SEN 9. Bölüm

7.7K 420 82
                                    

Bölüm 9

Kapalı gözkapaklarının üzerine düşen ışık onu rahatsız ediyordu. Batma hissini engelleyebilmek için gözlerini biraz daha yumdu. Bir şey için uyanması gerektiğini biliyordu. Uykuya dalmadan önce aklında bu düşünce vardı. Hayır. Bir toplantısı yoktu. Hayır. Önemli bir görüşmesi de yoktu. Ama bir şey vardı. Erkenden uyanması ve yapması gereken bir şey! Tatlı bir uyku ve uyanıklılık halinde olması zorunluluğu ile boğuşurken, sonunda gözlerini açtı. Nasılsa sımsıkı yumması da bir işe yaramamıştı.

Işık doğrudan kirpiklerinin arasından gözlerine çarptı. Gün ışığı, tepeden sarkan basit lambadan gelen ışıkla karışmadığına göre şafak henüz sökmemişti. Ki böyle bir lamba kendi evinin hiçbir odasında yoktu! Kaliteye düşkün olan bir abisi vardı ve bu lamba, onun için kiler lambası bile olamayacak kadar basitti. O zaman kendi yatağında da değildi! Demir neredeydi?

Aydınlığa alışabilmek için gözkapakları birkaç kez titreşti. Karşısında bir şey duruyordu. Olağan olmayan, ama henüz algısının yakalayamadığı bir şey… Gözlerini ovuşturdu ve karşısında duran şeye tekrar baktığında gözkapakları bu defa afallamayla birkaç kez kırpıştı. Göğsünün üzerinde duran şey gerçekten bir ayak olabilir miydi? Narin bir yapısı olan ve hatırı sayılır derecede büyük olan bir ayak.

Zihninde bir gece önceye ait olan sözler aniden yankılandığında hafifçe güldü. Nerede ve kimin yatağında olduğunu hatırladı. Kadının ayağı göğsünün üzerini sevmiş gibi, topuğu hafifçe teninde oynaştı. Parmaklar dans eder gibi kıvrıldı ve topuk göğsünü ezerek tekrar oynaştı. Demir sırıttı. Hemen ardından ifadesi donuk bir hal aldı. Delirmiş olmalıydı! Yoksa henüz şafak sökmemişken bir ayakla bakışıyor ve çok harika bir şey olmuş gibi sırıtıyor olmazdı.

Demir ayağı göğsünden kaldırmak için elini uzattığında hafifçe kıpırdandı ve daha o dokunmadan genç kadın yan dönerek ayağını çekti. İki hafta önce geceyi bir kadınla – hem de aynı yatakta- geçireceğini söyleyen biri olsaydı, ona kafayı üşüttüğünü söylerdi. Ama işte geceyi Süheyla’nın yatağında, onunla birlikte geçirmişti. Ve kabul etmek istemese de bundan hoşlanmıştı. Derin bir iç çekip usulca doğruldu.

Ve gözleri anında kıvırcık bir yumaktan başka bir şey olmayan saçlarına takıldı. Zaten saçından başka bir şey görmek mümkün değildi. Elini arasına sokarsa muhtemelen kaybolurdu ve o eli aramak için üç güne ihtiyacı olurdu. Nasıl bir saç tipiydi bu böyle? Genç adamın gözleri kıvırcık yumaktan aşağıya kaydı. Gri renkli tişörtü sırtının ortasına kadar sıyrılmış, tenini açıkta bırakmıştı. Ve Demir gözlerini kaçırmaya bile gerek görmeden o açıklığı usulsüzce izledi. Teninin rengi, ışıkla yıkadığında altın gibi parlıyordu. Kadının kusursuz bir vücudu vardı. Zarif hatları incecik belinden yukarıya doğru tırmanıyordu.

Uzun sırtında sanatsal bir dokunuş kadar göz alıcı bir kavis vardı. Ama gözlerini ondan alamamasının nedeni bunların hiç biri değildi. Kalçasında, o iki gamzenin ortasındaki ilginç doğum lekesiydi. Ancak ilahi bir el böylesine kusursuz bir dokunuş yapabilirdi. Yıldız şeklindeydi. Daha çok denizyıldızı gibi görünüyordu.

Demir, nefes almayı bıraktığının farkına vardığında derin bir iç çekti. Birine arzu duymayalı o kadar çok yıl olmuştu ki, nasıl bir şey olduğunu bile unutmuştu. Ama hatırlaması zor olmadı. Ve hatıralarında dahi böylesine ani ve yoğun bir arzuyla karşılaşmamıştı. Aslında fazla zorlamasına da gerek yoktu. Arzularına ve isteklerine sahip çıkmak onun elinde olurdu. Ama bu sahip çıkmak, bastırmak ya da görmezden gelmek kadar kolay olmuyordu. Resmen bir boğuşmaydı.

Süheyla bir dizini yukarıya çekmiş, kolları yastığının altında kaybolmuştu. Beden dili çok pervasız ve huzurlu olduğunu anlatıyordu. Ama yüzünü görebilseydi, onun ciddiyetinin izlerinin uykusunda bile yerini koruyor olduğuna emindi.

SEN (Bir İntikam Bir Yemin Bir Aşk)Where stories live. Discover now