun. Ne tür kitaplar seversin,istersen yardımcı olayım?
     - Çok farketmiyor her kitabı sevebilirim. Çok sevdiklerimi kitaplığımda tutarım tekrar okumak için. Bazılarını da değiştiririm. Sen ne iş yapıyorsun?
      - Marangozum, kendi yağımda kavruluyorum işte.
      - Anladım, Allah hayırlı kazançlar versin.
      - Amin...
      - Benim gitmem lazım artık. Çay için tekrar teşekkür ederim. Bu kitaplarıda değiştiriyorum. Sen biliyor musun ben Ali amcayla sonra halledeyim mi? İsmimi söylersen tanır beni.
      - Yok siz sonra halledersiniz onu. Belki yine ben olurum.
     Ayşe utangaç bir gülümseme yolladı ve çıktı dükkandan. Kalbi deli gibi çarpıyordu. Neydi bu şimdi. Belkide bir daha göremeyeceği bir adamı düşünmemeliydi. Hem tanımıyordu onu. Belki kötü biriydi. Koşar adımlarla eve vardı. Babasını sinirlendirmeye gelmezdi. Ablası daha rahattı, bir fabrikada çalışıyordu. Babası ondan para aldığı için sesini çıkartmazdı ancak Ayşe'ye dünyayı dar edebilirdi. Eve yaklaştığında annesinin feryatları babasının gürlemelerine karışıyordu. Koşarak eve çıktı. Ablası ağzı yüzü kan içinde köşede pısmış dururken annesi onu korumak için babasını tutmaya çalışıyordu. Ayşe hemen ablasının ordan kaldırıp odasına geçirdi. Kapıyı arkalarından kitleyip ablasına döndü. Ablası ise sadece başı önde ağlıyordu. Az sonra dış kapının kapanma sesini duydular. Ardından odanın kapısının zorlanması. Annesi geldiğini söyleyince hemen açtı Ayşe. Ne olduğunu bilmiyordu. Ve ablasının konuşacak durumu yoktu. Annesi ablasının yanına oturup başını okşadı ve konuşmaya başladı.
     - Ahh kuzum, nasıl yaptın bunu bize, hiç mi acımadın kendine bana?
     Ayşe anlamadan annesi ve ablasına bakıyordu. En sonunda dayanamayarak sormaya karar verdi.
     - Allah aşkına biri bana ne olduğunu söyleyecek mi?
     - Ben nasıl derim ki bunu, nasıl dile getiririm. Ablan... Gebe?
   Ayşe çığlığını bastırmak için ellerini ağzına götürdü. Nasıl olurdu bu. Ablası nasıl yapardı bunu. Hemen ablasısının dizlerine çöktü.
      - Ablam bişi söyle kurban olurum, doğru mu? Biri sana zorla mı yaptı, ne olur konuş canımın içi?
     Ablası konuşmadı. Sadece başını olumsuz anlamda salladı. Dış kapının açılma sesini duyunca herkes oraya döndü. Annesi odadan aceleyle çıkıp gidince Ayşe korkusundan tekrar kapıyı kilitledi. Ama içeride  çıt çıkmıyordu. Adeta ölüm sessizliği vardı. Annesi gelip Ayşe'yi odadan çıkarmıştı. Babasının gözüne batmamak için sessizce yemeği hazırladı.
     Sonra ki günlerde sessizlik içinde geçiyordu. Kimse konuşmuyor. Sofrada hazırlanan yemekler tabaklardan hiç dokunulmadan çöpe gidiyordu. Ayşe ablasıyla konuşmaya çalışmış ancak ağzından sadece "çok sevdim, evlenecektik ama o şehit oldu askerde" olmuştu. Ayşe'nin bu sözlerle içi yandı. Bu arada annesinden aldığı zora ki izinle Ali amcasının kitapçısına geldi. Ali amca kasada duruyordu. Geçen hafta aldığı kitapların parasını ödeyip, yanında da bir kaç kitap daha aldı. Biraz muhabbet edip tam ayrılacakken arka taraftan Ömer'in geldiğini gördü. Ali bey yiğeninin durumunu ve evde de sürekli kızla ilgili sorular sormasından anladığı için arkaya geçmek için birkaç bahane üretti ve gitti. Ömer Ayşe'nin yanına gelip durdu.
    - Nasılsın Ayşe?
    - İyi çok şükür sen?
    - Bende iyiyim. Sana bir kitap seçmiştim,bir dakika. Ama bu benden sana hediye olsun.
    - Cemal Süreyya on üç günün mektupları. Çok güzel. Teşekkür ederim. Nasıl gözümden kaçtı acaba.
    - Eminim burda olsa kaçmazdı. Bu benim kitaplığımdan. 
   Ayşe utanarak kitabı çantasına koydu. Biraz daha kalırsa geç kalacaktı. Babasını kızdırmak istemiyordu. İyi günler dileyip tam çıkacakken Ömer'in seslenmesiyle durdu.
     - Ayşe.. Cevabını bekleyeceğim. Kızın şaşkın bakışlarını gören Ömer tebessümle,kitbın içinde eve gidince görürsün. Senin için koydum o kağıdı. Unutulmuş bir yazı değil yani.
     Ömer duygularını yazmıştı kağıda. Onunla niyetinin ciddi olduğunu, askerden dönmesini bekleyip bekleyemeyeceğini sormuştu. Artık üç haftası kalmıştı teslim olmasına. Dükkana en yakın arkadaşı bakıyordu. Gelene kadarda ona emanet etti. Kız kardeşinin de sözlüsüydü aynı zamanda. Düğün için acemisini bitirip gelmesini bekliyorlardı.
    Ayşe koşarak eve gitti. Ablasını merak ediyordu. Aklı birde çantadaki kitapta kalmıştı. Hemen anahtarla eve girdi. Hiç ses çıkmıyordu. Hemen ablasının odasına koştu. Ablası uyuyordu. Saçlarını okşayıp bir öpücük kondurdu. Annesine bakmak içşn odadan çıktığında babasıyla karşılaştı. Arkasında annesi gözü yaşlı bir şekilde duruyordu. Ne olmuştu ki.
    Annesnin yanına koştu. Fısıltıdan hallice sesiyle annesine ne olduğunu sorduğunda annesi gözüyle odayı işaret etti. Sessizce annesiyle önce babasının dışarı çıkmasını bekleyip ablasının yanına gitti. Anlaşılan birşeyler olmuştu. Annesi yatağın yanına oturup ablasının başını okşadı. Oda çaresizdi. Ne yapacağını bilmiyordu. Kızının saçını okşayarak uyandırdı. Babalarından ne kadar korksalarda annelerine çok düşkünlerdi. Anneleride onları korur kollar ve çok severdi. Ama kocasından korkusuna ona karşı çıkamazdı. Korkusu kendi canına değildi. Kızlarını o adama bırakmak istemediğindendi. Onlara zarar vermesinden korktuğundandı. Şimdi ne diyecekti kızına. Nasıl bir yol bulacaktır bilmiyordu. İnşallah aklında ki düşünceler onu kurtarırdı.
     - Bahar'ım, gül yüzlü kızım. Uyan hadi.
     - Annem. Ne oldu. Babam Ne dedi,bu kadar sessiz kalmaz normalde.
    - Ahh kuzum. Sen niye birden dedin ki. Bana gelsen ben bir yolunu bulmaz mıydım yavrum. Neyse artık olan oldu. Baban gitmiş seni isteyen itin yanına. Vermiyorum demiş. Adam niye diye ısrar edince senin gebe olduğunu söylemiş. Oda evlenecek mi adam demiş. Babanda ölmüş diyince çocuktan kurtulursun evlenirim ben herşeyiyle kabulum demiş. Sanki biz onu kabul ettik.
   - Asla anne anladın mı asla bebeğimden vazgeçmem. O bana sevdiğimden emanet. Ben günah işlemedim, kötü birşey yapmadım. Gizlice evlendik biz. Babam izin vermez diye askeri bekleyecektik.
    Hepsi gözyaşıyla birbirine sarılırken evin telefonu çaldı. Rabia hanım kalkıp telefona baktı. Sadece alo demiş ve karşıydı dinlemişti. Telaşla kızlarının yanına geldi. Hemen bir iki valiz çıkardı. Kızlar merakla annelerine bakarken Rabia hanım konuştu.
