Evi yeni aldığımızda Fatih bir arkadaşının güvenlik şirketi açtığını ve ona destek olmam gerektiğini söyleyip hiç kimsenin yaşamadığı eve zorla gizli kamera taktırmıştı. Kameralardan haberi olmayan Berkay, hiç rahatsız olmadan evin içinde koluna taktığı kız ile istediği gibi hareketler yapıyordu. Ve bu kameralar gördüklerini şuan Berkay başta olmakla misafirlere tüm çıplaklığı ile gösteriyordu.

Her kesin ayıplar gibi sesleri geldiğinde Feyza tekrar kamerayı yaklaştırıp Berkayın bembeyaz kesilmiş yüzünü çekti. "Nasıl mal gibi kaldığını gördün mü?" diye keyifle sordu.

Büyük ekrandaki görüntü gidip yerini tekrar bana bıraktı. "Evet Berkaycığım, süprizimi beğendin mi? Umarım beğenmişsindir. Vallahi öyle bir halt yemişsin ki, bu haltı yiyen sen başta olmakla hepimize çok büyük bir süpriz oldu. O sosyete gülü anana da söyle, ki muhtemelen şuan kendisi de beni duyuyordur, evet Sevda hanım sana diyorum" dediğimde koltuğa oturmuş başını tutan Sevda hanımın solgun yüzünü yaklaştırdı kamera.

Yanındaki kız - herhalde Gizemdi- bir yandan elindeki dergiyi onun yüzene sallayıp bir yandan da su vermeye çalışırken o elinin tersi ile bardağı itmişti. Doğrulup söyleyeceklerimi bekledi.

"Bizim birlikte olmamıza karşı çıkmakta çok haklıydın, Berkay ile ben bir birimize hiç yakışmıyorduk. Şerefsiz oğlunun yanına yakışan kişiler orada burada düşüp kalktığı kaşarlar ola bilirdi sadece. E tabi ben ona bir kaç beden büyük gelmiştim" dediğimde Sevda hanım başını tutup tekrar bayılma moduna geçmişti. Kimsenin onu umursamaması da ayrı bir komediydi.

Dudaklarımı ıslatıp "Sana da son bir sözüm var Berkay" dedim ve tüm dişlerimi gösterecek şekilde sırıttım "Allah belanı versin orospu çocuğu".

Davetlilerden şaşklınlık dolu nidalar, Feyzanın kıkırdayışı, Savda hanımın ayılıp tekrar bayılması, Berkayın sinir krizi geçirecek duruma gelmesi, annemle babamın bir köşeye çekilip kendilerine gelme çabaları... aşk hayatımda olduğu gibi düğünüm de tam bir fiyasko ile sonuçlanmıştı.

"A unutmadan" dediğimde her kes susup ekrandaki yansımama bakmıştı. Oturduğum yatağın kenarına yasladığım tabloyu alıp kucağıma koydum. Tablo yüzümü kapatırken başımı yana eğip kameraya baktım. "Bu senin aylarca aradığın, bulduğunda ise gözünü kırpmadan yedi yüz bin dolar verip de aldığın tablo değil mi?" diye sordum yalancı şaşkınlıkla.

"Şerefsiz piç kurusu olman yetmezmiş gibi bir de böyle bok gibi tabloya yedi yüz bin dolar bayılacak kadar da aptalmışsın" yüzümü buruşturarak dedim. "Bence ressam bu eserinde duyguyu insanlara tam geçememiş. Bekle ben şimdi hallediyorum" deyip arkama sakladığım bıçağı aldım. Bu sırada Berkay "hayır, yapma!" diye bağırmıştı. Onu dinleyen kim? Bıcağı elimde döndürüp yüzümdeki keyifli sırıtma ile tabloyu paramparça ettim.

"İşte şimdi oldu" dedim ve kameraya bakıp göz kırptım. Nihayet ekrandaki görüntüm kaybolduğunda görevlendirdiğimiz adamlardan biri elindeki paket ile Berkaya yaklaştı ve "bu sizin için efendim" dedi. Berkay kaşlarını çatıp paketi adamın elinden aldı ve ambalajını parçalayarak açtı. Gördüğü şey karşısında "Lan!" diye ağlamaklı ses ile bağırdı. Kendini tutamayıp elindeki hediyemi- kendisi büyük bir zevkle parçaladığım tablo olur- yere attı.

Son olarak ise Fatih girdi kadraja. Berkayın yakasından çektiği gibi burnuna kafa attı. Bağırışlar, falanlar, filanlar. Berkay doğrulduğunda ise çok değerli yapışık ikiz kuzenim tüm gücü ile Berkayın karnına tekme savurdu ve onu özel çiçekler ile süslenmiş havuzun soğuk sularına attı.

"Abi çok iyi ya" diyen Feyzanın keyifli sesinden sonra video sona ermişti. Telefonumu kapatıp yolun kenarına attım. Eğer yakalanmak istemiyorsam telefon sinyalimi de ortadan kaldırmalıydım, değil mi?

Yolculuk:Aşk (ASKIYA ALINDI)Where stories live. Discover now