ALDATMA 8. BÖLÜM ( GEÇMİŞ )

2.9K 72 20
                                    

Sabah:
Sabah uyandığım da koltukta uyuyordum, ah sırtım çok ağrıyor. Aklıma dün gece geldi ve gözümden bir damla yaş düştü. Bugün min ji ile boşanıcaktık. Ben boşanmak istemiyorum. Bugün mahkemede ona pişman olduğumu, acı çektiğimi, onu özlediğimi her şeyi söyleyeceğim. En azından onunla olan bağımızı sonsuza kadar koparmadan önce, nasıl hissettiğimi açıklamalıyım.
Saate baktığım da saat 10:30'du. Kahvaltımı yapayım, sonra da üstümü değiştireyim. 1 kaç tane yumurta alıp omlet yaptım. Önceden benim kahvaltıda omleti çok sevdiğim için min ji yapardı. Omleti yaparken aklıma min ji ile evlendiğimizin 2. Günü sabah min ji'nin bana omlet yaptığı zamanı hatırladım. O gün uyamdığımda burnuma gelen güzel kokular ile aşağıya inip mutfağa gitmiştim. Mutfakta bana arkası dönük, omlet yapan hayatımın aşkı vardı. Peki artık onun hayatının aşkımıydım ben. Min ji ye yavaşça yaklaşıp, arkasından ona sarıldım. İlk korkup yerinden sıçradı ama sonra ben onun kulağına " seni seviyorum " diyince ben olduğumu anlamıştı. Peki artık o beni seviyormuydu. Biz eskisi gibi olabilirmiyiz, böyle bir şansımız varmı. Ben eskisi gibi sabahları yanımda ki muhteşem koku ile uyanacakmıyım ( o koku min ji  ). İşten eve geldiğimde beni muhteşem bir masa ile karşılayacak biri olacak mı. Geceleri sım sıkı sarılıp, saçlarına öpücük kondura bilecekmiyim. Hayır, bunların hiç biri olmayacak. Ben onun kalbini çok ağır bir yarayla kırdım. Pardon kırmadım, parçaladım. Tuz, buz ettim. Ama o kalbini tamir edicek birini buldu. Min ji, o çocukla beraber çok mutlu ve bende onun mutlu olmasını istiyorum. Umarım hep mutlu olursun min ji. Elimdeki tavaya baktığım da omlet yanmıştı. Ah cidden, ben min ji olmadan hiç bir şey yapamıyorum. Neyse tost yapayım. Tostlarım olunca hemen yedim ve üstümü değiştirmeye gittim. Dolabın en arka kısmındaki kutuyu alıp açtım. Orad ile ilk tanıştığımızda giydiğim kıyafetim vardı. Zaten biz onunla ilk görüşte aşk yaşamıştık, sonu iyi olmayan bir aşk. Kutuya baktığımda min ji'nin giydiği kıyafette vardı. Biz önceden bir birimize bir söz vermiştik.
Söz:
Mj: ya jungkook, biz bu kıyafetleri saklıyalım mı.
Jk: neden, min ji.
Mj: jungkook, bak hadi bir birimize bir söz verelim.
Jk: tamam.
Mj: jungkook, ne olursa olsun bir gün ayrıldığımız da bu kıyafetleri giyelim. Bu kıyafetler bizim aşkımızın başlangıcında ve aşkımızın sonunda rol alsınlar. Ama umarım asla ayrılmayız ve onlar da böyle bir rolü oynamazlar.
Dedi ve serçe parmağını benimkine doladı ve baş parmaklarımızı bir birine değdirdi. ( korelilerin söz verirken ki yaptıkları )
Sonra kıyafetleri alıp kutuya koyup dolaba koymuştuk.
Söz den son:
Ben çok kötü biriyim, o böyle bit şey olueirsa demişti ve olmuştu da. Ama sonunda umarım böyle bir şey olmaz dedi. Ama oldu hepsi benim suçum. Kendimden nefret ediyorum. Neden böyle biriyim ben, neden. Neden onu hep üzüyorum. Kutunun altında min ji ile ilk karşılaşmamızda ki resmimiz vardı. Bunu min ji'nin arkadaşları çekmişti, üstelik min ji'nin çizdiği gün batımı resmi, ve ilk çift bilekliklerimiz vardı.
İlk karşılaşma:
Ben han nehrine gitmiştim, oradaki banklardan birine oturdum ve orada güneşin batışını izledim. Sonra yanımda ki banktan sesler gelmeye başaldı. O tarafa baktığım da kalbim öyle bir hızla attı ki. Maratona koşuyor zannettim. Yanımdaki bankta 3 kişi oturuyordu. Hiç farketmemiştim burada olduklarını. 2 kız 1 erkek vardı, erkek kızlara espriler yapıp güldürmeye çalışıyordu. Kızlardan biri gülüyordu ama diğer kız benim gibi ciddi bir şekilde gün batımını izleyip resmini çiziyordu. O kız çok güzeldi, ona baktıkça kalbim çok hızlı atıyordu. Sonra yanındaki erkek ve kız markete gideceklerini söyleyip gittiler. Ben onlar gittikten sonra bakışlarımı gün batımından alıp o kıza yönlendirdim. Kız bana bakmıyordu, sadece gün batımını izliyordu. O da benim gibi gün batımını seviyordu. Sonra kız bi anda bana bakınca, onun o gün batımında ışıl ışıl parlayan kahverengi gözlerine baktım. O çok güzel ve derin bakıyordu. İşte o an anladım ki bu kıza aşık olmuştum.
İlk karşılaşma da min ji'den:
Arkadaşlarıma gün batımını izlemek istediğimi söyledim. Onlarda benimle beraber han nehrine geldiler. Oradan gün batımı çok güzel görünüyordu. Hemen çantamdan kalem ve kağıt çıkarıp rsmini çizmeye başladım. Arkadaşlarım espri yapıp güşüyorlardı ama ben gün batımını ciddiyetle izliyordum. Ama içimde tuhaf bir his vardı sanki biri tarafından izleniyormuş gibi. Neyse dedim ve gün batımını çizmeye devam ettim. Arkadaşlarım markete gideceklerini söylediler. Bende o sırada sessiz sakin bir ortamda rahatça gün batımını izlemeye başladım. Ama içimdeki izlendiğim hissi git gide artıyordu. Sonra merak edip sağ tarafıma baktığımda çok yakışıklı biri bana bakıyordu. Bende ona bakmaya başladım, onun gözleri çok güzeldi. Ve o güzel gözleri ile bana derin derin bakarken kalbim çok hızlı atmaya başladı. Neden böyle oluyordu, o adamı tanımıyorum bile. Adam bana hâlâ öyle bakıyordu bende ona. Onra adamın o derin bakan gözleri artık derin bakmıyoru çünkü artık aşk dolu bakıyordu. Resmen gözlerinden kalp çıkacak zanmettim. Aslında bende ona öle bakıyordum. O adama aşık mı olmuştum, onun o gözleri beni bu kadar çok mu etkilemişti. İçimdeki his sen ömrünü bu adamla geçiriceksin diyordu, ama ben nasıl daha tanımadığım birine aşık olabiliyorum. Hayatında aşkı hiç tatmamış biri nasıl bu kadar çabuk aşık olabilirki.
Yazar'dan:
Genç kız ve genç oğlan bir birlerine aşkla bakıyorlardı. İkiside biliyorlardı bir birlerine aşık olduklarını, ama nasıl bu kadar çabuk olduğunu bilmiyorlardı. Çünkü ikisi de aşkı hiç tatmamışlardı, onlar aşk nedir daha onu bilmiyorlardı fakat şimdi ikiside aşık olmuşlardı. Hemde ilk görüşte aşk. Onlar bir birlerine aşkla bakarken genç kızın arkadaşları onları öyle görünce onların fotoğraflarını çekmişlerdi. Arkadaşları genç kıza mesaj atıp, acil bir işlerinin olduğunu söylemişlerdi. Genç kız onların burda olmamasına sevinmişti, çünkü onlar orada olursa genç kız o adama daha fazla bakma şansını yakalayamazdı. Belki de hiç bakamayacaktı. Onlar güneş tamamen batana kadar ne konuştular, ne de gittiler. Sadece bir birlerine baktılar, onların aşkı gözlerinde başladı. İkiside bir birlerinin ilk gözlerine büyülenmişlerdi. Onlar artık aşk'ın ne olduğunu tamamen öğrenmişlerdi.
İlk karşılaşma son:
O anıları aklıma getirdikçe daha da üzülüyorum, bizim bu kadar anımızı ben yok ettim. Ben aşkı ilk defa tattığım kişiye böyle yaparak ikimizin de aşkını yok ettim. Kutudaki bütün her şeyi çıkardım, o kıyafetleri giydim. O fotoğrafı ve onun gün batımını çizdiği resmi aldım. Ve evden çıktım, daha mahkemenin başlamasına 2 saat vardı ama benim çıkmam gerek. Daha min ji'nin yanına gidiceğim. Onunla olan bu sözümü tutmalıyım.
Min ji'den
Sabah uyandığımdan beri tae yi göremedim. Nedeni çok acil bir toplantısı çıkmış. Ama iyiki mahkemeye yetişicek. Uyandığımdan beri kahvaltı da yapmadım. Mutfağa gittim ve hızla omlet yapmaya başaldım. O an aklıma jungkook ile evlendiğimizin 2. Günü sabah ona yaptığım omlet fln aklıma geldi. Ah cidden şimdi bu güzel anılar aklıma giricek ve jungkook'dan boşanmak istemiyecem değil mi. Yok ya ben kesinlikle boşanıcam ondan. Off ben niye omlet yapıyorum ki, tost yapayım bitsin işte.
Dedim ve tost yaptım. Onu yedikten sonra mahkemeye 1 saat kaldığını gördüm. Tam üstümü değiştirmek için odaya çıkıcaktım ki zil çaldı. Hemen koşarak kapıyı açtım, kesin tae geldi. Kapıyı açıp baktığımda yüzümdeki gülümseme soldu. O kişi jungkook'du.
Mj: neden geldin.
Jk: içeri geçebilirmiyim bir şey konuşacağım da.
Mj: off peki, gel.
Dedim ve onu içeri aldım. O hemen koltuğa oturdu, elinde de bir kutu vardı. Ama, ama bu kutu, aklıma jungkook ile verdiğimiz söz geldi ve gözümden bir damla yaş düştü. Vay be o zamanlar nasıl iyiymişiz be, peki şimdi. Asla eskisi gibi olamyacak durumdayız. Bugün boşanıcaz mesela. Boşanmak, asla geri düzelmemek demektir. Jungkook benim gözümden düşen yaşı görünce ayağa kalktı ve tam bana sarılıcakken onu ittim.
Mj: neden geldin!! Ha bu seferde boşanmadan önce mi sürtük diyeceksin.
Jk: bak min ji otu önce bi konuşalım. Sana söyleyeceklerim var.
Hiçbir şey demeden karşısındaki koltuğa oturdum. O önce kafasını eğip biraz yere baktı ve sonra.
Jk: min ji, ben özür dilerim. Sen haklıynışsın hameul tam bir sürtükmüş.
Mj: daha yeni anlaman çok kötü. Yazık!
Jk: bak min ji, senin beni affetmeni istemeyeceğim çünkü asla etmeyeceksin biliyorum. Benden nefret etme de demeyeceğim, boşanmayalım da demeyeceğim, çünkü senin kalbin artık başkasında. Min ji, sizin aşkınız bizim aşkımız gibi olmasın. Bizim ki de ilk görüşte aşktı ama sonu kötü biten ilk görüşte aşk. Umarım sizin ki iyi sonla biter. Hep mutlu olun.
O böyle dediğinde şaşırdım, benim onu affetmem için yalvaracağını zannetmiştim ama o bu konuda hiç bir şey demedi.
Jk: pişman mıyım diye sorarsn sonra, evet pişmanım hemde it gibi.
Ben ona şaşkın bir şekilde bakarken o kafasını eğdi ve yere bakmaya başladı. Sonra
Jk: bu kutuyu hatırladın değil mi.
Mj: hatırlamazmıyım. Önceden söz vermiştik, aşkımızın başlangıcında da bu kıyafetler rol alsın, sonunda da. Ama hiç aşkımızın sonu olmasını istemiyorduk. Jungkook bu kadar kısa sürede çok şey yaşadık. Üzüldük, sevindik, kalp kırıklıklarımız çok oldu en azından benim, kalbimizi tamir edenler de oldu. Bizim hikayemiz buraya kadarmış gerçekten. Biliyormusun, o gün beni aldattığını öğrendikten sonra bir daha asla aşık olmam demiştim ama tae ye oldum hemde deli gibi aşığım ona.
Jk: min ji bende asla senden başkasına aşık olmam demiştim ama oldum, işte hayat sürprizlerle dolu.
Mj: keşke sürprizi, kalbimi mahvedicek kadar kötü olmasaydı.
Jk: min ji, seni hâlâ seviyorum.
O böyle diyince ben sessiz kalmayı tercih ettim, çünkü hiçbir şey demek istemiyorum.
Jk: min ji, sessiz kalmana gerek yok, beni sevmediğini biliyorum. Bunu açık açık söyleyebilirsin. Sende benim senin kalbini kırdığım gibi kırabilirsin. Bu, bu senin hakkın.
Jungkook öyle diyince üzüldüm. Onun bu kadar perişan olması beni üzdü. Kalbimi kırabilirsn dediğinde, kalbim sakın yapma derken, beynim kır kalbini, o seninkini nasıl kırdıysa sende onunkini kır, diyor. Ben bundan sonra hep aklımın seçimlerini kullanıyordum. Tıpkı kalbim jungkook için ağlarken, beynim artık kalbimin tae için atmasını istiyordu, ve beynimin bu şeçimi doğrulandı. Peki şu an hangisini dinlemeliyim, beynim mi, kalbim mi.
Mj: jungkook, ben seni sevmiyorum. Ama nefret te etmiyorum, sana karşı hiçbir duygu beslemiyorum. Kalbim de, duygularım da hepsi artık tae ye ait. Sen kendine ait bir şey bırakmadın.
Evet birkez daha beynimi dinledim. Ama sanırım kalbini çok kırdım. Çünkü jungkook'un gözünden bir damla yaş düştü. O an işte sanki o gözyaşı benim kalbime düşmüş gibi oldu. Şu an keşke kalbimi dinleseydim diyorum. Ama olan oldu artık.
Mj: bak jungkook biz geri dönüşü olmayan bir yola girdik, ama beraber girmedik. İkimiz de ayrı şeritlerdeyiz. Ve bu yolun sonunda tamamen ayrılıp, bağlarımızın kopması var.
Jk: biliyorum, yaptıklarımın geri dönüşü yok. Ve seninle gerçekten de bo-bo-boşanmalıyız.
Boşanmalıyız derken çok zorlandı, sesi titredi, kekeledi. O da benim gibi zor durumda. Şu an kalbim çok acıyor.
Jungkook'un yanına oturdum, ve elindeki kutuyu alıp açtım. Orada ilk karşılaştığımız zaman da giydiğimiz kıyafet vardı. Sonra arkadaşlarımın gizlice çektiği fotoğrafımız benim çizdiğim gün batımı resmi ve çift bilekliklerimiz.

aldatma ( jungkook ile hayal et ) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin