Harry, uzandığı yatakta önüne tabağını çekmiş, sağ ayağını uzattığı dizine yaslayıp bacakları arasında bir üçgen meydana getirmişti. Bir eline kafasını yaslamışken diğeriyle kaşık tutuyordu. "Ne güzel yapıyorsun, başka şeyler de yapabilir misin?"

Louis omuz silkerek ağzına bir lokma attı. Harry'nin, hiç kullanılmadığı belli olan çalışma masasında oturuyor, etrafa bakmayı ihmal etmiyordu. "Sanırım yapabiliyorum. Annemle biraz fazla takılırım."

"Mm, benimkilerle pek takılmam ben. O yüzden yemek yapmakta hiç iyi değilim." Ağzına lokmasını götürmeden önce sırıttı. "Yumurta haşlamak sayılıyorsa tabii."

Louis yine güldü. "Babam üniversitede profesör. Ben küçükken sık sık şehir dışına konferans için gitmek zorunda kalırdı. Döndüğünde ona elimle yaptığım bir şeyler sunmayı seviyordum. Bazen fırsatım olduğunda yine yapıyorum."

Harry duraksadı. Ağzındaki lokmayı sertçe yuttu. Gözlerini Louis'den alamıyordu. Onun hakkında bir şeyler öğrenmek pahabiçilemez geliyordu. Louis çok özeldi, iyice derinlerine inmek, onun her noktasını tanımak istiyordu.

Louis de elindeki tabakla kalkıp Harry'nin DVD ünitesine doğru ilerledi. Bir sürü film vardı ve çoğunun romantik film oluşu sırıtmasına sebep olmuştu.

"Film izleyecek miyiz?" dedi Harry.

"İzleyelim," diyerek dikkatini çeken bir tanesini aldı. "Bunu izleyelim." Elinde romantik bir film duruyordu. Harry istemsizce kızarıp yerinde doğrulurken "Olur," dedi sessizce. Nedense raflarındaki romantik filmlerin ifşa edilmesini sevmezdi, ama Louis'nin bunu bilmesi onu heyecanlandırmıştı.

Elindeki DVD ile Harry'nin yanına geçip bağdaş kurdu. "O zaman önce tatlımızı bitirelim, yoksa konsantre olamam."

Harry hemen başını salladı. O ne derse hemen yapmak istiyordu. Dünyaları istese imkânları tükenene kadar ona vermeye hazırdı.

"Tarzını beğeniyorum," dedi Louis dudaklarını yalayarak. Harry ağzındaki lokmada boğulmaktan korkarak hayretle ona baktı. Louis'nin kendiliğinden pembe olan yanaklarına tatlı gülümsemesi de eklenince kalbi milyon kat daha fazla atmaya başlamış gibi hissediyordu.

"Te-teşekkür ederim."

Siktir, diye düşündü. Kekeledim mi ben?

"Peki ya benim tarzım nasıl?"

Harry istemsizce onun üzerini süzdü. Kahverengi ince bir kazak, bileklerini kıvırmış olduğu bir kot ve ince bileklerini örten uzun bir kahverengi çorap giyiyordu. Gözüne çok şirin gözükmüştü. "Tarzın gerçekten çok iyi," dedi sonunda gözlerine bakarak.

"Sahiden böyle mi düşünüyorsun?"

"Elbette."

"Teşekkür ederim." Yüzü huzursuzca buruştu. "Kolye de takıyorum ama dün klipsi kırıldı diye takamadım. Choker takmayı seviyorum, sana da göstermek istemiştim."

Harry nefesi kesilmiş bir halde, onu zarif boynuna choker takarken düşünmekten kendini alamazken "Woah..." diye fısıldadı kendinden geçmiş gibi. Louis'nin güldüğünü fark edince gözleri irileşti. "Pa-pardon, yani, evet, başka zaman gösterirsin. Ben beklerim."

Romantik bir film seçmiş olan Louis, tatlıları bitince tabakları kaldırıp mutfağa götürmüştü, bu sırada Harry de filmi açmakla uğraşıyordu. Tabakları mutfağa bıraktığında Bayan Styles kahvesini yudumlayarak bir dekorasyon dergisine bakıyordu. Louis'yi fark ettiğinde gülümsedi.

"Puding çok güzeldi canım, ellerine sağlık. Harry muzlu pudinge bayılır. Biliyor musun, o kadar çok seviyor ki uğraşmamak için sürekli hazır malzeme kullanarak yapardım. İlk kez evdeki malzemelerle yapınca Des de ben de şaşırdık doğrusu."

Louis de gülümsedi. "Afiyet olsun Bayan Styles."

"Ahh, lütfen bana Anne de." Louis'nin elini tutarken gözleri ışıl ışıl parlıyordu. "Harry daha önce grubundan başka arkadaşlarını eve getirmezdi, biliyor musun? Seni görünce çok şaşırdım. Tatlı yapmanı da bu yüzden engellemedim, resmen Harry yumurta haşlamak dışında bir şey yapmaya gönüllü oldu!" Louis de ona katılıp gülmeye başlamıştı. "Ama yine de çok mahcup oldum. Bir dahaki sefere geldiğinde tatlıyı da yemekleri de ben yapacağım, ona göre."

"Benim için bir zevkti, gerçekten. Yemek yapmayı çok seviyorum."

"Ahh, inanamıyorum." Anne hevesle ellerini göğsünde birleştirdi. Bir an için havaya minnetle bakıp Louis'ye kocaman gülümsedi. "Harry için bulunmaz bir dostsun resmen! Üç aydır partilediğini bile görmedim, Louis. Onu partilerden sen uzak tutmuş olmalısın."

Louis anlamadan kaşlarını çattığında Harry içerden ona sesleniyordu. Gülümsemeye çalışıp oradan uzaklaşarak, yatakta Harry'nin yanında bir yer bulup onun gibi bilgisayara doğru uzandı.

Fakat Louis'nin aklına Bayan Styles'ın, Harry'nin artık partilememesi hakkında dedikleri takılmıştı. Bunu sormak haddine miydi bilmiyordu ama soracağı kişinin Bayan Styles olmadığını biliyordu. Bu yüzden filmin en sıkıcı yerinde cesaretini toplayıp ona döndüğünde şaşırmıştı, çünkü Harry o yeşil, pasparlak gözleriyle odaklanmış bir halde onu izliyordu.

Harry bakışlarını kaçırdığında istemsizce gülümsedi. Birinin ondan hoşlanması pek gördüğü bir şey değildi. Şimdi Harry'le uzun zaman sonra bu kadar yakınken tadını çıkarmakta bir sakınca görmüyordu.

"Annen bana bir şey söyledi," diye başladığında Harry korkuyla ona döndü.

"Ne dedi?"

"Korkunç bir şey değil. Sadece üç aydan fazla bir süredir partilemediğinden bahsetti." Dudağının iç kısmını ısırıp, hafif bir tebessümle bakışlarını bilgisayara çevirdi ama oraya odaklanmış gibi görünmüyordu. "Bunun sebebinin ben olabileceğimi, çünkü senin için harika bir dost adayı olduğumu ima etti." Ona döndüğünde Harry'nin yutkunduğunu ve hay aksi bakışıyla boşluğa daldığını fark etti. Bu onu daha çok güldürmüştü. "Eskisi gibi partilemediğine gerçekten sevindim Harry."

"Evet, artık eskisi kadar dikkat çekici gelmiyor." Dikkatini her şeyden çok daha fazla çekmeyi başarana dönüp, "Bak, annemin dediğini unut," dedi. "Öyle bir şey yok."

"Şey, tamam. Önemli değil." Güven verici bir gülümsemeyle omuz silkti. "Partilemek zorunda değilsin ki zaten. Merak etme, benden sır çıkmaz."

"Ondan bahsetmiyorum," diye mırıldandı. "Dost adayı olduğunu söylediğinden bahsediyorum. Seni sadece arkadaş veya dost olarak istemiyorum, Louis. Biliyorsun ki seni çok daha fazlası olarak görüyorum." Louis'nin açılmaya başlayan gözlerine son kez bakıp filme dönmeden önce fısıldadı. "Ve bu asla değişmeyecek."

Louis bir şey diyememiş, konuyu değiştirecek bir kelime dâhil bulamamıştı. Belki demesine bile gerek yoktu. Dudakları gülümsemek için kıvrılırken önüne dönüp kocaman sırıtmamak için alt dudağını ısırdı. Dirseği onun dirseğine değerken kalbinde yankılanan o tatlı ve aşk dolu gürültüyü işitebiliyordu.

Güm güm. Güm güm...

Angry Mascot | Larry ✔Where stories live. Discover now