"YANGIN'DAN SON ALTI."

90 23 42
                                    

Emir Can iğrek - Beni Uğurla

Beyza Doğuç - Sarı Laleler.

🌹

Yangın'dan son altı.

Senin için.

Seni anlatmam için Sondan altı.

Zaten yanan bir evi, kirpiklerimden geçirerek serinletiyorum.

Kirpik diplerinde sen. Ölümün altıncı nefesinde sana yaşıyorum.

Duvarlarım şarkı mırıldanıyor, duvarlar konuşmaz deme lütfen. Sana söyleyemediklerimi hep onlara fısıldadım. Kulağında ki şarkı benim.

Hayır. Hayır.

Kulağında ki şarkı sensin.

Bazen olduğum yerde öylece kalıyorum sevgilim. Aslında diyecek yapacak çok şey var lakin dermanım yok. Şu anda olduğu gibi, sen o kadar sıcaksın ki ve ben ne yapacağımı bilmiyorum.

Merhemin yaraya iyi geldiğini söylüyorlar, merhem yakar. Demek ki hiç bir şey yanmadan feraha ermez. Ondandır bu yangının, bize iyi gelmek için.

Yüzüne bakıyorum, Gözlerinde dahi ateş var. Avuçlarımı alnına bastırıyorum, yanan şöminenin sesi dışında senin belirsiz mırıldanmaların dolduruyor odayı. Kalbim yıllardır tutsak olan bir mahküm gibi, duvarlarıma vuruyor, kaburgam zedeleniyor vuruşundan.

O kadar sancılısın ki, beyaz teninin üzerinde kırmızı damarlar tenini gökteki yıldızın gökyüzünü işaretlediği gibi işaretliyor.

Ilık bir su almak için Ayağa kalkıyorum. O an öyle bir saniye de gerçekleşiyor ki avuçlarımı tutman, öyle bir zamansız ve aniden oluyor ki dilim tutuluyor. Hafif aralanmış Gözlerine bakıyorum, bir çocuk annesinin gitmesinden deli gibi korkar ve hasta gibi bakar ya, öyle bakıyorsun. Kalbim burkuluyor. Fısıldıyorsun. "Gitme, n'olursun." O an zaten kalbimin bu cümle için kapımda beklediğini anlıyorum. O an gittiğim yollarında sen olduğunu hatırlıyorum.

Sevgilim Sen dinlendiğim o ağaçsın, yaprakların avuçlarım. Senin dallarının üzerinde duran avuçlarımda damarların var senin. Seni kesmesinler diye yaz kış yaprak açarım içime dökülürüm ben.

"Gitmiyorum ki," diye fısıldıyorum. Devam ediyorum. "Çok hastasın, ateşin düşsün diye su alacaktım." Diyorum yaramazlık yapmış bir kız çocuğu gibi. Başını sallıyorsun iki yana "Gerek yok, yanımda kal lütfen."

Yanına oturuyorum, gözlerime bakıyorsun. Başını hafif kaldırdığın yastığa geri bırakıyorsun daha sol omzuna yaklaşıyorsun. Başın, dizlerime değiyor. O an ne dediğini anlıyorum. Yatağın üzerine oturuyor, başını dizlerime yaslıyorum o an öyle huzur dolu bir ifade yayılıyor ki yüzüne o an öyle doluyor ki içim seninle kendime fazla oluyorum o an.

Avuçlarım yüzünde turlarken daha da kötü olmandan deli gibi korkuyorum. İçim huzursuz, bir yandan kalbinin nasıl olduğunu deli gibi merak ediyor bir yandan nefesini tıkayan dakikaların düşmanı oluyorum. Başını dizlerimde hareket ettiriyorsun. Yüzün bana dönük, bir şey söyleyecek gibi bakıyorsun.

Sen söylemiyorsun, ben Söylüyorum. "İyi değilsin, yardım et bana iyi edelim seni. Ne olur buna ihtiyacımız var." Yutkunuyorsun. Sorumu es geçerek konuşmaya başlıyorsun. "Günler önce gözlerimi kapattığımda gülümseyişin düşüyordu hep aklıma," Derin bir nefes alıyorsun. Tekrar konuşuyorsun. "Şimdi uyuduğumda gidişin geliyor aklıma, uyuyamıyorum."

Yaranın içini açtığından beri avuçlarım yaranı kapatır, sevgilim ben şimdi yaranı kapatırken kendi yaramı, seni nasıl kapatacağım. Nasıl iyileşeğiz. Sevgilim, bu yaralar kapanmaz. Senin açtığın o yara kuyusundan içeriye girdim ben.

KÜL'Όπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα