Ahsen omuzuma hafif vurup "Sevgilin galiba. Yakışıklı çocuk." dedi beğeniyle. Kafamı sallayarak Cihan'a gülümseyerek baktım "Öyledir." dedim ben de onun yakışıklı yüzüne izleyerek.

Oynayacağımız oyunu körebe idi bu yüzden Cihan takım kaptanı olarak oyuncuların isimlerini bize söyledi teker teker. Utku'da bizim takımdan olanları ona söyledi. 5 dakika da hepimiz birbirimizi inceledikten sonra ebe için taş kâğıt makas oynadık. Çıka çıka sonda ben kalınca ebe ben olmuştum. Çocuklar halka oluştururken benim de gözümü Ahsen kara bir bantla kapatmıştı. Şimdi 5 dakikalık bir sürem vardı ve bu süre zarfında oyuncuları bulmalıydım.

Beni çevremde dönderip el çırparak "Türkü Söyler Döneriz, Bil Bakalım Biz Kimiz, Göster Bizi Körebe!" diyordular. Kollarımı öne doğru uzatarak aramaya başladım ilk bulduğum kişinin kollarından tuttum. Kolunun kalın ve iri olmasından erkek vücudu olduğunu anladım. Ellerimi yukarı saçlarına dokundurduğumda azacık kıvırcık saç olduğundan karşı takımdan biri olduğuna emin oldum. Ya Fazıl ya da Göktuğ'du. Yüzüne dokununca gülümsediğini hissediyordum "Yeter ya, ismini söyle de bitsin!" diye sesini kaldırarak konuşan Cihan'ın sesini duyunca sese doğru yürüdüm. Diğerleri kısık sesle Cihan'ın sessiz olması için uyarmıştı. Sesin geldiği noktada iki kişi yan yanaydı hangisi Cihan'dı acaba? Önce ilk gelen kişiye dokunmaya başladım tahmin ettiğim üzere erkekti. Yavaş yavaş parmak uçlarımla vücuduna dokundum. Şimdi düşündüm de bu oyun tacize girmez mi? Resmen karşına geçeni elliyoruz. Elimi yüzüne dokundurdum. Keskin çene hattı vardı ve kirpikleri gürdü. Saçları fazlaydı, hem de çok fazlaydı, iki elimle tutabileceğim kadar. Hafifçe yaklaştığımda burnuma dolan kokuyla otomatik "Utku?" demiştim.

Gözlerimdeki bandı birinin çekmesi ile aniden karşımda gülümseyerek bana bakan yeşil gözler belirmişti.

Dudaklarım aralanırken gözlerim hemen yanındaki üzüntüyle bana bakan Cihan'a çevrildi. Geri geri giderek kaşlarımı çattım. Utku yanımdan geçerken "Ne kadar çabalarsan çabala kaderin benimle yazılı, Tombik." dedi benim duyabileceğim ses tonuyla. Neden bu kadar aptaldı? Böyle düşüncelere nereden varıyordu? Sinirlenmiştim. Ebe Utku olurken hepimiz yer değiştirmiştik. Utku hızlı bir şekilde giriş yapmış bizim gruptan Yeşim'i hemen tanımıştı. Zaten ben de olsam o balon kafalı kızı çabucak bulurdun, sadece şansı getirmişti. Oyunu ilerlerken biz bir puan öndeydik karşı takımdan şimdi ebe Cihan'dı.

Süresi başladığı zamandan bir bir kişilerin kollarına dokunmaya başladı. Utku'nun koluna dokunduğunda Utku hafif geri çekmişti. Ama Cihan takmayarak diğer oyunculara geçti. Herkesin neden sadece koluna dokunduğunu anlamamıştım. Benim koluma dokunup diğer kişiye gidecekken duraksayıp tekrar dokundu ve bu kez bırakmayarak kaldı karşımda. Sağ elini kaldırıp parmak uçlarıyla saçlarıma dokundu önce hafif okşadıktan sonra yüzümde gezdirdi parmaklarını. İstemsizce gözlerimi kapatarak gülümsedim. Dokunduğu her yer alev alıyordu sanki vücudum kırmızı alarma geçmişti. Kalp atışım hızlanınca yüzünde ufak bir gülümseme belirmişti. Fısıldar tonda "Tombik..." demişti. Sadece benim duyabileceğim tonda. Bunu sorarca söylememişti emin bir şekilde söylemişti.

"Süren bitmek üzere." diye diğer uçtan bizim takımdan Adem'in söylemesi ile Cihan telaşla "Fazıl?" diye sordu. Kaşlarım kalkarken "Oğlum, gebertilmeyi hak ettin, yemin ederim ki! Bir kız vücudu ile benim vücudumu ayıramıyorsan cidden hıyarsın." diye konuşmuştu öfkeyle Fazıl isimli çocuk.

Oyun biraz daha ilerlediğinde ilk 10 puanı bizim takım almış 1 puanla futbol takımı kaybetmişti. Hepimiz dağılırken Cihan'ın yanına koşmuştum. O sırada da voleybolcular balecilerle sahaya inmiştiler.

"Cihan?" dediğimde soluk bir gülümsemeyle bana çevirdi kafasını. Hızımı artırarak yanına yaklaştığımda mavi göz bebeklerine diktim gözlerimi. Cidden bu çocuk böyle güzel bakmayı nereden öğrenmişti? Ona ciddi ciddi hayran olmaya başlamıştım sanırım. Yutkunarak çevreme baktıktan sonra yavaş tonda "Ben olduğumu nasıl anladın?" diye sordum şaşkınca.

Tombik!Where stories live. Discover now