GÖRMEK

56 4 0
                                    

"Eflâ geldik,uyan...Eflâ..."
"Eflâ Eflâ ne Eflâ Dolunay ya !?"
"Geldik diyorum hadi."
"Nereye geldik ?"
"Evime."
"Saat kaç ?"
"7'ye 10 var."
Yolculuk neden bu kadar uzun sürdü bilmiyorum ama soracak halim bile yok. Dolunayla muhabbet kurcak değilim sonuçta tatilimi mafetti.
Üstüme başıma çeki düzen verip yavaşça arabadan dışarı attım kendimi. Allahım sonunda temiz hava... Kafamı çevirip karşımdaki apartmana bakmamla şok olmam bir oldu. Dolunay 'evime' demişti öyleyse neden bizim sitenin önünde duruyorduk ?
"Dolunay burası bizim evin sitesi ?"
"Nasıl yani?"
"C blokta oturuyoruz biz."
"Ciddimisin ? Bende B blokta oturuyorum."
"Bak, tamam tesadüfleri anlarım canım ama yemez."
"Eflâ işim gücüm yok sana burda şaka mı yapıcam?"
"İşin gücün yokki tatilimi katledip buraya getirdin beni."
"Of Eflâ of."
Aslında tesadüflere sonuna kadar inanırım. Dolunay'ın burada oturmasına şaşırmamam lazımdı. Çünkü bu siteler bu semtin en iyi apartmanlarıydı yanı bizim gibi yeni taşınan insanlar bu lüks apartmanları tercih ediyorlardı. Biz ne çok zengin ne de çok fakiriz yani orta gelirliyiz zaten sadece annemle ben olduğum için bu siteler bize uygundu. A blok 3+1, B blok 2+1, C blok 1+1'di. Çocukluktan gelen korkularım olduğu için hâla annemle aynı odada uyuyordum. Dolunay'ın bir ev arkadaşı vardı galiba çünkü B blokta oturuyor. Dolunay'ı bu güne kadar bu sitelerde görmemem gerçekten ironik ama zaten bende buralarda pek dışarı çıkan biri değildim hemde taşınalı 1 sene bile olmadı yani kimseyle tanışmamam normal bir şey.
Dolunay'a gözlerimi devirip apartmana doğru hızlı adımlarla yürüdüm. Apartmana vardığımda anahtar bende olmadığı için Dolunay'ı bekledim. Dolunay gelip kilidi açtığında diğer eliylede kapıyı ittirip içeri geçmemi sağladı.
"Teşekkürler."
Hafif bir gülümsemeyle geçiştirip o da peşimden geldi. Allahım yarabbim ya bu herifin 'rica ederim, önemli değil.' gibi söyleyecek her hangi bir cevabı yok mu acaba ?
Asansörü çağırıp beklemeye başladık.
2. Kat...1. Kat... 0...
Bu sefer Dolunaydan önce davranıp asansörün kapısını kendime doğru çektim ve Dolunay'ın geçmesine fırsat vermeyip kendimi içeri attım. Son anda kapanan kapıyı tutarak o da yanımda durdu ve 6. Kata bastı...
Asansörün aynasından bakıp saçma salak hareketler yapmayı çok severdim Dolunaydan mı çekincem sanki ? Aynada kendi kendime bakıp dil çıkarırken Dolunayla göz göze geldik, gülmemek için kendini tuttuğunu anlamayacak kadar kör değildim
"Aman tutma kendini gül gül."
Keşke demeseydim böyle bir gülme kimsede yok. Gülerken yanağında oluşan iki çizgi ve çenesindeki gamzesiyle gerçekten kusursuz gülümsemesi vardı hatta dişlerini saymıyorum bile...
Her ne kadar somurtup yüzüne baksam da gülmesi beni de güldürmeyi başardı. Bir süre karşılıklı güldükten sonra kendimi tokat atar gibi ciddileştirdim. Hayır yani ben bu herifle neden güleyim ki ?
6. Kat...
Önden Dolunay çıkıp bu sefer kapımı tutmamıştı, aman tutmasın ona ihtiyacım yok. Peşinden gidip çoktan kapıyı açtığını gördüm. Ya bu ne hız Bal ? Söylene söylene yavaşca içeri yönelirken Dolunay'ın konuşmasını duydum ;
"Yavaş yavaş bende sizi çok özledim."
Dolunay'ın kıkırdamalarından sonra evde başka biriyle yaşadığını anladım. Belki sevgilisiydi belki ev arkadaşı belki de her ikisi. Bananeyse ? Kapıda daha fazla dikilemezdim içeri girdim ve o da ne !?
"Ya inanmıyorum Dolunay !!! Bunlar senin mii ?"
"Evet ikiside benim."
"Golden dimi bunlar ? Cinsiyetleri ne ? İsimleri ne ?"
"Sakin ol evet Golden. Şu küçük olan dişi onun adı Beyaz , diğeri erkek onunda adı da Siyah. "
"Böyle güzel hayvana Siyah denir mi nasıl bir manyaksın ?"
"Benim köpeklerim sanane ?"
Uyuz... Bananeymiş. Ya da aman gerçekten banane ? Kendi hayvanı sonuçta istediğini yapar şuan Dolunayla hiç uğraşamam onun yerine Beyaz ve Siyahla uğraşmayı tercih ederim.
Beyaz üstüme doğru koşup atlayınca bi an dengemi kaybedip ikimizde yere düştük. Allahım ya nasıl tatlı bir şey bu yumuşacık ölürüm. Tüylerinde ellerimi gezdirirken kaç gündür ilk defa şuan sesli bir şekilde güldüğümü fark ettim
"Beyaz seni sevdi."
"Sevilmeyecek insan değilim ki."
"Sen öyle san."
Uyuz işte yine yüzümdeki gülümsemeyi dondurup bırakmıştı. Niye böyle sinirime gidiyor bilmiyorum ilk günden beri bir anlaşmazlık içerisindeyiz tamam farkındayım ama sarılmamızdan sonra ve yemekden sonra bana daha sert davranmaya başlamıştı. Umurumda da değildi zaten. Annemlerin gelmesine 2 hafta vardı normalde Tekirdağa 3 haftalığına gitmiştik ama annem 4 hafta kalalım diye uzatmıştı. Anahtarım yoktu en iyisi Lâmialarda kalmaktı.
Beyazla oynadıktan sonra ayağa kalkıp kapıya yöneldim
"Eflâ nereye ?"
"Lâmialarda kalıcam farkındaysan anahtarım yok ?"
"Burda kalmanı istiyorum en azından annenler gelene kadar."
"Saçmalama sana güvenip yola çıkmam bile hata bir de evinde mi kalıcam ? Katil olmadığına şükredip şansımı zorlamadan gidiyim ben."
"Bak sen de söyledin katil değilmişim."
"Öyle arkadaşların varken tecavüzcü olmaman ne malûm ?"
İşte böyle kalırsın Dolunay bey. Arkama bakmadan kapıyı çarpıp çıktım fakat asansöre binmeden önce Lâmia'yı aramam gerekiyordu bazen evde değil kendi cafelerinde çalışıyordu. Numarayı çevirip boş boş beklemeye başladım.
"Alo ?"
"Lâmia sizde kalabilir miyim ?"
"Eflâ biz İstanbul'da değiliz."
"Kahretsin! Bestelerde Kıbrısta neyse ben bulurum bir yer hadi görüşürüz."
"Dur Efl--"
2 dakikada sinirlenip ağlayabilecek düzeye gelme kapasitesinde bir insanım ama ağlamamam gerek. Lanet olsun başka arkadaşımda yok zaten. Allahım beni mi sınıyorsun ? Hadi bakalım Eflâ sen kaşındın çal Dolunay'ın kapısını. Kapının tok sesi apartmanda yayılırken kapının açılma sesiyle başımı kaldırıp o bal rengi gözlerle karşılaştım yine.
"Tecavüzcü olsanda seninde bi zevkin var eminim benim gibi çirkin bir kıza dokunmak istemezsin."
"Aynen öyle esmer."
Aynen öyle mi ? Uyuz sensin çirkin !
Kapıyı kapattıktan sonra koltuklardan birine çöktüm zaten hemen ardımdan Siyah ve Beyaz etrafımı sarmıştı. Sessizce onları severken Dolunay'ın sesi tahminimce mutfaktan geliyordu ve Dolunay'ın bana seslenmesiyle %100 mutfakta olduğunu anladım
"Kahvaltıda ne içersin."
"Süt."
Kafasını kapının bir tarafından uzatıp bana tek kaşını kaldırıp bakıyordu
"Ciddimisin ?"
"Neden olmasın ? Süt içiyorum."
Kaşını indirmeden geri mutfağa döndü herhalde döndükten sonra indirdi kaşını.
Saat 7:30 olmuştu bile eminim ben kahvaltı yapana kadar annem arardı. Telefonumun şarjı artık son demlerindeydi
"Dolunay şarj makinen var mı ?"
"Televizyonun altında ki 2. çekmecede var."
Dediği yere bakıp şarj makinesini aldım ve televizyonun yanında duran prizlerden birine taktım. Lâmiaya mesaj atmam gerekiyordu annem onu ararsa onda kaldığımı bilmesi lazımdı aksi taktirde buraya gelip o da tatilini bitirirdi ki annemin tatilini mafetmek istemiyordum onun yerine 2 hafta bu uyuza ve sevimli arkadaşlarına katlanabilirdim. Telefonu elime alıp Lâmiaya mesaj çektim 'Annem ararsa sen hastasın ben de sizde kalıyorum.'
Cevap gelmesini beklemeden telefonu yere koyup teşekkür etmek için mutfağa yürüdüm.
İçerde gördüğüm manzara gerçekten olağanüstüydü. Hani ben kız halimle böyle kahvaltı hazırlamıyorken bu herifin böyle bir şey yapması şaşırtıcı. Valla bravo. Bunu yüzüne karşı söylerdim ama toton kalkmasın Dolunay Bey.
Ayaklarımı sürte sürte yavaş ve sessizce ilerledim. Tezgahta bir şeyler doğruyordu yani arkası bana dönüktü, geldiğimi fark etmemiş olmalı ki yaptığı işi bırakmamıştı. Bıçağın tahtada bıraktığı sesler zaten ayak seslerimi bastırıyordu. Bekle bakalım Dolunay Bey...
Arkasından iyice yaklaşıp kulağının dibinde bağırıverdim
"Teşekkürler!"
"Ahh!!"
"Teşekkürüm seni bu kadar derinden mi etkiledi ?" Bu sefer gülme sırası bendeydi taa ki Dolunay elini tutup bana dönene kadar. Kan mı lan o ?!?!? Benim yüzümden. Ya ölürse ! Ay ciddi ciddi kan !
"Dolunay kesik mi o Dolunay ?!"
"Sakin ol bağırma küçük bir kesik."
"Ayy benim yüzümden kan kaybından ölürsen nolcak ?!?! Kan akıyo kaan !!"
"Eflâ elimi sıkmayı ve bağırmayı keser misin ?"
Kan görünce bildiğin cin çarpmışa dönüyordum. Dolunay'ın elini sıktığımın farkında bile değildim. Elimi hemen çekip peçete aramaya başladım
"Eflâ banyodan yara bandı getirirmisin ?"
"Hastaneye gidelim Dolunay!"
"Abartma Eflâ."
"Ölcen kesin, ya ölürsen ? Sakın Eflâ öldürdü deme tamam mı ? Hapis ya--"
Kanlı olduğu eliyle ağzımı kapatıp yüzünü yüzüme yaklaştırmıştı. Uzak dur benden!
Kendimi geriye çekmek istememle tezgaha çarpmam bir oldu. Lan bunlar yabancı filmlerde olmuyor mu ? Niye ben habire arabaya tezgaha çarpıp duruyorum ? Allahım sab-- 1 dk dudağımda hissettiğim bu sıcaklık ! Allahım lütfen kan'ı olmasın lütfen lütfen...
Ben kendimle böyle konuşurken Dolunay sakinleştiğimi anlayıp yavaşca kanlı elini çekmişti fakat yüzü milim kımıldamamıştı. Bal gözlerine bakmamak için ne kadar kendimi zorlasamda gözlerim bana inat bakmak istiyordu.
Dolunay dudağıma doğru eğilirken nefesimi tuttuğumu fark ettim aklımdaki şeyin olmaması için şuan Allah'a yalvarıyorum. Dolunay biraz daha yaklaşarak dudağımın kenarına dudaklarını bastırıp uzun süre bekleterek öpünce napıcağımı şaşırıp o an şaşkınlıkla onu itmek için ellerimi göğsünde bastırdım. Evet fazla yerinden kımıldamasada kendimden uzaklaştırmıştım ve işte öfkem dilimden dökülüyor yine
"Ne yaptığını sanıyorsun sen ya !? Birdaha bana dokunma zararlı sen çıkarsın!"
"Özür dilerim. B-ben şey dudağının kenarına kanım bulaşmıştı onu alm--"
"Bahaneye bak be ! Sakın Dolunay birdaha sakın! Şuan buradaysam senin yüzünden gidecek bi yerimin olmayışından !"
Dolunay'ın bunu yaptığına inanamıyorum. Barandan sonra beni kimse öpmemişken bu herif neyin peşinde ?! Asıl salaklık sende Eflâ. Ne diye gelirsin ki peşinden ?
Dolunay'ın konuşmasını beklemeden lavaboya gitmek için hızlı adımlar atmaya başladım. Sitedeki dairelerin hepsi hemen hemen birbirlerine benzediği için lavaboyu bulmam zor olmadı. Kapıyı kilitledim ve  klozetin kapağını kapatıp oturdum. Neden daha çok arkadaş edinmedim ki ? Şimdi burada olmazdım. Lanet olsun!  Ayağa kalkıp musluktan akan buz gibi suyu yüzüme çarpıp aynadaki görüntümle biraz baş başa kaldım. Gözlerimin altındaki morluklar artmıştı arabada her ne kadar uyusamda bu düzenli bir uyku değildi. Lavabonun kapısının ardından havlama sesi gelince havluyla kurulanıp hemen çıktım. Beyaz karşımda duruyordu ona doğru eğilip sarıldım
"Senin bu sahibinden nefret ediyorum Beyaz."
Bir süre Beyazla öyle kalıp tekrar içerdeki koltuğa oturdum. Karşımda dikilen herif yine konuşmaya başlamıştı
"Eflâ, bir şeyler ye hadi."
"Dokunmayacaksan neden olmasın."
"Özür dilerim bir anlıktı gerçekten ben neden yaptığımı bilmiyorum."
Gözlerimi devirip yanından geçerek mutfaktaki sandalyelerden birine yerleştim. Dolunay da mufağa gelip iki bardaktan birini benim önüme koydu evet içinde süt vardı. Dolunay karşıma geçip kendi bardağını önüne koyduğunda onunkinde de süt olduğunu fark ettim. Sapıkmıdır nedir beni mi taklit ediyor anlamadım ki. Tek kaşımı kaldırıp bardağa baktığımı görünce kendini açıklama yapmak zorunda hissedip kelimelerini yine önüme döktü
"Ben kahve veya çay içmem yani evime hiç almadım hep süt yada meyve suyu içerim."
"Tesadüfler." umursamıyormuş gibi yapsamsa umursuyordum. Tanıştığımız günden bu yana nereseyse her şeyimiz tesadüftü. Allahım tamam inanıyorum da artık zorlamasak ?
Dolunay'ı aldırmadan kahvaltımı yaparken telefonumun müziği kulaklarımı doldurdu
"Eflâ telefon çalıyor."
"Telefonun sesi zaten bunu bana haber veriyor bir de senin söylemene gerek yok."
Sandalyemi sertçe geriye itip telefonumun yanına gittim. Arayan annemdi fazla bekletmek iyi olmazdı kapanmadan hemen açtım
"Efendim Yıldız Sultan ?"
"O mesaj ne kızım ? Nerdesin sen ?"
"Lâmia yine rahatsızlanmış anne bulduğum ilk otobüsle onun yanına geldim."
"Öğleden sonra geliyorum İstanbula."
"Anne hayır siz gelene kadar ben burda kalırım zaten Lâmia da tek evde."
"Off Eflâ off. İyi peki bir şeye ihtiyacınız olursa hemen arayın"
"Tamam anne hadi öptüm."
Kırmızı tuşa basıp bu gerilimden kurtuldum. Anneme yalan söylerken kendimi korku filmi çekiyormuş gibi hissetmem pek normal bir şey değil bence. Telefonumu aldığım yere bırakıp mutfağa yönelirken duvardaki saate gözüm ilişti. Saat ne çabuk 9 olmuştu ?
"Uykun varsa benim odamda uyu."
"Yok ya sen şimdi oraya da gelip öpersin falan ben burda uyurum."
"Ölene kadar yüzüme vuracaksın dimi ?"
"Hak ettin."
"Hadi hadi yürü odama."
Buda ayrı değişik hem yürü yürü diyor hem kolumdan çekiştiriyor Başkan'ın yandaşı işe ne beklersin ? Önüne geçip odası olduğunu tahmin ettiğim odanın kapısına elimi uzatmıştım ki Dolunay beni sertçe iterek duvara çarpmamı sağladı
"Napıyorsun be sen !?"
"O odaya giremezsin."
"İyi be tamam senin odan sandık insan gibi söyleyebilirdin."
O odanın hemen karşısındaki odadan kendimi içeri atıp yatağın üstüne oturdum. Odaya Siyah-Beyaz-Gri renkler hakimdi, yatağın örtüsü siyahtı ve yastıklarıda bordo renkteydi işte en sevdiğim renk uyumlarından...
Dolunay'ın odaya girmesiyle dalgınlığım yok olmuştu.
"Özür dilerim."
"Gerek yok."
"Boşluğuma geldi gerçekten özür dilerim... Kıyafetlerimden veriyim sana rahat uyu 1 saniye."
"Gerek yok ben uyurum böyle."
"Olmaz al bunları."
"O zaman çık da giyineyim."
Dolunay bir şey demeden odadan çıkınca bana verdiği eşortmanı hemen altıma geçirdim verdiği tişörtü giymeden kendi üstümdeki tişörtüde çıkarıp şortumla beraber komidinin üstüne koydum. Tabiikide sporcu atletim üstümdeydi.
Yatağa girdiğimde çarşaflar o gün Dolunay'a sarıldığımdaki gibi kokuyordu. Parfüm değilmiş demekki kendi kokusuymuş. Çok nadir olur kendi güzel kokan insanlar işte Dolunay da o nadir insanlardandı...
Sola dönüp Baran'ı düşündüm uyurum diye ama yok 15 dakika oldu uyuyamıyorum.
Yüzüstü dönüp hayaller kuruyorum, hala uyumadım evet 30 dakika oldu.
Şimdi tavanı izliyorum boş boş 45 dakika oldu uyuyamıyorum.
Uyuyamıyorum çünkü ben hayatta tek başıma uyuyamam! Bir gün bu alışkanlıklarımın başıma bela olacağını çok iyi biliyordum. Ve işte o gün bu gün.
Kapıdan çıkıp salondaki koltuğa çöktüm
"Gözlerinden uyku akıyor hâla uyumadın mı?"
Dolunay'ın geldiğini fark edememiştim evet gerçekten çok ama çok uykum vardı
"Ben hayatımda hiç tek uyumadım. Hep annemle uyurum ya da annem ben uyuduktan sonra kalkıp giderdi."
Dolunay bir süre yüzüme bakıp
"Benimle gel hadi çözüm buldum."
Israr edemeyecek kadar uykum vardı herhalde uyku hapı felan verecekti. Odaya girmesinin ardından bende girdim.
Dolunay yatağa girince ne yapmaya çalıştığını anlasamda yine de sorma gereği duydum
"Napıyorsun Dolunay ? Seninle uyuyacak değilim."
"Merak etme sana dokunmicam sırtımı dönüp uyumanı bekliyicem sen uyuyuncada gidicem. Söz."
Biraz düşünsemde teklifini kabul edip yanına uzandım. Sol tarafıma dönersem uyuyabilirdim. Ah tabii ya! Yine sol tarafımda Dolunay. Lanet olsun !
Kafamı çevirdiğimde yüzüm Dolunay'ın yüzüyle çok yakındı
"Dolunay sol tarafına dönüp uyusana."
"Sağıma uyurum ben hep."
"Bana inat mı yapıyosun ?"
"Eflâ farkındaysan ben başından beri sağa dönüktüm sen şimdi sola döndün. Rahatsız oluyorsan sen sağa dön."
"Uyuyamam ben."
"O zaman böyle kalalım. Sana dokunmam."
"Peki."
Gözlerimi kapattım. Son gördüğüm gözler yine o Bal rengi gözlerdi, son gördüğüm yüz yine onun yüzüydü. Artık kelime bile sarf edemeyecek kadar uykum vardı fakat Dolunay konuşuyordu. Belli belirsiz son duyduğum kelimeler şunlar olmuştu
"Sana ellerimle dokunamasamda bakabiliyorum. Görmek uzaktan dokunmaktır Eflâ." 
Ve son duyduğum sesle bilincimi onunla kapattım.

ÇözülemeyenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin