𝕗𝕠𝕦𝕣

61 13 19
                                    

Yer sallanmaya başladığında, Peter önce açlıktan bayılmak üzere olduğunu düşündü. Gökyüzünün ağaçlardaki kuşların havalanıp ormandan uzaklaşmaya başlamasıyla kararması, ormanın içindeki canavarlar bir şeyden kaçıyormuş gibi öğrencileri umursamadan aynı yöne koşmasıysa fikrini değiştirmişti. Ne yapacağını bilmeden etrafına bakınırken zeminin daha da şiddetle sarsılmaya başlamasıyla ağ atarak hızla bir ağacın tepesine çıktı.

Yaklaşık 10 metre ötesinde ağaçlar devriliyor ve havaya azımsanamayacak miktarda toz kalkıyordu. Devrilen ağaçların sesi kaçmaya çalışanların çığlıklarıyla birleşiyordu ve katlanması zor bir gürültüye sebep oluyordu. Peter gittikçe kendisine yaklaşan toz bulutuna aldırmamaya çalışarak, gözlerine toz kaçıp durduğu için kolay olmuyordu, neler olduğunu görmek için kendisini zorladı. Yer kabuğu yarılıyor ve içinden anlamlandıramadığı gri bir yapı çıkıyordu. Biraz daha aynı ağaçta kalırsa tamamen toz bulutunun içinde kalacağından o da diğerlerine katılıp otobüsün bulunduğu bölgeye kaçmaya başlamıştı ki Profesör Wilson'un kendisine seslenmesiyle durdu.

"Parker, tahliyeye yardım et!"

Önce Profesör Wilson'a sonra da yürümesine yardımcı olduğu öğrenciye baktı. Yanılmıyorsa üst sınıflardan Pietro Maximoff'tu. Ardından bir şey deme ihtiyacı duymadan toz bulutunun geldiği yöne ilerleyip o bölgede öğrenci kalıp kalmadığını kontrol etti. Kimsenin olmadığından emin olunca otobüse giden yolda ilerlemeye devam etti, bir yandan da geçtiği bölgelerde birilerinin olmadığından emin oluyordu. Aradığı bölgeyi genişletmek için zikzak çizerek ilerliyordu tabii bu da gittiği mesafenin artmasına sebep olup arkasındaki kıyamet manzarasını kendisine daha da yaklaştırıyordu.

Bir süre sonra Parker'ın korktuğu şey gerçekleşmiş ve toz bulutunun içinde kalmıştı. Gözlerini bile açamazken ilerleyemeyeceği için bir süre hiçbir şey yapmadan bulunduğu ağacın üstünde bekledi. Kostümüm olsa her şey daha kolay olacaktı, diye düşünmeden edemedi. Eğer bundan sağ çıkarsam kostümsüz hiçbir yere gitmeyeceğim.

Peter için daha da korkunç bir şeyin gerçekleşmesi bir dakika bile sürmemişti. Yer kabuğundaki çatlaklar bulunduğu ağaca kadar ulaşmıştı ve bu, ağacın sarsılmasına sebep oluyordu. Ağacın uzun süre dayanamayacağının bilincinde olduğu için gözünü tam olarak açamasa da gördüğü ağaçlara ağ atıp kaçmaya çalıştı. Ancak yerin altından çıkan şey her neyse Peter ondan kaçamayacak kadar yavaştı, bu yüzden bir süre sonra devrilmekte olan ağaçlara ağ atmaya başlamıştı. Tam olarak görememesi düzgün nişan alamaması anlamına da geliyordu ve ağ atıcısı yoğun tozdan zarar görüyordu. Bu yüzden bir süre sonra havadayken ağ atmaya çalıştığında atıcısından hiç bir şey çıkmadığında bu onu çok da şaşırtmadı.

Yere büyük bir şans eseri de olsa güvenli bir şekilde inmeyi başardığında koşarak kaçmaya başladı ama yerdeki devasa yarıklar bunu neredeyse imkansız kılıyordu. Peter'ın yerinde bir başkası olsa çoktan ölmüştü belki de. Ancak yetenekleri ve şansı onu bu noktaya kadar getirmiş olsa da daha ilerisine götürememişti. Ayağının bir yarığa takılması sonucu kendini yerde bulmuştu ve üstüne devrilen ağaçla da bilinci kapanmıştı.

Kulübenin içinde inanılmaz bir gerilim vardı. Kapılara ve pencerelere inen demir parmaklıkları kırmayı çoktan denemişlerdi ama başarılı olamamışlardı. Yanıp sönen kırmızı ışık ve birbirlerini duymalarını engelleyecek kadar yüksek olan siren sesi de sakinleşmeleri için uygun bir ortam yaratmıyordu. Bir de dışarıda yaşanan felaketin gürültülerinin o siren sesine rağmen kulaklarına ulaşması ve sarsıntılar yüzünden masa ve raflardaki her şeyin yere düşüp kırılması vardı.

"Carol bir şeyler yapsana!"

Gamora kırıkların üstüne düşmemeye çalışırken bir yandan Carol'a bağırıyordu ama Carol cevap vermek ya da bir şeyler yapmak bir yana, Gamora'ya bakmıyordu bile.

Kulübe bir yarım saat kadar daha sarsılmıştı. Sarsıntı geçince ışıklar ve siren de kapanmış, parmaklıklar kendiliğinden kalkmıştı. 5 kız önce hiç kıpırdamadan sindikleri köşede durdu, Gamora'nın tek kelime etmeden onlardan ayrılıp kapıya ilerlemesiyle bütün gözler onu bulmuştu. Eli bir süre kapı kolunda durdu, dışarı çıkınca göreceği manzaradan korkuyordu.

Kapıyı açmaya çalıştığında sıkıştığını fark etti. Güçlü bir tekmeyle kırdığı kapı gürültüyle yere düştü. Gamora dışarı çıkarken diğer kızlar arkasından bakakalmıştı. Hiçbirinde peşinden gidecek cesaret yoktu ancak geri gelmesini de söyleyemiyorlardı. Natasha göz ucuyla diğer üç kıza baktıktan sonra yavaşça ayağa kalktı ve kapıya ilerledi. Son sınıf öğrencisi olarak üstünde bir liderin baskısını hissediyordu, Gamora ya da Carol'ın da aynı şeyi hissedip hissetmediğini merak etti. Ava ve Wanda'nın başına bir şey gelse, diğerleri de kendilerini sorumlu tutar mıydı?

Kapıdan çıkmadan önce Carol'a baktı. Arkadaşının bakışları kırık tabaklara odaklanmıştı, hiçbir şeye tepki vermiyordu. Yanağında ne zaman oluştuğunu bilmediği bir kesik vardı ve kesikten çenesine uzanan kan kurumuştu. Saçları karışmış ve toz olmuştu, kıyafetleri de toz içindeydi ve yer yer yırtılmıştı. Önce kendi üstüne sonra da Ava ve Wanda'nınkilere baktı, hiçbirinin durumu Carol'dan farklı değildi. Ava'ya dikkatle baktığında, masanın altında kalmış eli dikkatini çekti. Kargaşada masa eline devrilmiş olmalıydı. Natasha elini sarmak için bir şeyler bulmaları gerektiğini aklına not ederek dışarıya adımını attı.

Güneş gözünü alsa da, kulübenin merdivenlerinden yavaşça inerken gözü de buna alışmıştı. Birkaç metre ötesindeki Gamora'yı fark etti önce. Yaklaştıkça arkadaşının tek bir noktaya baktığını, hiçbir şeyin dikkatini bozmasına izin vermediğini gördü. Natasha, arkadaşının bakışlarını takip etti.

Daha önce burada olmayan bir ormanın ortasındaydılar, ve ağaçların ardında devasa duvarlar vardı. Onları hapsetmiş devasa duvarlar.

𝐓𝐡𝐞 𝐀𝐜𝐚𝐝𝐞𝐦𝐲 ❁ᵐᵃʳᵛᵉˡWhere stories live. Discover now