    - Hemen kalkın. Taşıyabileceğiniz kadar eşyalarınızı yanınıza alın. Ben kalanları toplarım. Buraya bir daha gelmeyeceksiniz. Ben bir süre sonra sizin yanınıza geleceğim. Anladınız mı beni.
    İki kız şaşkına annelerine bakarken Rabia hanım bağırarak tekrar anladınız mı diye sordu. İki kız başını sallayıp hemen işe koyuldu. Çantalarını hazırladıklarında anneleri elinde birşeylerle gelip Ayşe'nin yanına geldi.
    - Bak bunun için içinde bir miktar para var. Bide bu adrese gidin. Bu benim ahretliğimin adresi. Ben haber ettim ona. Ben babanın sizi bulamayacağını anladığım an geleceğim yanınıza.
    Ayşe göz yaşlarıyla annesine sarıldı.
    - Annem öldürür seni. Şimdi gel. Olmaz gelirsem bizi bulup bulamayacağını bilemem. Ne olur kuzum hadi. Akşama gelmeden gidin.
   - Anne babam ne dedi bu kadar telaş yaptın?
   - Akşama bi yer bulmuş. Bebek işini çözecekmiş. Ben kızımı sokakta bulmadım. Siz bana Allah'ın emanetisiniz. Hadi kızım acele edin ne olur.
   - Anne iki valizle nasıl gideceğiz. Daha mahalleden çıkmadan yakalar bizi.
   - Filiz teyzenin oğlu götürecek. Herşeyi biliyor. Merak etmeyin siz. Babanız şüphelenmez ondan.
   Ayşe kafasını sallayıp ablasının yanına gitti. Yataktan kaldırıp çekiştirdi. Bahar annesine sıkı sıkı sarılıp öptü. Özür diledi kulağına. Onu çok sevdiğini fısıldadı. Rabia hanımdan kızının alnından öpüp ona kızgın olmadığını söyleyip kapıya çekiştirdi. Kocası akşam geleceğini söylemişti ama yine de korkuyordu. İki kız kapıdan çıkıp hemen kapının önünde ki arabaya bindiler. Hepsinin dilinde dualar vardı. Rabia hanım akşamki hesaplaşma için evine geçti. İki kızda mahalleden çıkana kadar kafalarını kaldırmadılar. Hayat onları çok başka yollara götürmüştü. Hepsinin aklı da kalbide farklı düşünceler içindeydi.
    Rabia hanım eskileri düşünüyordu. Oda çok sevmişti. Ama babası zorla onu şimdi ki kocasına vermişti. Sevdiği onu teliyle duvağıyla çıkarken gördüğünde yıkılmıştı. Kimse bilmezdi yıllardır içinde sönmeyen ateşi. Bir iki kavuşamayan sevdalı birde Allah. Çok demişti kadının çektiklerini gördükçe kitapçı Ali gel gidelim diye ancak o zalim adam kızlarını vermezdi. Ondan Dı Ayşe'sine bu kadar düşkün olması sevmesi. Sevdiğinin canıydı ne olursa olsun.
     Bahar elleri karnında, kendini nelerin beklediğini bilmeden gidiyordu. Daha aşkının yasını bile tutamamıştı. Cenazesine katılamamıştı.
    Ayşe ise hem olanları, hemde Ömer'i bir daha göremeyecek olmasını düşünüyordu. Kitabın kapağını bile açamamıştı. Bir daha göremeyeceğini biliyordu.
   Ali bey ise Ayşe'yi her gördüğünde içinden birşeyler kopuyordu. İçinde sönmeyen ateş külleniyor, yaşı laç olursa olsun sevdasını çekip almak istiyor lakin bu iki kıza kıyamıyordu. Ömer ile bakışmalarını görünce sevinmişti. Belki kızları o adamın elinden kurtulunca oda gelirdi yanına. Hele Ömer'in evlenme niyetini duyunca daha da sevinmişti.
    İçlerinde en mutlu Ömer'di. Herşeyden habersiz ilk görüşte kalbini kaptırdığı kız ile gelecek hayalleri kuruyordu....

      Bakalım bu sevdalılar ne yapacak. Kader onları nasıl bir araya  getirecek. Lütfen yorumlarınızı ve beğenilerinizi eksik etmeyiniz....

EMANET (Tamamlandı) Where stories live. Discover now