22. Bölüm " Huzur "

Beginne am Anfang
                                    

Eylül endişeli bir şekilde elini geri çekti karnından. 'Anlaşılan o da endişeleniyor.' diye düşündü.

Sanki az önce panikleyen o değilmiş gibi sakince tezgahın önüne geçti.

" Ne yemek istediğini hala söylemedin." dedi.
Titreyen sesini belli etmemeye çalışarak.

"Sen yemek yapmayı becerebiliyor musun ya? Şimdi operasyondan geldik. Sen öldürme bizi."

Toprak havayı dağıtmaya çalışıyordu.
Ama bunu başaran Eylül oldu.
Arkasını dönüp.
" Heyt bee. Ben nasıl hamarat bir kızım bilmiyor musun? Mahalledeki tüm teyzelerin örnek gelin adayı benim. Olgun ve güzel... Ahh ahh mahallede beni istemeye gelmeyen kalmadı da.
Nasıl olduysa seninle evlenmiş bulundum."

Dedi saçını savurarak. Ve sonunda dil çıkartmayı ihmal etmedi tabi.

Toprak
"Olgun" dedi vurgulayarak. Ve sonra gülümsemeye başladı.

Gülümsemesi Eylül'ün sert bakışlarını görene kadardı.
'Hele tipe bak. Bana olgun değilsin diyen oduna bak.' diye geçirdi Eylül içinden.
Toprak:
"Ee o zaman bir menemen yap da yiyelim bol acılı. Mmm bide sucuklu yumurta çekiyor canım."dedi.

Eylül'ün bakışları yumuşadı.
"Bu kadar mı? Canın bunları mı çekti o kadar hafta? Vayy çok tuhaf adamsın valla. Ahh ben olsam canım lahmacun çeker. Tatlı çeker. Senin canın yumurta çekmiş. Cidden tuhafsın."

Toprak gülümsedi. Ve bir sessizlik çöktü ortama.
Toprak Eylül'ü izliyor. Eylül de birşeyler hazırlıyordu işte.
Aaa tabi Eylül'ün aklından geçen bin tane korkunç senaryoyu da söylemezsek olmaz.

Ya filmlerdeki gibi... İle başlayan senaryolar.
'Ayy aman Allah korusun kalbim dayanmaz.' diye geçiriyordu içinden.

Sonra sessizliği bozmak istedi. Toprak'ın kaç saattir sorup cevap alamadığı soruyu yanıtlayarak.

"Ben hiçbir şey yapmadım sen yokken. Aynısı gibiydi yani. Okula gittim, staja gittim. Bol bol Kur'an okudum. Öyle işte."

Onun endişe etmesini istemiyordu. Aslında hiç gitmek istememişti okula, staja zar zor yemek yemişti.

"Toprak bu arada kızmadın değil mi? Yani senin evine gelmeme...
Sen pek sevmezsin ya başkalarının senin eşyanı kullanmasını. Napıyım yapacak başka birşeyim yoktu. Ben seni çok..."
Devamını getiremedi.
"Sen çok."dedi Toprak.Boğazına düğümlenen yumru ile.

Kızdı kendine Eylül 'Bi kere be bi kere söyle şu çocuğa bi kere içini dök.' dedi. 'Bir de olgun diyorsun kendine. Daha yüzün kızarmadan konuşamıyorsun bile.'
İçindeki çocuk Eylül'e dil çıkarttı. Konuşmaya devam etti. Olgun Eylül olarak...

" Ben seni çok özledim Toprak. Bekledim... Gelmedin. Sesini duyamadım. Yemek yemek istemedim. Sen ne yiyorsun diye düşündüm hep. Özledim işte. Buraya geldim ben de. Belki senin evinde olursam daha rahat eder içim diye. Kızdın mı bana. Özür dilerim. "

Eylül hiç önünü dönmeden konuştu. Toprak'ın gözüne bakarsa ağlamaktan korktu. Sevmiyordu ağlamayı.

Toprak gidip sarılmak istedi. Doya doya. Ama yapamadı. Şuan gözünden düşen bir damla yaş ona sarılırsa sel olup akardı çünkü.
Gözünden düşen yaş... Ağlamıştı Toprak. Belki de yıllar sonra ağlamıştı.
Kuruyan göz pınarından bir damla yaş akmıştı. O bir damla yaş gönlünün yeşerdiğinin kanıtıydı işte.

"Eylül."dedi. Titreyen sesiyle.

"Sen başkası mısın benim için? Karımsın benim. Bu ev bizim evimiz. Birkaç ay sonra düğünümüz olacak. Yine burada birlikte yemek yapacağız. Hem... Hem ben sana nasıl kızarım."

SINIR |Tamamlandı|Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt