kalp kırığı mevzusu

Start from the beginning
                                    

Namjoon ise zatı şahanemi ısrarla bunu ona bilerek yapmamla itham ediyordu, ki, haklıydı. Fakat bunu bilmesine elbette gerek yoktu işime gelmezdi, nihayetinde de bu savunması, şehrimizin bıçkın delikanlısı dudağı yaralı suç ortağım tarafından "ay bir de bayıl istersen" şeklinde bertaraf edildi. Eğlendim. Gecenin en favorim anıydı.

Yani anlayacağınız sevgili arkadaşlarım, bu şiddetli ve celalli kavga, dili fitne fücur insanımız Namjoon'un zatı şahanemi gönderme emelini henüz dile getiremeden sonuçlandı.

Fakat gelin de görün ki musibetin öz be öz evladı zemzemle mi yıkanıyordu sabah akşam bilinmez gecenin sonunda konu, benim onlara bir külfet olduğum tezini doğrular nitelikte evrildi. Şimdi üçü birden oturmuş bana bakıyorlardı, bense yakarsa dünyayı mazlumlar yakar evresine çoktan girmiş süklüm püklüm halde dışarıyı seyrediyordum.

"Aman dert ettiğiniz şeye bakın." diye patladı nihayetinde evimin direği kalbimin sahibi daima siyah giyenen ve dudağı yaralı Jungkook.

"Ben kalırım fiyakasızla."

Şu anki en büyük problemimiz; zatı şahanem, zarif ve naif Jungkook, ayımız ve güneşimiz Taehyung'ın işine geldiği şekilde kan dökülmeden işte böylece sonuca kavuşmuştu. Neyse ki.

Anlaşılan bir süre daha buralardaydım  ve Namjoon duyduğu rahatsızlığı ağlayarak günlüğüne yazabilirdi.

Geceyi kazanan olarak kapatacağım için fakir ruhum zevk içindeydi, güzeller güzeli bir oğlanla hafta sonunu geçirecek, günü gün edecektim. Neler yapacaktık beraber neler, iki delikanlı toplanacak, neden yıprandığımızı sorgulayacaktık ve ardından sağ eller havaya kalkacaktı fakat hayallerime incir ağacı dikecek bilmediğim bir minik bir ayrıntı vardı, öğrenecektim.

Ciğerim mahiyetindeki Jungkook, ah güzel Jungkook, kedi bakmakla bebek bakmanın hemen hemen aynı şeyler olduğu yanılgısına bir düşmüş ki sormayın.

Jungkook iyi çocuktu hoş çocuktu fakat söyleyebilseydim söylerdim. Jungkook derdim, bebek bakmak ile kedi bakmak aynı şeyler değil allahın varsa kapat şu ninniyi.

Neyse ki bahsettiğimiz kişi nihayetinde dudu dilleri lıkır lıkır içmeli gözleri derya deniz Jungkook olduğu için, yaşadığımız, ben her çişimi yaptığımda popomu silmesi ya da bana sebzeli lazanya yedirmesi gibi bir iki tatsız olayı çok içselleştirmedim.

Umarım o da elindeki çizikler için aynı şeyi düşünüyordur. 

O senin neyin olur derlerse yazım olur kışım olur diyeceğim Taehyung, burnumun ucunu öpüp gideli iki gün olmuştu ve aynı soruya gülüm balım olur cevabını vereceğim Jungkook ile bir şeyleri yoluna koymuştuk. Kendisine iki dünyada da dua edeceğim bir ahbabı "oğlum rahat bırak hayvanı o temizliyor zaten kendini" dedikten sonra kişisel bakımımı bana bırakmıştı. Fakat hala daha uyumam için klasik müzik açıyordu fakat yapacak bir şey yoktu. Jungkook'u seven modern ebeveyn olma hevesine katlanacaktı.

Ana dili yalan olan ve çapsız çizgisini her şeyde olduğu gibi müzik zevkinde de devam ettirerek nazarımda saygınlığını biraz daha arttıran evet arttıran Namjoon, muhtemelen yabancı rapçilerden arakladıkları parçalarla mevsimlik ün peşinde koşan ama aslında babasına koşması şiddetle tavsiye edilen keltoş ve türevi rapçilerin şarkılarını dinleterek iyi ve güzel Taehyung'a yol  boyunca eziyet çektirirken, evimizin en romantik ve kültürlü oğlanı Jungkook, careless whisper eşliğinde bulaşıkları yıkıyor ve kimbilir Taehyung'a kaçıncı geç kalışının pişmanlığını yaşıyordu.

Bence de yaşamalıydı çünkü daha az önce instagram storyleri vasıtasıyla insanlığın kanayan yarası Namjoon'ın Taehyung'ı evine bırakmakla kalmayıp geceyi onlarda geçireceğini öğrenmiştik.

Zannımca öğrendiği gerçeği rahatça hazmedebilme konforunu daha az önce açtığı, the green mile'ın sağlamayacağını bildiğinden,  10 things i hate about you izliyorduk. Sevgili Jungkook, canım benim, kalbimizin kanayan yarası Heath Lager abimizin, ışıklar içinde uyusun, o efsanevi serenat sahnesini büyük bir keyifle izlemesinin şokuyla cebelleşen şahsıma dönüp, bu sahneyi çok seviyorum demiş ve eklemişti. "Taehyung da öyle." 

Böylece, Jungkook'un bu sahnede neden gözlerinin dolduğu, can't take my eyes of you şarkısını tamamen ezbere bilen tek insan olması ve ne zaman Taehyung'ı tek başına bulsa sessiz sessiz söz konusu şarkıyı mırıldanması gibi bir takım konular açığa kavuşmuştu.

Jungkook harika bir oğlandı, elit gözükeceğim ayağına seksen yıl öncesinin filmlerine takılı kalmıyor, edebiyatı birkaç şiirinden gerisinin birçok kişi tarafından bilinmediği şairlerden ibaret var saymıyor ve ismi lazım değil baş harfi kahpe Namjoon gibi twitterda çay edebiyatı yapmıyordu. 

En önemlisi, Jungkook sırf birini sevdiği için, özelini taciz etme hakkını kendinde bulmuyor, yani öyle sabahlara kadar izinsizce Taehyung'ı dikizlemiyordu. Edward cullen abimizin, bizim oğlandan öğreneceği çok şey vardı.

Ve işte günlerimiz böyle geçti, çok da uzun sayılmayan hayatımın neyse ki ilk çeyreğinde tanışma şansına sahip olduğum Jungkook, beni dünyanın en şanslı kedisi olduğumu idrak ettiren bir lükse boğarken ve odamızın duvarları daima Taehyung'ın en sevdiği şarkılar ile çınlarken bir haftayı bitirmiştik.

Nihayet dudağındaki yara iyileşmiş Jungkook, takvimdeki kalp ile işaretlediği, Taehyung'ın dönüş tarihine bir öpücük attıktan sonra bana bakmış ve göz kırpmıştı.

"Seviyorum merkez."

Seviyordu merkez, iyi yürekli hayatının en delikanlı çağında Jungkook, Taehyung'ı sevilebilecek en delikanlı şekilde seviyordu.

•••

•••

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

•••

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

•••

Amerika başkanı dahil herkese haber verin bendeniz keçi kaçıran, aşabileceğini sandığı çöllerin ve delebileceğini sandığı dağların tepesine tepesine yıkılmasının ardından, hayreti muciptir ki hala hayatta. Esasında aklımda diyecek çok şey vardı ama nedense utandım. Aynen öyle.

Yorumlarınıza cevap veremediğim için gerçekten çok üzgünüm bi de utanıyorum, ama yemin olsun az önce hepsinden teker teker ekrandan ağrı özür diledim. Sadece, hepimizin mutlaka içinden geçmemiz gereken bir dönemin en başındaydım ve tek odak noktam hayatta kalmaktı. Yani en azından anneannemin antideprasanından otlanmadan günü tamamlamak.  Neyse ki şimdi burdayım, Mirkelam sunbaenimin, kıvrıl fakat kırılma mottosunun ışığında, günde bi fincan papatya çayı ile kotarabiliyorum hayatı.

Yorumlarınız ve diğer her şey için çok teşeklür ederim, hatarım affola.

•••

Pose S;2 B;4 ile içimde daima yara olacak kalacak ve hep güzel hatırlayacağım Candy'e sevgilerle.

İyi Yürekli Hayatımızın Delikanlı ÇağıWhere stories live. Discover now