17

6.2K 596 518
                                    

9 yıl sonra

Yoongi, okuduğu kitabın son bölümüne gelince kitabın kapağını kapattı ve yatağının herhangi bir köşesine fırlattı oflayarak. Kendi evinden ailesinin evine geleli yalnızca birkaç gün olmuştu ancak şimdiden buradan sıkılmıştı. Bir ayın hemencecik dolmasını ve eve gitmeyi istiyordu çünkü burada yapılabilecek hiçbir şey yoktu. 

Günleri bomboş geçiyordu. Tek yaptığı şey annesiyle beraber dedikodu yapmak -ki bundan pek haz ettiği söylenemezdi- ve babasıyla beraber bahçedeki çiçeklerle ilgilenmek falandı. Bunun dışında pek, hatta hiçbir şey yoktu.

Burada hayat kesinlikle çok durgundu. İnsanlar sakindi, herkes evinde oturmuş kendi halinde takılıyordu. Dışarıda işe giden veya işinden dönen ve markete giden birkaç kişi dışında birilerini görmek olanaksız gibiydi. Hatta Yoongi, eve geldiğinden beri dışarıda oynayan bir çocuğun bile sesini duymamıştı henüz. Belli ki çocuklar dahi kendilerini dışarıdaki hayattan soyutlamışlardı. 

Eskiden capcanlı olan mahalle şimdi ölmüş gibiydi. Öyle ki Yoongi'ye izlediği bir filmi anımsatmıştı. Bir ailenin taşınması hakkındaydı film. Filmde, taşındıkları yerde bir çocuk bile yoktu. Çocuğu geçin genç insanlar bile yoktu. Yalnızca yaşlı insanlar vardı, ailenin de küçük bir çocukları olduğu için tuhaf karşılanmışlardı. Film korku filmiydi ve Yoongi'nin eskiden yaşadığı yer bir korku filmine dönmüştü resmen.

Yoongi, saatini kontrol etti. Oldukça acıkmıştı ve bir an önce akşam yemeği saatinin gelmesini istiyordu. Fazla bir şey de kalmamıştı zaten. Birazdan akşam yemeği saati gelecekti, aşağıdan güzel kokular geliyordu. Karnına ufak bir bakış attı. Tam o sırada karnı guruldayınca ne kadar çok acıktığını daha iyi anladı. 

Masa çoktan hazırlanmış olmalıydı, bu yüzden yatağından kalktı ve aşağı indi. Merdivenlerden iner inmez salon yan tarafta kalıyordu, salona şöyle bir göz attığında babasının içeride oturmuş haber izlediğini gördü. O da akşam yemeği saatini bekliyor olmalıydı.

Babası gözlerini televizyondan çekip kapıya bakınca Yoongi'yle göz göze geldi. Birbirlerine karşılıklı gülümsedikten sonra babası televizyona dönünce o da mutfağa doğru ilerledi.

"Bayan Min, yukarıdan duyduğu kokular, bu aç kurdu ayaklarınıza kadar getirdi. Acaba bugün aç kurdunuzu ne tür bir sağlıklı ve lezzetli besinle beslemeyi düşünüyorsunuz?" Kelime kalabalığı yapmıştı, bu annesinin saçma bir şekilde hoşuna giderdi. Lafı dolandırmayı, kelime kalabalığı yapmayı ve karşısındakinin de ona bu şekilde karşılık vermesini severdi. Yoongi de bu tarz şeyleri sevmese de annesine gelince hoşuna gitmiyor değildi.

Kıkırdadı Bayan Min. "Bay Aç Kurt... Bugün sizi karışık baharatlarla süslediğim fırında çıtır tavuğum ile doyurmayı, midenizdeki büyük boşluğu kapatmayı temenni ediyorum. Umuyorum ki tavuğumu beğenir, midenize layık görürsünüz." Evet, Bayan Min laf kalabalığı yapmayı severdi ancak saçmalamayı sevmezdi. Şu an saçmalamasının tek sebebi ise karşısında oğlunun olmasıydı. Saçmalamayı sevdiği tek kişi oğlu Yoongi'ydi.

"Ah, tavuğunuzla güzel bir ziyafet çekeceğime adım gibi eminim ancak biraz daha beklersem açlıktan ölebilmem gibi korkunç bir durum söz konusu. Bu yüzden lütfen acele edin." Bayan Min, gülümseyerek gözlerini devirdi. Oğluna arkasını dönüp fırından çoktan pişmiş olan tavuğu çıkartmak için eline fırın eldivenlerini giydi ve fırının kapağını açıp içindeki tavuğu dikkatle dışarı çıkardı.

"Elimden geldiğince çabuk olmaya çalışıyorum, Bay Aç Kurt ama siz de bana yardım etseniz çok daha kolay olmaz mıydı?" Yoongi, başını salladı.

ugly | yoonminWhere stories live. Discover now