37 - yağmur

5.9K 504 33
                                    

Adımlarını hızlandırarak yağmurdan kurtulmak için bir marketin tentesinin altına girdiklerinde başlarına örttükleri kabanını indirdi Taehyung, ıslanmış olan kabanı üzerinden çıkararak eline aldı ve sırtını market camına çevirerek yanında saçlarınd...

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Adımlarını hızlandırarak yağmurdan kurtulmak için bir marketin tentesinin altına girdiklerinde başlarına örttükleri kabanını indirdi Taehyung, ıslanmış olan kabanı üzerinden çıkararak eline aldı ve sırtını market camına çevirerek yanında saçlarındaki suları atmaya çabalayan Jeongguk’u izledi.

Kollarını onun siyah kabanı üzerinden beline dolayarak sevgilisini kendine doğru çekti, sırtını göğsüne yaslamasını sağladığında çenesini onun omzuna koydu ve gözlerini kapadı. ‘’Özür dilerim.’’ Diye mırıldandı, çatlayan sesi ile. Dudaklarını birbirine bastırdı, ağlamak istemiyordu fakat kendini berbat hissediyordu.

Bugün için her şey harika başlamıştı, ağlatacak kadar güzel olan Jeongguk’u evinden almış, uzun süredir gitmediği küçük restorana kadar beraber yürümüşlerdi. Dışı eski bir Kore evini hatırlatan restoranın bahçesi ışıklandırılmıştı ve her köşeye yerleştirilmiş ısıtıcılar ile soğuk havada bile açık alan sıcacıktı. Bir ısıtıcının hemen altında olan masaya yerleştiklerinde yüzündeki gülümsemeyi durduramıyordu küçük olan, geldikleri bu yere bayılmıştı. Daha önce kraliyet ailesine yemekler yapan bir soydan gelen yaşlı Bayan Kim onları karşılamış, Taehyung’un kahverengiye dönmüş saçlarını sevmişti.

Onlara güzel yemeklerinden getirmesi konusunda yanında çalışanlara söyledikten sonra ayrılarak genç çifti yalnız bırakmıştı. ‘’Üşümüyorsun, değil mi?’’ diye sordu Taehyung, buraya gelmek hakkında çok fazla düşünmüştü, asla küçük olanın üşümesini istemiyordu. ‘’Hayır, hyungie. Üşümüyorum.’’ Bakışlarını boş gül ağaçları üzerinde gezdirdi, ‘’Buraya baharda da gelmeliyiz.’’ Diye devam etti. Taehyung on başını sallayarak onaylamış ve yemekleri gelene kadar arkadaşları hakkında konuşmuşlar, okuldan bahsetmişler ve gülümsemeleri dudaklarından eksik olmamıştı.

Eski bir şarkı çalmaya başladığında ayağa kalkmıştı Taehyung, elini uzatarak Jeongguk’u da kaldırdığında büyük bir ağacın altına ilerlediler ve kollarını Jeongguk’un beline dolayarak kendine doğru çekti. Boynuna dolanan kollar ile gülümsedi, ‘’beni dansa kaldırdığına inanamıyorum.’’ Dedi etrafına bakarak. Kendileri dışında diğer uçta bir çift daha vardı ve bir aile ise restoranın içindeki kısmındaydı. Taehyung’un kollarında ona biraz daha yaklaştı ve başını onun omzuna koyarak daha çok sarıldı.

Dans etmek denemezdi buna, birbirine sıkıca sarılmış şekilde ileri geri sallanıyorlardı sadece. ‘’Sana bir şey yapmak istediğimi söylemiştim.’’ Dedi Taehyung, bu Jeongguk’un başını kaldırmasına ve bakışlarını birleştirmesine sebep oldu. Taehyung iç çekerek belindeki ellerinden birini kaldırdı, Jeongguk’un çenesine koydu ve sevdi orayı. Yavaşça yüzünü yaklaştırdı ve dudağının hemen altındaki bene dudaklarını bastırdı, uzun süre ayırmadı.

Yavaşça geri çekildiğinde Jeongguk’un yüzünde gördüğü gülümseme ile yanağına da minik bir öpücük bıraktı. ‘’O zaman ben de istediğimi yapabilirim.’’ Dedi Jeongguk, gülümsemesi genişlerken. Dudaklarını Taehyung’un burnunun ucundaki bene bastırdı, ardından derin bir nefes alıp verdi. Yüzünü yeniden Taehyung’un yüzüne yaklaştırarak alt dudağının kenarında kalan bene değdirdi, hemen geri çekti ve başını biraz önce sakladığı yere geri sakladığında büyük olanın dudakları arasından bir kıkırdama döküldü.

Güzel bir şekilde başlayan gece el ele tutuşmuş bir şekilde yürürken aniden yağmurun başlaması ile berbat etmiş gibiydi, kendilerini zor attıkları tentenin altındayken her şeyi batırdığını düşünüyordu Taehyung. Onu götürmek istediği bir yer daha vardı, etrafta taksi bile görünmüyordu ve daha küçük olan sormak istediği soruyu sormamıştı. Jeongguk kolları arasında dönerek yüzlerinin birbirine dönmesini sağladı. Büyüğünün düşmüş yüzünü gördüğünde kendini kötü hissetti Jeongguk, ‘’Sen yanımda olduğun sürece hiçbir şey umurumda değil.’’ Dedi, elini Taehyung’un yüzüne koyarak yanağını okşadı.

‘’Gerçekten umurumda değil.’’

Taehyung kollarını sıkılaştırarak sarıldı küçüğüne, onun kollarını boynuna dolaması ile dudaklarını Jeongguk’un boynuna değdirdi. Kokusunu içine çekti, öptü ve geri çekildiğinde dudaklarının üzerine minik bir öpücük bıraktı. Geri çekilmek için hareketlendiğinde Jeongguk onu bırakmadı, dudaklarını ayırdı, Taehyung’un üst dudağını dudakları arasına alarak öptü.

Öpüşmeleri yavaş, sadece birbirini hissetmekten ibaretti; Taehyung kolları arasında titreyen bedeni daha sıkı sardı, dudakları yavaşça birbirinden ayrıldığında alnını birleştirdi ve burnunun ucuna son bir öpücük bıraktı. ‘’Jeon Jeongguk…’’ diye fısıldadı, dudaklarına doğru. Sıcak nefesleri birbirine karışıyordu ve her an ölecekmiş gibi hissediyordu.

‘’Sevgilim olur musun?’’

Jeongguk’un yanağından yaşlar dökülürken başını salladı, ‘’Olurum, hyungie.’’ Diye mırıldandı tatlı sesiyle. Kolları arasında kaybolurken Taehyung’un dinmesini ümit ettiği yağmur daha da hızlanmıştı. ‘’Markete girip muzlu süt içelim mi?’’ Taehyung’un sorusuyla heyecanla başını salladı ve ellerini birbirine kenetleyerek markete girdiler, masanın iki tarafına karşılıklı oturarak muzlu sütlerine pipetlerini batırdılar.

Taehyung masanın üzerine Jeongguk’un boşta olan elinin parmaklarını okşarken ‘’Busan’dan ne zaman döneceksin?’’ diye sordu küçüğüne, bitmiş olan muzlu sütün kutusunu masanın üzerine bıraktıktan sonra tek elini tutmuş olan Taehyung’un ellerinin üzerine koydu elini. ‘’On gün kalacağım. Sana mesaj atarım, ararım, görüntülü konuşuruz. Özlemene izin vermeyeceğim.’’ Dedi ellerini sıkarken. ‘’Ben döndükten sonra hyunglarımla tanışmak ister misin?’’ Tereddütle sordu Jeongguk, erken miydi? Sadece arkadaş olarak tanışsınlar ve kaynaşsınlar istiyordu. ‘’Elbette, belki Jimin ve Hoseok hyung da tanışmak ister. Büyük bir buluşma ayarlarız.’’ Taehyung karşısındaki çocuğun gülümsemesi için her şeyi yapabileceğini düşündü o an, başı hafif eğilmişti ve dişleri öndeydi.

Elini onun çenesine koyarak okşadı, ‘’Çok güzelsin Jeongguk, sana bakmaya bile doyamıyorum.’’ Diye fısıldandı, yanağını okşadıktan sonra yeniden ellerini birleştirdi. ‘’Sana karşı bir şeyler hissetmeye başladığımda… Bu duruma geleceğimiz aklımın ucundan bile geçmemişti, hyung. Baksana… Ellerimi tutuyorsun ve ben ölecek gibi hissediyorum.’’ Gülümsedi ona Taehyung, eğildi ve Jeongguk’un avuç içlerini öptü. ‘’Ellerini hiç bırakmayacağım, sevgilim.’’ Diye mırıldandı, beraber ayağa kalkamadan önce.

Yağmur durmuştu fakat Taehyung’un planladığı yere gitmek ve geri dönmek çok fazla uzun sürecekti, defalarca özür diledi Jeongguk’tan eve dönüş yolunda. Jeongguk’un kaldığı apartmanın önüne geldiklerinde küçüğüne sarıldı, ona dolanan kollar ise daha da sıktı ve bu Jeongguk’un dudakları arasından kıkırtıların kaçmasına sebep oldu. Birbirinden ayrıldıklarında ‘’Seni çok seviyorum, Jeongguk.’’ Diye mırıldandı Taehyung, alınlarını birleştirdi kolları güzel sevgilisinin beline sarılıyken.

‘’Ben de seni seviyorum, sevgilim.’’

Jeongguk ilk kez bu kelimeyi kullanıyordu yüzüne karşı, hayatında hiçbir şey bu kadar doğru hissettirmemişti onu. Dudaklarına bırakılan küçük öpücük ile kıkırdadı ve ‘’Üşüme haydi, git.’’ Dedi Taehyung’a. Ondan ayrılmaya niyeti olmayan sevgilisi son kez dudaklarını birbirine değdirdikten sonra kolları arasından sıyrıldı Jeongguk’un. ‘’İyi geceler, sevgilim.’’ Diye mırıldandıktan sonra ellerini öptü ve küçüğü de yanağına minik bir öpücük bıraktı kendi gibi… Onun apartmana girişini izledikten sonra ellerini kabanının cebine koydu ve arkasını dönerek yeniden yağmaya başlamış yağmurun altında ilerledi evine doğru.

Piano Forest | TaekookWhere stories live. Discover now