"Gövdeye iki tane vuruş yaptıktan sonra dirseklerini kapatmasını sağla. Daha sonra üsten gir. Yani aşağı kapatıp üste çek ve Nakavt!" deyip ağır hareketlerle izah etti. Yeni bir tekniği ilgimi çekmişti o yüzde ben de onun üzerinde denemeye koyuldum. Yanlış olunca hafif gülümseyip kollarımdan tutarak arkama geçti.

"Şimdi rakibini beyninde yarat ve saldırıya geç."

Söylediği gibi aynı hızlıkla beni yönlendiriyordu. Arkamda olması kafamın karışmasına neden olurken fazla gergindim. Odaklanamıyordum ne yaptığıma ama onun kafası benim kadar karışmıyordu herhâlde. Boyumun üstündeki başına hafif çevrilerek baktığımda anında gözleri bana çevrilmişti. Telaşlandığımdan dirseğimi karın boşluğuna geçirerek ittim onu.

Gülüp kafasını salladı olumsuzca. Hâlâ sırıtarak bana bakıyordu. Alişan Hoca "Ders Bitti, Dağılabilirsiniz." diye ellerini birbirine vurup söylediğinde herkes toparlanmaya başlamıştı. Birçok kişi dağılınca çantamı elime alıp tek başına antrenman yapan Utku'ya kaşlarımı çatarak baktım. Kum torbasının başına geçmiş kaşlarını çatarak saldırıyordu. Omuzlarımı silkerek aldırmadan soyunma odasına doğru yürüdüm.

Belki eskisi gibi olsaydık umurumda olurdu ama bana oyun oynamış biri olduğundan onu affeder miydim bilemiyorum. Soyunma odasının kapısını  ittirdiğimde Melek Hoca bana seslendi.

Kafamı çevirerek bakışlarımı hocaya diktiğimde zoraki bir şekilde gülerek bana baktı.

"Senden bir şey isteyeceğim, Esin. Biliyorsun, Utku'nun bu aralar modu pek düşük senden rica etsem ona antrenmanlarda yardımcı olabilir misin? Seninle olduğunda daha hevesli bir şekilde çalışıyor. Mümkün mü?"

Şaşkınlıkla hocaya baktım. Utku benimle birlikte daha iyi mi çalışıyordu? Kararsız değildim aslında. O benim partnerimdi bunu yapmak benden bir şey kaybetmemi sağlamazdı. Hem o spor konusunda gerçekten iyi ilgilenmişti benimle, bu yüzden ona borçluydum. Kafamı sallayarak Melek Hocaya tebessüm ettim. En azından borcumu ödemeliydim.

Omuzlarımı sıvazlayarak "Teşekkür ederim, Esin." deyip odasına doğru gitti. Derin bir nefes alıp antrenman odasına doğru yürümeye başladım. Demirliklerin ardından tek başına çalışan Utku'ya baktım.

O sırada gürültüyle spor salonuna öfkeli bir şekilde gelen Cihan'ı görünce şaşkınlıkla ona çevirdim kafamı. Utku da antrenmana son verip kaşlarını çatarak üzerine gelen Cihan'a bakıyordu.

Cihan bir anda Utku'nun yüzüne yumruğunu sert bir şekilde vurunca ağzım yuvarlak bir O harfi aldı. Beklenmedik bir darbe olduğundan Utku yere yığılmıştı ve dudağı da patlamıştı. O sırada zaten Cihan da ufak bir küfür savurup yüzünü buluşturmuştu. Elini sıktığından acıdığı belliydi.

Utku ayağa kalkarak "Ne halt yapıyorsun, oğlum sen?" sakin kalmak için çaba sarf ediyordu.

"Masal'la oyun oynamayı ne zaman bırakacaksın, it herif?! Niye onunla oynuyorsun?!" diye öfkeyle kaşlarını çatarak bakıyordu ona Cihan.

Utku alayla gülmeye başladı. "Demek, gerçekleri biliyorsun. Eee bundan sana ne? Sana ne benim Masal'la zaman geçirmemden veyahut oynamamdan?"

"Ne? Birlikte zaman geçirmek mi?" Cihan'ın yüzünde gördüğüm hayal kırıklığına inanamıyordum. Üzülmüştü.

Utku ellerini göğsünde bağlayıp "Ne olmuş? Yoksa Masal'dan hoşlanıyor musun?" dedi gözlerini kısarak Cihan'a sabitleyerek.

Cihan gözlerini çevresinde gezdirip derin bir nefes aldı. Sert bir şekilde kaşlarını çatarak tekrar Utku'ya baktığında sorusunu cevapladı. "Evet, ben ona ortaokuldan âşığım! Ve sen benim sevdiğim kadını üzerek büyük bir halt yedin!"

Cihan Utku'nun üzerine giderek yumruğunu sıkmıştı. Hızla koştum yanlarına ve Utku'nun yakasından yapışmış Cihan'ı Utku'dan ayırdım. İkisini de itip "Ne yapıyorsunuz siz? Arkadaş mısınız cidden? Arkadaşlık kelimesinden utanın bence, böyle küçük düşürmeyin o kelimeyi!" sesimi yükselterek konuştuğumda ikisi de birbirine bakıyordu.

"Söylesene Masal, Cihan'ı hiç arkadaştan fazlası olarak gördün mü? Hiç onu farklı biri olarak düşündün mü?" alayla Cihan'a bakarak sorduğu sorulardan sonra gözlerini bana çevirmişti cevap bekleyerek Utku.

Gözlerim Cihan'ı bulduğunda üzgün, kalbine acı çökmüş bir ifade ile beni izlediğini fark ettim. Bana olan duygularını öğrenmiştim ve bu fazlaydı. Çok fazlaydı. Gözlerim Utku'yu bulduğunda yutkundum. "Ben... Ben..."

"Konuşamıyorsun. Biliyor musun, neden? Çünkü ona hiç öyle bakmadın. Çünkü ona bana baktığın gibi asla bakmadın, bana bakarken gözlerinde oluşan o ışık, hiç ona baktığında var olmadı. Sen hep bana âşıksın çünkü. Ne yaparsan yap, hep ben oldum aklında."

Lafları tokat misali Cihan'a çarpıştı. Cihan'ın arkaya giderek hızla spor salonunda çıkması ile ben de Utku'ya öfkeyle baktım.

"Bu burada bitmedi!"

Cihan'ın ardından koştuğumda beni beklemeden okul bahçesine gidiyordu.

Karşısını kestiğimde kaşlarını çatarak bana bakıyordu.

"Ne istiyorsun, Masal?" sesi sinirli çıkması kalbime dokunurken onun kadar sinirli davranmaya çalıştım.

"Çocuk musun, Cihan? Bu davranışlar da ne böyle? Hem neden kavga ettin?"

Gözlerindeki hüzün kaybolmazken ben haberim yokmuş gibi davranmak istemiştim. Onun duygularını kabul edecek bir durumda değildim. Kabul edemezdim. Kafam epey karışmıştı. Henüz yaşadığım olayların gerçekliğine şüphe duyuyordum.

"Bunu neden yapıyorsun, Masal?"

Ciddi bir suratla sorduğu soruya anlamadığım için kaşlarımı çatarak "Neyi?" diye sordum.

Derin bir nefes alıp gözlerini kaçırdı gözlerimden, bir süre sonra tekrar gözleri gözlerimi bulduğunda göz bebeklerindeki öfke kaybolmuş yerini huzura devretmişti.

"Neden hislerimi bilmiyormuş gibi yapıyorsun? Her şeyi bildiğin taktirde neden böyle yapıyorsun? Canımı acıtmak hoşuna mı gidiyor?"

"Ben... "

"Çıkalım." dedi kaşlarını çatarak.

Kaşlarımı kaldırarak "Ne?" dedim şaşkınca.

"Dileğim bu. Bir dileğimi gerçekleştirecektin ya hani, benimle çık, Masal. O zaman dileğim gerçekleşir."

Tombik!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin