one

139 16 9
                                    

Adamın odası sığınağı gibiydi. Kendisiyle yalnız kalmak ve diğer herkesten kaçmak için sığınacağı tek delikti. Üzerini değiştirdi. Aynada yansıyan yüzüne baktı. ''Evet! Biraz kötü durumda görünüyor olabilirim ama hala umut var; çünkü oğlum için!'' aynada yansıyan görüntüsüne gülümsedi. Yatağın üzerine bıraktı her şeyden, herkesten yorgun düşen bedenini. Birkaç dakika öylece tavanı izledi. O sırada minik oğlunun onu izlediğinden habersiz. Duygusal yorgunluğu fiziksel olarak yansımamıştı tam anlamıyla ama yinede dışarıdan ona bakan biri ne kadar acı çektiğini anlayabilirdi.

Kalktı ve onu izleyen minik adamın gözlerine dikti bakışlarını. ''Gel buraya,'' diyerek kucak açtı oğlunun kollarına koşması için. Minik adam kollarına varır varmaz sımsıkı sarıldı ona, sanki onu elinden alacak biri varmış gibi. Ki istese eski eşi alabilirdi ama buna asla izin vermezdi, vermeyecekti de. Gözü dolarken oğlunun güzel kokulu sarı saçlarından öptü.

''İyi misin,baba?'' Kendinin neredeyse tıpatıp aynısı olacak minik oğlu konuştuğunda, gözlerindeki yaş birikintilerini geri göndermek için elinden geleni yaptı ve sesini temizleyerek konuştu. ''İyiyim,evlat.''

Sarı kafalı küçük çocuk gözlüklerinin ardından babasına dikti gözlerini. Anlamıştı, anlıyordu da. Babasının acı çekiyor oluşu, yaşanan olaylar, kendisinin bile babasına yük olabileceğini düşünmeden edemiyordu son zamanlarda. ''Her şey göründüğü gibi ortada, baba. Lütfen, bana yalan söyleme bu daha çok bana güvenmediğini gösterir.''

Küçük, bir o kadarda bilmiş çocuğun ağzından dökülen kelimeler, babasının canını acıtmıştı. Hüzünle gülümsedi. Baba ve oğul arasındaki o anlaşılmaz duygu her şekilde ortaya çıkıyordu işte.

Adam, oğluna cevap vermeden kucağına alarak merdivenlerden aşağı indi. Masaya gözü kaydı. Afacan çocuk sofrayı hazırlamıştı çoktan.

''Ben sana demedim mi kahvaltı yapmak istediğin zaman beni çağır diye.''

Çocuk babasının kucağından inerek masaya koştu hızlıca ardından gözlüklerinin arkasındaki parlayan o masum gözleriyle neşeli bir şekilde cevap verdi. ''Önemli değil baba! Haydi gel!''

Adam gülerek masaya yerleşti. Oğlu olmasaydı eğer bu acı dolu dünyada kalmaktan vazgeçmiş olurdu belki de.

***

Michelle Tremblay, okulundan çıktıktan sonra çalıştığı ek işe geç kalmamak için adımlarını hızlandırdı. Kulaklıklarından akın eden müzik eşliğinde hızlanıyor, müziğin ritmine ayak uyduruyordu. Evi, okulu ve çalıştığı iş yerinin mesafesi çok kısa olduğu için arabasını kullanmıyordu aslında o, kullanmamak için ısrarla savaşıyordu kendi içinde.

Binaya geldiğinde kulaklıklarını çıkardı ve çantasına attı. Çalıştığı yer, bebek bezi firması aracalığı ile çocuklara bakıcı bulmayı sağlıyordu. Michelle de onlardan biriydi. Her ne kadar okuduğu bölümle alakası olmayan bir işle ilgileniyor olsa bile o, çocuklarla vakit geçirmeyi seviyor, onlarla ilgilendiğinde dünyadan soyutlanıyordu. Dünya da sadece olması gereken tek şeyin çocuklar olabileceğini düşünüyordu.

Asansöre bindi ve bulunduğu bölümün katına çıktı.

''Merhaba Michelle!''

''Merhaba Bayan Fillgler!''

Kısa selamlaşmalardan sonra yerine geçti. Ona ne zaman bir iş geleceğini bilmiyordu. Bunun için her gün şirkete gelip, iş için yalvarıyordu. İş gelmediği zamanlarda ise bilgisayar ve telefon aracalığı ile diğer bakıcıların görevlerini veriyordu.

Her gün buraya gelip iş dilenmekten ve onun önüne geçen tüm bakıcıların iş bulmasına yardım etmekten sıkılmıştı.

Bugün biraz da olsa kendinden emin bir şekilde işe gelmişti. İçinde güzel, bir o kadarda umut dolu bir his vardı.

Genel müdür Michelle'in yanına geldiğinde yüzü gülüyordu. Kadın ne olacağını anlamıştı. Sanırım gerçekten artık düzgün bir işe sahip olacak, gerçekten de sevdiği ve saydığı çocuklarla muhattap olabilecekti!

''Telefon geldi Michelle. Sanırım bu sefer iş senin!''

Michelle, mutluluktan yerinde sabırsızca kıpırdandı. ''Gerçekten mi! Yapabilecek miyim?''

Genel müdür Michelle'in sabırsızlığını ve heyecanını görünce gurur duydu. Burada çalışan onca insan sadece para için buraya geliyordu ama Michelle öyle değildi. O, diğerlerinin aksine bu işi yapmak için can atıyor ve çocuklarla ilgilenmek için gün sayıyordu.

''Belki ismini daha önce duymuşsundur. Kadının ismi Anna Faris. Oğlunu özel olarak senin bakmanı rica etti ben de büyük bir gururla bunu onayladım sen de her zaman bugün için bekliyordun. Haydi adresi vereyim de bir an önce çocukla tanış!''

Michelle bir anda oturduğu yerden kalktı. O kadar mutluydu ki, şu an her şey eli ayağına dolanıyormuş gibi devinim gösteriyordu. Çantasını aldı ve genel müdüre gülümseyip adresi istedi. Genel müdür adresi verdikten sonra Michelle şirketten koşarak çıktı. Heyecanı, sakince düşünmesini ve yavaş hareket etmesini engelliyordu.

İlk önce adrese gitmeliydi, evet. Bir saniye arabası yanında değildi ki! Koşar adımlarını bir anda kesti ve ünlü bir koşucu gibi hızlı bir o kadar çevik bir şekilde evinin sokaklarına yöneltti koşuşunu. Saçları yediği rüzgar darbeleriyle dans ederken kadının düşündüğü tek şey evine hızlı bir şekilde varması ve arabasına binip adrese bir an önce gitmesiydi.

Evine vardığında garajın anahtarını çantadan çıkarırken, hızla hareket ediyor anahtarı bulmasını zorlaştırıyordu. ''Hay aksi bin şeytan!''

Anahtarı bulup garajı açtı ve arabasına atladı. Genel müdürün verdiği adresi arabasının konum bulucusuna aktarırken arabayı çalıştırdı.

Radyodan müzik açarak hayalini kurduğu işin nihayet ona gelmesinin verdiği mutlulukla şarkıya eşlik etti.

capchame bebeğim daha başlangıç olduğu için bu kadar oldu umarım beğenirsin! Seni seviyorums :3

sillage | prattHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin