Tanrı'nın İronisi

23 2 0
                                    


            Sokakta yalnızdı. Yağmur yağdığından yerlerde su birikintileri vardı. Elleri pantolonunun cebinde, yere bakarak ilerliyordu sokakta. Giderken ayağına bir şey takıldı. Bu bir broşürdü. Üzerinde " Dünya'yı değiştiren lezzet " yazıyordu. Devamını okumaya gerek duymadan ilerlemeye devam etti.

Yolda bir dilenci gördü. Önünden geçen herkese " Lütfen Allah rızası için yardım edin. Açım ve bu yağmur altında çok üşüyorum. Sadece lütfen ben de Allah'ın yarattığı bir varlığım biraz yardım edin bana. " diyordu. Tabi ki bunun hepsini söyleyene kadar seslendiği insan çoktan geçip gitmiş oluyordu. Ama o yeni gelen için kaldığı yerden devam ediyor ve bunu sürekli tekrarlıyordu. En sonunda da ortaya böyle bir metin çıkıyordu.

Neredeyse her gün buradan geçtiği için bu dilenciyi ezberlemişti adeta. Gözlerini kapattığında yüz hatlarını bile gözünün önüne getirebiliyordu. Her zamanki gibi umursamadan gidecekti. Ancak birden fikrini değiştirdi. Her gün yanından geçerken yardım çığlıkları atıp, yalvaran; hiçbir zaman saygı seviyesini aşmadan yardım isteyen bu insana bu sefer kulak vermemeyi reddetti. Bütün o kalıplaşmış insanlar gibi davranmayı reddetti. Önünden geçerken dilenci yine aynı metni söylemeye başladı. Durdu. Elini cebine attı. İçinden üç lira çıkarıp dilenciye verdi. Daha sonra güler yüzle " Elimden bu kadar geliyor kusura bakmayın, lütfen kendinize dikkat edin. " dedi. Dilenci de yalancı bir gülümseme takınarak teşekkür etti. Daha sonra yoluna devam etti ancak ileride durdu. Telefonuyla ilgilenir gibi yapmaya başladı. Asıl amacı dilenciyi izlemekti. Her ne kadar içindeki hoş dürtülerle bu dilenciye yardım etmiş olsa da içindeki merak duygusunu susturmalıydı.

Dilenci hareket etmeye başladı. Bir ara sokağa girdi, oradan da başka bir sokağa. Bu şekilde ilerledikten sonra bir parka geldi. Park bomboştu. Zaten böyle bir parkın hem de yağmurlu bir zamanda dolu olması da beklenemezdi. Pek de işlek bir yere benzemiyordu. Dilencinin onu göremeyeceği bir yere geçtikten sonra dilenciyi izlemeye başladı. Etraftaki sessizlik sayesinde dilencinin dedikleri çok rahat şekilde anlaşılıyordu. Dilenci çantasını açtı. İçinden o kadar çok para çıktı ki belki de hayatında ilk defa bu kadar parayı bir arada görmüştü. Daha sonra dilenci çantasının içinden bozuk üç lira çıkardı. Bunlar onun verdiği bozukluklardı. Daha sonra üç lirayı etrafa savuşturdu. " Üç lira hah? Dalga geçti benimle herhalde aptal herif! " dedi. Daha sonra bir sinirle oradaki bir ağaca vurdu ve bir taksi çağırdı. Çantasını boynuna taktı ve taksiye binerek oradan uzaklaştı. Dilenci gittiğine göre artık saklanmasına gerek yoktu. Sokakta ilerlemeye başladı. İçinden " Her gün Tanrı'nın yarattığı bir varlık olduğunu söyleyerek etrafındakilerden yardım istiyor ancak kendisi bile Tanrı'nın yarattığı şeylere saygı duymuyor. Bu da Tanrı'nın bir ironisi olsa gerek. Victor Hugo bile bu ironiyi bu kadar güzel açıklayamazdı. "

Minibüs parası etrafa savuşturulduğu için yolda düşünceleriyle beraber evine doğru yürümeye başladı. İlk başta gördüğü broşür aklına geldi. " İnsanlar dünyayı değiştirmeye çalışırken kendi yarattıkları dünya kendilerini değiştiriyor. " diye geçirdi içinden. Gökyüzüne baktı. Yağan yağmur ruhuna huzur veriyordu.

Tanrı'nın İronisiWhere stories live. Discover now