BÖLÜM 8

135 13 0
                                    

Bazen kaçtıkça yakalanabiliyordu insan. Hayatın acımasız kollarında inleyen gözlerle izlerken etrafı her şeye rağmen akan zamana bakıp derin ızdıraplar içinde çürütebiliyordu ruhunu ve duygularını Lakin güzel vakitlerde Armağan edilebiliyordu insana bir bakış bir öpüş bir kucak söylenen bir söz mutlulukla kanatlandırabiliyordu. Bir anı akıtırken gözlerindeki Pınarı hüzünle. bir başkası eşsiz kahkahalara sebep olabiliyordu. gözlerinin içine güldürebilen bir anı hüzne de boğabiliyordu. Aynı zamanda boğazına geçmeyecek Bir yumru koyup çekilebiliyordu zihnindeki karanlık köşesine.
Ben neydim. Kimdim. Ne zaman bu duruma düstüm. Ailem neden terk etti. Bir sürü sordu vardı kafamda ancak cevaplamak için pek zamanım yoktu. Sadece tahmin yürütebilirdim.
Aklıma gelen yegane cevap elbette korku olurdu. Bilinmeyenin korkusu. Yoksa nasıl bırakırdı bir anne saçlarını her gün özenle farklı model yaptığı kızını, nasıl bırakırdı bir baba bisiklet sürmeyi binbir zorlukla ögretip sonra hevesi kalmayan kızını. Kolay olmamalıydı elbette. Öyleyse nasıl bu kadar kolay acıtıyordu kalbimi derinlerde. Farklıydım. Farklı olmuştum. İstemeden sonradan plansız ve kesinlikle zorla. Beklenmedik. Acılar içinde kıvranırken bedenim, ruhum derin bir ızdırap keder ve herşeye karşı bir öfke içindeydi elbette.
Gözlerimi aralamak gelmiyordu içimden. Açmak ve mücadele etmek için gücüm yoktu bedenimde. Boğazımı yakan keskin kuruluk ve kemiklerimi sızlatan dışarı çıkmaya çalışan o canavar. O kadar zor geliyordu ki tek başıma hayata tutunmak. Oysa çok basitti yapmam gereken. Sadece gözlerimi açıp başlamak yeni bir güne. Elbette çözerdi sorunlarımı bir şekilde.
Gözlerimi yavaşça araladım. Gece miydi gümdüz müydü bilmiyorum ama oda cam olmadığı için karanlıktı. Bir nebxe olsa bile dinlenmiş bedenim yeni yeni alıyordu ağır rutubet kokusunu. Bir koku daha vardı sanki içerde. Bu sanki yeni açmış kır çiçeklerinin kokusunu andırır gibiydi. Dışarda yere düşen yağmurun her damlasının sesini duyarken bir nefes alış sesi duydum. Bu bana ait değildi. Hayır içerde, evde biri ya da bişey daha vardı. O an farketmiş olmanın adrenalini ile  gözlerimi kocaman açtım. Yavaş çok yavaş harektler ile yerimden kalkıp kapıya doğru yürüdüm. Kapıyı açarken biraz aceleci davranmış olmalıyım ki tüm evi keskin bir gıcırtı sesi kapladi bunu elbette içerdeki kişi de duymuş olmalı ki nefes sesleri bir kaç saniyeliğine kesildi. Ancak gerisi çok hızlı gerçekleşti. Kapı o kadar hızlı bir şekilde açıldı ki beni geriye doğru fırlattı. Henüz ne olduğunu anlayamadan kendimi yerde boğazimda bir çift el ve keskin zümrüt yeşili gözlerle bakışırken buldum.
Ne olduğunu anlamamız birkaç saniye aldı. Eller boğazimı bıraktı ve ormanda gördüğüm adam bir kaç adım geri çekildi.
Yerimde doğrulup ayağa kalktım. Birkaç dakikalık bakışmanın ardından sarışın çocuk elini kafasının arkasına atarak gülümsedi.
-Ormanda kendimi tanıtmaya fırsatım olmadı. Benim adım Luka. Ben bir periyim. Ve seni vampirlerle kurtadamlardan korumak için peri meclisi tarafından görevlendirildim. Ancak ben bunu yapamadan Austin seni yakalamıştı bile özür dilerim bu benim hatamdı. Ormanda gördüğün diğer çocuk Justine şuan burdan uzakta. Korkmana gerek yok.

Korkmana gerek yok diyordu ancak kim olduğunu bilmiyordum bile. Tanımıyordum. Bu adama güvenebilir miydim peki.

İLK MELEZWhere stories live. Discover now