✨ dokuz

1.2K 154 49
                                    

- 9. Bölüm -

"Masmavi Gökyüzü ve Sayfalarca Griler"

"Masmavi Gökyüzü ve Sayfalarca Griler"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.




Zindan'daki işim bittiğinde gitarımı yerine koydum. Bazen onu burada bırakıyordum. Sadece hafta sonu geri götürüyordum boş zamanımda çalarsam diye. 

Öykü ve Cenk'e iyi geceler dileyip kabanımı giydim ve dışarı çıktım. Bugün kendim geldiğim gibi kendim gitmeyi düşünüyordum. Bu yüzden mekanın köşesine ilerlerken telefonumu çıkarıp bir taksi çağırdım. Ardından telefonumu tekrar cebime koyarken "Vay vay vay..." diye bir mırıltı duydum. Sarhoş olduğu açıkça belli, benden birkaç yaş büyük bir çocuktu bu. Ciddi anlamda dağılmış görünüyordu ve bana ilerlemesi beni korkutuyordu. Ayrıca yağmur çiliyordu. Güzel başlamayan günlerim güzel bitmemeye yemin etmiş gibi görünüyordu.

"Bu hatun da kimmiş böyle." diye ağzını yaya yaya konuştuğunda oradan uzaklaşmam gerektiğini fark ettim. Arkamı dönüp gidecekken aramızdaki mesafeyi kapatıp kolumdan tuttu. 

"Dur yahu nereye gidiyorsun?"

Leş gibi içki kokusunu aldıktan sonra kolumu sertçe çekmeye çalıştım. "Bırak kolumu salak herif!" 

Ancak ikinci bir uyarıya gerek kalmadan çocuk benden uzaklaştırıldı başkası tarafından. Ve yüzüne yediği sert bir yumrukla yere yapıştı. Ardından yerden kalkıp buradan uzaklaşmaya başladı dayak yememek için. 

Sinirli bir şekilde bana dönen Lodos'a baktım. Kaşları çatık bir şekilde sordu: "Nereye gidiyorsun?" Dünyanın en saçma sorusunu sormuş gibi baktım ona ve "Eve." diye yanıtladım. 

"Yağmur yağıyor." diye hava durumunu bildirdiğinde bana inat gittikçe hızlanıyor olan yağmur daha da hız kazandı.  

Kafamı salladım. "Biliyorum." diye mırıldandım. Bir aydır tanışıyorduk sadece belki ama aramızın en soğuk olduğu an bu an olmalıydı. Oldukça kısa ve öz diyaloglar, Melina soruları ve Lodos imzalı cevaplar olmadan. "Neyi bekliyorsun o zaman?" dediğinde ıslanıyor olmama üşüme hali de eklenmişti.

"Taksiyi bekliyorum Sayın Ertekin." dedim bezgince. 

"Olmaz öyle, yürü ben bırakırım." dediğinde kaşlarım otomatikman havaya kalktı. "Taksiyi bekliyorum diyorum. Taksiyi mekana ışık tutsun diye çağırmadım."

"Ne zamandan beri taksi çağırıyorsun Sayın Barlas? Ben götürürüm dedim, her zamanki gibi."

Bana benim ona seslendiğim şekilde seslendiğinde güzel bir şeyi paylaşıyormuş gibi hissettim. Ama içten içe ona olan kırgınlığım iyi hissi sarmalıyor, mahkum ediyordu. Bu yüzden o his bedenimi kısa sürede terk etti.

"Gelir birazdan taksi. Sen git, hasta olacaksın. Sırılsıklam oldun." dedim onu süzerek. Saçları ıslak bir şekilde alnından sarkıyordu. Yağmur damlaları şakaklarından çenesine doğru yol izliyor, ardından teninden kopup asfalta düşüyordu. Benim gözlerim tekrar gözlerini bulduğunda bana inanamıyormuş gibi baktığını gördüm. "Neyi zorlaştırıyorsun ki? Bir tek ben mi ıslanıyorum?" diye söylendi ve beni kolumdan tutup arabasına sürüklemeye başladı. Pes ettim ve ona karşı koymadan beni arabasına sürüklemesine izin verdim. Kapımı açıp benim girmemi bekledi. Ona son kez bu durumdan memnun değilmiş gibi somurtarak baktım. İçeri geçip oturduğumda kapıyı sertçe kapattı. Arabanın etrafından dönüp sürücü koltuğuna geçtikten sonra arabayı çalıştırdı ve bana sinirli bir bakış attıktan sonra arabayı sürmeye başladı.

Yıldızlar Sana İstediğinde GülümserHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin