23

5.7K 479 63
                                    

Jimin, tırnaklarıyla masada ritim tutarken bir yandan da derin derin nefesler çekiyordu ciğerlerine. Kalbi, tırnaklarının aksine karma karışık bir ritim tutturmuş, gidiyordu ancak yine de heyecanını belli etmemeye çalışıyordu. Buraya gelirken böyle büyük bir heyecanı hesaba katmamıştı fakat unutuyordu ki, hayat hesaba katılmayanları daima karşısına çıkarmak konusunda ısrarcıydı. Bu yüzden hesaba katmadığı şeylere şikayet etmesi saçma olurdu, onlarla yaşamayı öğrenmeliydi ve inanın, bu çok zordu.

Aklına dün Yoongi ile yaptığı konuşma gelince yüzünü buruşturarak sandalyesine yasladı sırtını, işte yine kalbindeki o ufak sızı baş göstermişti. Jimin, bu sızıdan nefret ediyordu. Bundan bıkmıştı, aklına her sevdiği adamı getirdiğinde yüreğinin derinliklerinden çıkagelen sızı onu artık sıkmıştı. Özellikle dünki konuşmada eskileri hatırladıkça içinde kendini belli etmekten çekinmeyen kötü hisler ona kafayı yedirtecek gibi olmuştu. Bu adaletsizdi çünkü Yoongi'nin tüm bunları umursamadığına neredeyse eminken kendisinin deli gibi kafaya takması kesinlikle adeletsizlikten başka bir şey olamazdı.

"Selam."

Hemen karşısından gelen sandalyenin çekiliş sesinden sonra kulaklarına ulaşan tek kelimeyle başını oraya çevirmiş, masaya yerleşmeye çalışan Yoongi'yi görmüştü. Dudakları önleyemediği bir gülümsemeyle kıvrılırken büyüğünün üstündeki ceketi çıkarışını seyrediyordu. Yoongi, ona göre şu an çok sevimliydi.

"Selam hyung!" dedi heyecanla Jimin. Yoongi, gözlerini ona çevirince küçüğü irislerindeki parıltıya şaşırmıştı. Sahiden onunla buluştuğu için mi bu kadar mutluydu? Bu düşünce Jimin'in hoşuna gitse de boş hayallere dalmak istemediği için kafasını iki yana sallayarak düşüncelerini dağıtmaya çalıştı ve "Saçmalama," dedi içinden, "Elbette seninle buluştuğu için mutlu değil. Onu mutlu eden başkaları vardır." Bu düşünceyse yalnızca Jimin'in üzülmesini sağlamıştı ve bakışlarını kaçırmıştı istemsizce. Büyüğü buna kaşlarını çatmıştı.

"Hey! Neden kaçırdın gözlerini?"

Masada ritim tutmaya devam ederken cevaplamıştı sorusunu Jimin. "Şey, hyung, göz teması kurmak konusunda pek iyi değilimdir de.."

"Oh, öyle mi?" diye mırıldandı beyaz tenli sakince. "Halbuki bize geldiğin gün öyle görünmüyordu." Omuz silkerek o da sandalyesinde geriye yaslanmış ve Jimin'e yeniden gülümseyerek "Her neyse," demişti. "Neler yaptığından, nasıl olduğundan falan bahset bana. Ya da taşındığın yerden, oradaki arkadaşlarından, ne bileyim, seninle ilgili ne olursa işte. Senin hakkındaki her şeyi öğrenmek istiyorum."

Jimin, bu kadar hızlı bir giriş beklemediği için bir anlığına yüzü tuhaf bir hal alsa da hemen eski haline gelmiş, olabilecek en canlı ve hevesli şekilde gülümsemişti. Başını sallayarak "Tamam," diye mırıldanmıştı hızlıca. "Ama bir şartım var: Sen de bana anlatacaksın."

"Pekala. Ne anlatmamı istiyorsun?"

Omuz silkti. "Ne olursa. Ben yokken neler olduğunu anlat işte. Malum, çok geride kaldım."

"Anlaştık," dedi Yoongi yüzündeki tebessüm tek bir saniye dahi silinmezken. "Önce sen başlıyorsun çünkü ilk soran bendim." Jimin, itiraz edecek gibi olduğunda Yoongi konuşmaya devam etmişti. "İtiraz da kabul etmiyorum ayrıca."

Jimin, onaylamaktan başka çaresi kalmayınca pekala dercesine kafasını sallamış ve anlatmaya başlamıştı. İlk taşındığı günden, oradaki en yakın arkadaşlarına kadar; yeni okuluna alışma sürecinden, üniversite sınavına kadar her şeyi anlatmıştı. Hatta aslında sevgilisi olmayan sevgilisi Hoseok'tan bile bahsetmiş, yaşamadıkları anıları anlatıp durmuştu. Bu yüzden biraz vicdan azabı duysa ve Hoseok'tan bahsettiği süre boyunca Yoongi'nin yüzünün asık olduğunu fark etse de umursamamaya çalışmış ve büyüğü konuyu zorla değiştirene kadar anlatmaya devam etmişti.

Daha sonra Jimin başka şeyler anlatmıştı. Sıra Yoongi'ye gelince taşındıklarından beri yaşanan her şeyi anlatmış ve komik şeylerden bahsederek küçüğünü güldürmeye çalışmış, çok da iyi başarmıştı. Bazen Jimin ile flört etmeye çalışmıştı ancak o bunun farkına vararak flörtten olabildiğince uzak durmuştu.

Böylece saatlerce oturmuşlar, vaktin nasıl geçtiğini fark etmeden uzun uzun konuşmuş ve sahiden hasret giderlermişti. Sonunda saat eve gitmeleri gerekecek kadar ilerlediğinde tatlı bir hüzünle ayaklanmış, kafeden çıkmışlardı. Yoongi, Jimin'i eve bıraktığında ikisinin aklında da aynı şey vardı.

Bu uzun zaman sonra birlikte geçirdikleri en güzel gündü.

-

bölüm hiç içime sinmedi. kısa olduğu için de üzgünüm...

ugly | yoonminWhere stories live. Discover now