"YANGIN'DAN SON ALTI."

En başından başla
                                    

Akacak gibi olan yaşlarım düşmeden gözlerimden, parmak uçlarını göz altlarıma dokunduruyorsun. "Lütfen ağlama. Ağla diye değil, anla diye anlatıyorum sana. Ben anlayamıyorum n'olursun beni anla."

Gözlerine bakıyorum, hava biraz kararıyor. Sonra daha çok kararıyor ve ben hâlâ gözlerine bakıyorum Ve sen hâlâ gözlerini kırpmıyorsun. Senden kalkmanın istiyorum sen beni kırmadan kalkıyorsun bu defa. Seni ılık su ile yıkıyorum. Beni sıcak su ile  yıkıyorsun.

Ve ben o an bir kez daha anlıyorum. Sen yansanda, dermanın kalmadığında dahi beni iyileştirecek gücü buluyorsun kendinde.

Beraber yemek yedikten sonra kendini iyi hissettiğini söylüyorsun. Ateşine bakıyorum, alnını dudağıma dokunduruyorum ve orada bir nabzını varlığını hissediyorum. Ateşin düşmüş lakin hâlâ seni yakıyor. Sen bir anda gücün çekilmiş gibi dizlerinin üzerine çöküyor benide beraberinde götürüyorsun. "Baksana," diyorsun titrek bir sesle. "Beni ayağa kaldıran sen, beni diz çöktüren yine sen." Yutkunamıyorum.

Kollarımı omuzlarına bırakıyorum, kocaman sarılıyorum sana. Fısıldıyorum. "Baksana," bir nefes alıyorum. "Beni yakan da sen, yaşatanda sen." Gülümsüyorsun ve sarılıyorsun bana kocaman.

Bana sabaha kadar çiçeklerden bahsediyorsun yeni masallar yeni hikayeler anlatıyorsun her bir saatte bir uykuya dalıyor sonra bir anda yerinden huzursuzca kıbırdanıp bana masallarını kaldığın yerden anlatmaya devam ediyorsun. Ben hiç uyumuyorum, her bir saatte bir ateşine bakıyorum. Omuzunda seni dinliyorum.

Sonra Sabah oluyor, Beraber dışarıya çıkıyoruz, yağmur hafif çiseliyor orman yolundan çıkıp, Bir uçurumun kenarına geliyoruz. Bu uçurumu hatırlıyorum o an sevgilim, külümü kaybettiğim ilk uçurumdu burası. Zaten atladığım tüm uçurumların sonu denize değil, yangına yani sana bakıyordu.

"Hatırladın mı burayı?" Sorun üzerine senden bakışlarımı çekip etrafa daha çok bakıyorum. Başımı onaylar gibi sallıyorum. "Evet," diyorum. Devam ediyorum. "Külümü, kaybetmiştim." Gülümsüyorsun. O an neden olduğunu bilmiyorum ama bende gülümsüyorum sana.

Uçurumun en dibine kadar yürüyoruz beraber. Asla korkmuyorum, lakin merakım bir çocuğun ilk oyuncağını kurcaladığı gibi dağınık dağınık oluşuyor içimde.

Soruyorsun. "Kül'ü kaybetmiştin öyle değil mi?" Soru sorar gibi sana bakıyorum. Sen bana değil uçurumun o tümsekte ki toprağın üzerine bakıyorsun baktığın yere bakıyorum. Yutkunamıyorum.

Sen bir kız çocuğunun kalbine avuçlarında ki yangınları saklayıp,  pamuk şekerlerin ile girdin. O kız çocuğu şekerleri değil avuçlarını tutup atladı yangınlara.

Ağlıyorum. Ağlarken gülümsüyorum. Bana bakıyorsun, ağlamama kaşlarını çatıyorsun ama gülümsediğim için yumuşuyorsun. "Nasıl olabilir ki, kül uçmuştu," diyorum. Deli gibi o tümsekte ki kül'e bakarken. Kül'ün kaybolduğunu değil, saklandığını anlıyorum o an.

Küllerimizi avuçluyorsun. Âh o kadar eksik parçanmış gibi duruyor ki kül. Sanki yıllardır son yaprağı yırtılmış bir romanın, son yaprağını oyun zannedip parçalarını birleştirmiş bir çocuğun o habersiz bütünlüğü gibi duruyor. "Küller yangını terketmez Yan'sızım." O külleri avuçlarımla birleştiriyorsun. Avuçlarımız iç içe duruyor. "Yorulduğunda saklanır Sadece, nefes alır ve yangının başladığı yere geri döner." Burukça gülümsüyor. Devam ediyorsun. "Ve biliyor olmalısın ki, bizim yangınımız sönmez, yalnız nefes alır. Kül-lerinde nefeslenen biz için. Başladığı yere, yani bize geri dönmek için. Bizden hiç gitmediğini bilmemiz için. Yalnız bizim için."

Asla söylenmemesi gereken, söylense yakacak olan o cümleyi, ben dün gece bağırarak sokaklarda söyledim sevgilim.

Yandım, yandın, yandık.

Sen kalbini gözlerine mesken etmiş beni, kaburgalarımın içinden çekip çıkardın.

Kalbin, kalbim, kalbimiz.

Sen hergün o kapının kenarında duran, kaldırım kenarında yaşayan o çiçeği bahçene ektin. Bana Onlar bir kimsesizin çiçeğiydi demiştin. Sevgilim, o kimsesiz sensin. Toprak sana öldüğünü geri verdi. Bize bizi geri verdi.

kurtuldum, kurtuldun, kurtulduk.

🌹

Yorumlarınızı, benimle paylaşın efendim. Güzel kal, hoş kal. :')

KÜL'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin