prologue

97 14 5
                                    

Thomas, yüksek sesli müzik sebebiyle o gece şiddetli baş ağrılarından birini daha çekeceğine emindi. Fakat bir kere kabul etmişti işte, gecenin sonuna dek buraya mahkum olduğunu biliyordu.

Çok değil, yalnızca birkaç saat öncesinde sınıf arkadaşı Aris onu akşam okulda olacak partiye gelmesi için ikna etmeye çalışıyordu. Thomas bu ısrarlara daha fazla katlanamayacağını anladığında teklifini oldukça büyük bir oflama eşliğinde kabul etmişti. Neden bu kadar ısrar ettiğini de anladığı söylenemezdi gerçi, pek yakın sayılmazlardı. En azından Thomas'a göre. Ve şimdi partinin tam ortasında, ufak masanın başında ayakta dikiliyordu. Henüz parti başlayalı kaç saat olmuştu? Yarım saat? Belki de bir?

"Hey, Thomas! Neden acı çekiyormuş gibi davranıyorsun?"

Kalabalığın arasından birilerine çarpmayı umursamadan geçen Aris masanın diğer tarafında durmuştu. Henüz partinin başlarında olmalarına rağmen kafayı bulmuş gibi görünüyordu.

"Bilemiyorum, belki de gerçekten acı çektiğim içindir?"

Thomas alaylı bir tavırla söylenmesinin hemen ardından dirseklerini masaya yaslamış, hafifçe öne eğilmişti.

"Oturacak bir yer olsa bu parti biraz daha çekilebilir hale gelirdi."

"Derdin bu muydu yani? Beni takip et Tom."

Aris bu söylediklerinden hemen sonra kalabalığın arasına yeniden karışırken Thomas derin bir nefes almış, kafasını hafifçe iki yana sallayarak insanların arasından dikkatlice sıyrılmaya koyulmuştu. Kısa boylu çocuğu gözden kaçırmamak için hızını biraz arttırmaya karar verdiğinde çocuğun soyunma odasının önünde durması fikrini değiştirmesine neden olmuştu. Kapıyı açarken adeta reverans yapar gibi eğilmiş, elini içeriyi gösterecek şekilde uzatmıştı.

"Keyfine bak."

Thomas, Aris'in bu hareketine karşı gözlerini devirmiş, şişirdiği yanakları ve kaldırdığı kaşlarıyla kısa bir süre soyunma odasında göz gezdirmişti. Soyunma odası, okul zamanı içerisinde en nefret ettiği yer olabilirdi. Ama şimdi en sevdiği yerlerden biri hâline gelmek üzereydi. Dışarıya kıyasla kesinlikle çok daha sessizdi, üstelik oturacak banklar da vardı. İçeri girdiğinde ellerini beline koyup ağır ağır kendi etrafında bir tur dönmüştü.

"Sanırım burası en sevdiğim mekânlar arasına girmek üzere."

Aris alaylı bir gülüş eşliğinde konuşmak için dudaklarını araladığında telefonunun çalması duraksamasına sebep olmuştu. Cebinden çıkardığı telefonun ekranına göz ucuyla bakmış, kapıyı tekrardan kapatmak için harekete geçmişti.

"Öyle olacağından eminim, Tom."

Kapanan kapıyla eş zamanlı olarak en yakınındaki banka kendini bırakan Thomas başını ardında kalan duvara yaslamıştı. Küçüklüğünden beri gürültülü yerlerden hoşlandığı söylenemezdi. Değişmeyen yanlarından biri de buydu.

Aris'in gitmesinin üzerinden yaklaşık yarım saat geçmiş olmalıydı. Bu yarım saat boyunca yüzündeki hafif tebessümle birlikte hiçbir şey yapmadan oturmak Thomas'a oldukça iyi gelmişti. Partinin bitmesine fazla bir zaman kalmadığını umuyordu. Her ne kadar sessizliği ve hiçbir şey yapmadan oturmayı sevse de bir süre sonra bunlar da sıkıcı bir hâl alıyordu. Kapının önünden gelen gülüşme sesleri düşüncelerini bir kenara bırakmasını sağladığında Thomas, oturuşunu az da olsa düzeltmiş ve bakışlarını kapıya yöneltmişti. Kapıyı açan çocukla gözleri buluştuğunda çoktan küfürleri sıralamaya başlamıştı. Elbette ki içinden, bu küfürleri dışından söylemiş olmak biraz aklı olan kimsenin yapacağı iş değildi. Çocuk üst sınıflardandı, tanıyordu. Ufak da olsa bir muhabbetleri olmuştu fakat içeriği pek hoş sayılmazdı.

"Bakın burada kim varmış!"

Gülümseyerek içeri giren çocuğun hemen ardında iki arkadaşı daha vardı. Thomas tatsız anlar yaşanmasını istemiyordu ama genelde sataşmak dışında herhangi bir şey için onunla konuşmazlardı. Okulda sessizdi, gününün neredeyse tamamını bir şeyler karalayarak geçirirdi. Vaktini yalnız başına harcamayı tercih ederdi, istese arkadaş edinebileceğini biliyordu fakat buna yanaşmıyordu. Ne yazık ki bu özellikleri onu, uğraşılmak için ideal kişi pozisyonuna sokuyordu.

"Seni buralarda görmek büyük şeref."

Bıkkınlıkla bir nefes verip oturduğu yerden kalkan Thomas, hiçbir şey söylemeden kapıya yönelmişti. Çocuklardan biri, onu omuzlarından tutup duvara çarpana dek her şey iyi gidiyordu.

"Cevap vermeden öylece gidecek miydin yani?"

Tanıdık sayılmasına rağmen ismini bilmediği çocuk başını olumsuzca iki yana salladıktan sonra sesli bir nefes vermişti.

"Çok yazık."

Thomas daha ne olduğunu anlayamadan karnına gelen yumrukla iki büklüm olmuştu. Diğer iki çocuk onu zorluk çıkarmaması adına kollarından tuttuğunda karşısındaki sarışın, gülümseyerek yumruğunu yeniden havaya kaldırmıştı. İşte tam da bu andan sonra, işler çığrından çıkmıştı. Thomas gözlerini kapatmadan önce, son gördüğü yüzüne yaklaşmakta olan yumruktu. Gözlerini sıkıca yumup diğer iki çocuktan kurtulmak için çabalamış, bunun boş bir uğraş olduğunu anladığındaysa bağırmıştı. Tüm gücüyle, sadece bu anın sona ermesini umarak bağırmıştı. Öyle ki, bu bağırışın hemen ardından şiddetli baş ağrılarından biri daha kendini göstermişti. Buna ek olarak kulaklarındaki çınlama vardı bir de. Güçlü bir hava dalgası bedenini titrettiğinde, oldukça boğuk gelen sesleri duymuştu. Bağırışlar, yardım çığlıkları, bir şeylerin yıkılması, sessizlik. Kulaklarındaki çınlama da dahil olmak üzere her şey susmuştu bir anda.

Bütün bu karmaşanın arasında Thomas biraz geç de olsa varlığını hissedemediği üç çocuğu fark etmişti. Kollarını tutan eller artık yoktu. Ve en önemlisi, yüzüne gelmesini beklediği yumruk gelmemişti.

Neler olduğunu görmek için gözlerini araladığında, bacaklarının onu daha fazla taşıyamayacağını hissederek yavaşça yere çökmüştü. Duvarlar yıkılmıştı, etraf toz içindeydi. Yerlerde cam kırıkları vardı. Çocukların nerede olabileceğini düşündü. Bu sesleri duyduklarında kaçmış olmalılardı. Havada sis etkisi bırakan toz kısa bir zaman içinde dağılmaya başladığında Thomas, biraz ilerisindeki kırmızı birikintiyi görmüştü, hemen üzerinde yatan çocukla birlikte. Diğer iki çocuğu hâlâ göremiyordu. Ama bu gördüğünden sonra, bunu istediği de söylenemezdi. Gözlerini kanlar içindeki çocuktan alamazken neden kendisinin bu yıkılmış odanın içerisinde sapasağlam bir şekilde durduğunu düşünüyordu. Yaptığı şeyin farkına vardığında ise, bir küfür mırıldanmaktan kendisini alamamıştı.

"Siktir."

us  ➳ dylmasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin